Yazı programımda bugün dünya üzerinde işbirliği
ve dayanışmayı gündeme getireceğim ve AKP’nin yarattığı “yalnız ve güzel ülkem”i özellikle de Ortadoğu’da yıkacak “bir dayanışma ve işbirliği”
düşüncesiyle sürdürüyorum.
Avrupa Birliği modelini, insanlığın ve ülkeler
geleceğinin umutlu bir laboratuvarı olarak gördüm hep. Bu modele “barış içinde dönüşüm- evrimleşme”
örneği gözüyle baktım..
Ortak bir gelecek.. Ortak bir refah.. Ve bir “Değerler Avrupası”.
Hâlâ öyle bakıyorum.
İtirazlarda bulunanlar var. Benim de itirazlarım
var, ama bu yazıda amaç AB eleştirisi değil.
100 milyonu aşkın insanın öldürüldüğü iki dünya savaşı bu topraklarda çıktı.
AB, üçüncü büyük savaşı önlemenin de adıdır. Savaş çıkartacak aşırı bir
milliyetçiliği önleyecek bir yapı var orada. Belki bu doğrultuda yapının ve
ortak değerlerin giderek güçlendirilmesi gerekir. Bugünkü “muhafazakar”
dalganın güncel özel nedenleri var. Bir başka konu.
Üç önemli
yaklaşım modeli
Bu yazı kapsamında vurgulamak istediğim, bir
Avrupa dayanışması ve işbirliğidir. Bir ayağı önemli ölçüde Ortadoğu’da olan ve
en çok oradaki gelişmelerden ulusal ölçekte en çok etkilenen Türkiye, bölgede nasıl
bir politika izlemeli?
Temel soru budur ve “Reel politika” açısından bir değerlendirme yapmak
zorundasınız. Hayallerle değil, gerçeklerle ilgilenerek.
1) Bazı şeyler var, önüne geçemezsiniz.
2) Bazı şeyler ver size zarar vermeyecek şekilde
etkileyebilirsiniz.
3) Bazı şeyleri de doğrudan tasarlayarak ve
programlayarak eyleme döker ve hem ülke hem bölge için geniş bir yararlar zincirinin oluşmasına önayak olursunuz.
ABD parçalayıp ufalıyor bölgeyi
Burada üçüncüsü üzerinde duruyorum bir kaç
yazıda.
Amerikan emperyalistlerinin Ortadoğu’da
birbirine düşürüp parçalama politikasının bir ucunda hep İran var. (Merak
etmeyin, bir ucunda da Türkiye var hep, ama biz şimdilik sonraki sıradayız!
ABD’nin buna ömrü yeter mi bilmem!)
Anımsayın, yakın zamandan başlayalım: Saddam’ı
İran üzerine kışkırttı ve bu iki ülkeni 10 yıl savaşmasına destek verdi. İki
ülke de zayıfladı ve olası “ekonomik ve demokratik” gelişmesi geri tepki.
Sonra, ABD Irak’ı yalan üzerine kurulu alçakça
küresel politikalarla parçalayıp dağıttı.
Sonra da Suriye’nin parçalanması için, Sünni
topluluklara kışkırtıcı destek verdi.
IŞİD’i
yarattı
Hem Irak hem Suriye’de IŞİD’in ortaya çıkması
için gerekli koşulları sağlamış oldu.
Sonra Suriye’nin kalıcı parçalanmasının yolunu,
PKK liderliğindeki Kürtlere verdiği destekle açtı.
Bunu da “yarattığı” IŞİD terör- katiller
ordusuna karşı savaşta PKK’yı kullanarak ve onların yolunu açarak yapıyor.
İran var sırada. Suudileri
kullanıyor. Bunu da Sünni ile Şii mezhep ayrımından yola çıkarak yapıyor. Kim
mezhep üzerine bir politika izlerse bölgede İslam dünyasına en büyük ihaneti
yapıyor demektir.
Zaten İsrail var İran’a karşı. Ve
merak etmeyin, PKK’yı da cepheye sürer.
İran ile
yararlar zinciri
Türkiye’nin baş çıkarı hem de
vicdanı davranışı, ABD’nin bu poltikasını önleyici gelişmeler yaratmasında.
İran giderse, Türkiye de gider.
Bu iki ülke, bir dayanışma ve
işbirliğine girmeli. Sıkı sıkıya.
Bilim ve teknolojide işbirliği,
iki ülkeye de önemli katkılar sağlar. Bunu sonra yazacağım.
Bugün bir siyasi (hatta askeri)
ilişkiler yumağı örülüyor. İyi bir şey. İlginç olan daha 5-6 ay öncesine kadar
yandaş medyanın İran’a karşı kampanya açmasıydı. Hangi kör veya lanet art
niyetli bu kampanyayı öne sürmüştü, araştırılması gerekir.
İran ile “Ortadoğu’da hakimiyet” üzerine bir rekabet düşüncesi,
inanılabilecek gibi değil, düşüncesi bile kötü. İran açısından da bu böyle
olmalı.
Tersine, uzun süreli bir
yakınlaşma ve her alanda dayanışma esas alınmalı.
Bu iktidarın küçük günlük pratik
yararlar politikasıyla gerçekleştirilebilecek bir iş değil.
Ulusal bir politika gerekli..
17 Aralık 2017 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder