10 Şubat 2020 Pazartesi / bilim ve siyaset
Toplumun örgütsel yapısında kara delikler olunca, o noktalarda sarsıcı büyük çöküşlerin olması da kaçınılmaz oluyor. Bunların hepsi toplumsal dokuyu parçalıyor. Maliyeti ağır, yurttaşların canı, üzüntü, yas, yıkılan dünyalar...
Çığ düşüyor 33 ölü, deprem sarsıyor 40 küsur ölü.. uçak uçurum yuvarlanıyor 3 ölü.
Ama Sağlık Bakanlığında toplantı salonunda baş köşede Padişah Abdülhamit resmi! Bakanlar vitrin, bakanlığı yönetenler Sarayın doğrudan adamları. Milli Eğitim Bakanı vitrin, bakanlığı esas yönetenler tamamen esas icraatı yapanlar, bakanın asla engelleyemeyeceği. Kavukluları, tarikatları cemaatleri derslere sokup, yazdıkları dinsel kurgu kitaplardan, müfredat dışında, öğrencilere sınav sorumluluğu getirenler. Pardon yoksa bunu Bakan’ın ta kendisi mi kotardı?!
Deprem sarsacak, ama üstünde oturduğun için sen sarsılmayacaksın, yıkılmayacaksın. Bu yüzyılların, büyük kayıplar vere vere edindiğimiz toplumsal bir bilgi. Bilim de diyor ki, şöyle yapacaksın, böyle yapacaksın binanı... Otoyollarını, köprülerini, okullarını, hastanelerini. Toplum ne yapacağını bilecek.
Ülkeyi yönetenler ise bakın yıkılan kentleri nasıl da pırıl pırıl iyi yeniden yaptık!
Yaptırdığı TOKİ’nin 8 yıllık okulu yerle bir!
Kendi bilgine güven
Van Bahçesaray’da uğradığımız en büyüt çığ felaketine ne demeli?
Danışman orada olmasaydı, bölgede yaşayanların hiç biri tam çığın yerle bir edeceği ve yolları kapatacağı hava koşullarında yola düşmez ve bunca can bir hiç yerine yitip gitmezdi. Siz savcılığın bu soruşturmada gerçek durumu ortaya çıkartacağına ve yitirilen canlardan kimlerin sorumlu olduğunu saptayacaklarına inanıyor musunuz?
Hayır, devlet ne derse haklı odur, olacak sonuç. Çığ bir kaderdir! Oysa yöne halkı bilecek ki çığ bir kader değildir! Şunu öğrenmesi gerekir: başkalarına, kendilerine verilen emir ve komutlara değil, kendi bilgine, deneyimine güven ve reddet! Çünkü devletlüler, öngörüsüzlük, bilgisizlik, bilgisizlik, batağında yüzüyorlar!
Uçak niye çakıldı?
Sahi niye? Niye bir kaptan özgürce konuşunca kapı önüne kondu? Bahadır Altan, eski bir savaş pilotu, bu şu demek: Havada son derece disiplinli hareket edeceksin, eğer yaşamak ve yaşatmak istiyorsan.
Uçak yönetimi pilotları mümkün olduğunca havaalanını pas geçmemeye teşvik ediyor, pas geçenlerin hanesine yıl sonunda bir eksi puan işliyor, bir pas geçme en az 500 litre masraf demek, diyorsa... Ve şirkette görevli bir pilot olarak da konuşuyorsa, duracaksın...
Ve kapının önüne konuyorsa, orada neler oluyor diyeceksin.
Şirketten bir açıklama yok, sadece basın toplantısında CEO’nun gözyaşları var, bir de kapı önüne konan pilot. Son açıklaması: “Kâr hırsıyla atı öldüresiye kırbaçlayanlar (yani şirket patronları) sabaha benim kadar huzurlu uyanmadılar...”
Kârlılık ile güvenlik ilişkisi
Hmmm. Kârlılık ile atları kırbaçlma arasındaki ilişki kurunca o zaman insan dönüp bakıyor şirkete..
2019 1,2 milyar TL kâr görünüyor. Şirketlerin kâr etmeleri şüphesiz ki gerekir. Ama kârlılık ile kaza ve güvenlik eksilğii arasında bir ilişki kurmayı akla getirmemesi gerekir.
2019 başında şirketin borsada hisse fiyatı 27 TL’lerden Ağustos 50 TL’lere, Eylül’de 71 TL’lere Aralıkta 86 TL’lere yükselmesi, müthiş bir kârlılık kokusunun sonucuydu. Bakıyorum, borsacıların bankaların raporları sürekli al tavsiyesi veriyor. İlk dokuz ayı yüksek bir kârlılıkla kapatınca, hisse fiyatları alıp başını gitmiş. “Yıllık bazda” yüzde 61’i aşan bir oran. “Piyasa beklentileri”nin yüzde 20 kadar üzerinde. “Yolcu başı” kazanç ve “yan gelirler”de önemli yükselişler.
Gözümüz yok, demek iyi yönetiliyor şirket.,
Peki “kãrlı yönetim”in bir yönü de, “atı iyi kırbaçlamak”la ilgisi var mı? Çalışanların gelirlerini düşük tutmakla ilgisi? Havacılık kurallarının bazı önemsizlerine uymamakla, pas geçme baskısıyla ilişkisi?
Bilmiyoruz, bilmiyorum, şirketi, yönetimi de töhmet altında bırakmak kimse istemez.
Cesaret ve korkaklık
Fakat, Bahadır Altan, sorgusuz sualsiz kapının önüne konunca, anlattıklarına kayıtsız da kalamazdık.
En sonunda hepimizin hayatında bu hava yollarının çok kesiştiği zamanlar var ve bu soruları sorma hakkım doğuyor.
Keşke yönetim, içlerinden çıkan bir cesuru, gel Bahadır, bahsettiklerini araştıralım, seni de güvenliklerden sorumlu yapalım, buna şiddetle ihtiyacımız var, deme cesaretine sahip olsaydı.
Heyhat! CEO’lar ve profesyoneller şirkete en çok kazancı sağlamakla görevliler, ama ne ne pahasına, sorusu onları hiç ilgilendirmez. Çağımızın temel ve mahvedici sorunu..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder