23 Şubat 2020 Pazar / bilim ve siyaset
İdlib konusunda tartışmalar, sahada ne oluyor, Suriye nereleri ele geçiriyor, Ankara geri çekilemez türünden basmakalıp bir sürü laf üzerinde dolaşıyor ekranlarda, hemen hepsi Saray’ın politikalarına desteğe çıkıyor.
Dün Rusya’yı ABD’ye karşı savunanlar, bugün bakmışsın ABD ve Batı’yı Rusya’ya karşı savaşa çağırıyor. Utanmazlığın, savaş çığırtkanlığının bini bir para..
Dahası, bir Ankara gazetecisi ve temsilcisi demez mi ki “Cumhurbaşkanı bir kez söyledi, eğer rejim (Şam veya Suriye hükümeti) 1 Mart’a kadar Türkiye’nin askeri gözlem sınırlarının ötesine geri çekilmezse, Türkiye’nin tek yapacağı şey saldırmak onları geriye püskürtmektir. Bu devlet sözüdür, eğer onları püskürtmezsek, inandırıcılığımız, devlete olan güven sıfırlanır, artık bu sözden geri dönülemez..”
“Rusya bize muhtaç” gevezeliği
Bekledim, “Şam’a kadar da kovalamalıyız” lafı da gelecek mi..
Peki Rusya Suriye’yi feda eder mi, sorusunun yanıtı yok, Almanya bize destek verirmiş Rusya’ya karşı. Ayrıca Rusya bize muhtaçmış eveleme geveleme ve yanlış değerlendirmeleri..
İdlib üzerinde bir NATO – Rusya savaşı kopartacak. Büyümeye açık bir küçük kıyamet öneriyor ve ülkemizi de ateşin içine atıyor. Neyse ki, söylediklerinin gerçekleşme olasılığı yok şu aşamada. Ama yandaş ekranlar bu laflarla dolup taşıyor
Ne olmalı sorusuna “Türkiye İdlib’den çekilmeli” yanıtına, şüphesiz ki iktidar, muhalefet ve hatta “makul” çevrelerde hiç iltifat yok, hatta “çekilemeyiz, çekilirsek zayıflığımıza, korktuğumuza yorarlar, masada bir gücümüz olmaz, bunun için sahada olmalıyız” yanıtı geliyor.
Hatta utanmazca, “yoksa vatan hainliği” sopasını gösteriyorlar. Hadi oradan! Türkiye’yi, ülkeyi milleti ateşe atınca mı vatansever oluyorsun!
Hatalar zincirinin sonuçlarını benimseme
Bir saygın profesör de, “Suriye’de izlenen politikayı başlangıçtan itibaren yanlış bulabiliriz, ama gelinen bu aşamada Türkiye geri çekilemez, bizim Arap dünyasında da itibarımız ve gücümüz kalmaz, orada askeri gücümüzü korumalıyız, Doğu Akdeniz’de de sözümüz dinlenmez, masada olmak için orada kalmalıyız” demez mi..
Askeri güç kullanmak, askeri varlık göstermek, çatışmayı göze almak hatta savaşmak, damarlarda dolaşıyor.
Bir dizi yanlış düşünce ve inanış bir zincir haline dönüşüyor ve geliyor Saray’ın “savaşsa savaş” politikasının halkalarına eklemleniyor. Yanlışlıklarla dolu Suriye politikasının ürettiği bu son safhadaki “Rusya/ Suriye ile kapışmaksa, bundan kaçamayız” yanlış sonucu, düşünce sistematiğini esir alıyor ve uçuruma yuvarlanmayı peşinen kabul ediyor.
Bu politik bir laftır!
Diyorum ki, Rusya ile savaş olmaz, RTE’nin söylediği “Şubat sonuna kadar çekildi çekildi, yoksa..” lafı, sadece görüşmelerde pazarlık çıtasını yüksekten koymaktır.
Ayrıca Cumhurbaşkanı geçmişte böyle çok laf etmiştir, ama hepsi o kadar...
Arap dünyasında itibar için mi savaş gücümüzü göstereceğiz. Pardon yoksa Araplar arasında savaşla askerle korkutacağımız başka ülkeler de mi var! Mesela Mısır’a ne zaman savaş açacağız?!
Şunu bile düşünemiyorlar: İdlib meselesini işbirliği ile hızla çözersek Doğu Akdeniz’de zayıflamayız, Suriye ile işbirliği yaparsak Doğu Akdeniz’de güçlenebiliriz?!
Bölgede dünya alem karşımızda!
Dün Rusya iyi, bugün gelsin patriotlar!
Ne kadar çok Rusya ile kapışma yanlısı varmış. Düne kadar ABD’ye karşı Rusya’dan askeri alış verişlere alkış tutanlar, şimdi de ABD’den Patriot dilenme durumundalar! “Rusya ebedi düşmanınız, ondan dost olmaz, onlar hep Akdeniz’e inmek isterler” lafları yeniden sökün etti! Bunun arkasında şu yatıyor: “Bak İdlib’i bile bize çok görüyorlar!” Minik emperyalist aşıkları sizi gidi! Ruslar yıllardır Akdeniz’de, haberleri yok!
Özellikle gazeteciler ve kanaat önderleri ve topluma fikir vermek ve durum analizi yapmak için ekranlara çıkanlar, iktidarın savaş arabasına asla binmemeli, daha nesnel bir tutum almalı ve sonuçlarını irdeleyici olmalı, farklı görüşlere kapı aramalıdır.
Herkesin iktidarın savaş arabasına iliştirilmiş olması kadar kötü bir seçenek olamaz bir ülke için...
İdlib’de savaş tamtamları ülkeyi zayıflatır, hele bir ciddi kapışmaya dönerse, sonuçları itibariyle, “vatan haini” suçlamasını yöneltenler birden kendilerini o durumda bulabilirler.
***
Neyse ki, Cumhurbaşkanı bile, “Şubat sonun kadar..” demecini politika gereği söylediğini biliyor.
Nitekim, Şubat sonu lafını çöpe attı! Liderlerle görüşmelere girişti, ve birilerini (ve kendisini) de Şubat sonuna kadar lafının geriliminden kurtardı
4 veya 5 Mart’ta liderler toplantısı kararlaştırıldı!
Duyurulur!
Not: Bu yazıyı “Masada olmanın amacı ne” sorusunun yanıtlarını irdelemek için planlamıştım. Artık yarına kaldı!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder