Bülent Arınç öyle sıradan insan değil,
Başbakan yardımcısı ve artık tasfiye sürecinde olsa da AKP’nin ağır çekirdek
toplarından.. Bursa’da bir açıklama yaptı: Çerkez Ethem hain değildir.
Konuştuğu kitle Çerkezler.. Acaba Çerkezler de öyle mi düşünüyor bilmiyorum.
Hainin milleti dini olmaz. Bu konuyu yazmaya karar verdiğimde, Kurtuluş
Savaşı’nın üstelik çok özel yönleri üzerine nesnel mi nesnel araştırmalar yapan
Zeki Sarıhan’ın yazısını
bilgisayarımda buldum. Özetleyerek
aktaracağım... Sarıhan’a teşekkür.
***
“Çerkez Ethem’in hain olmadığı
iddiaları, 1950’lerde, Atatürk ve İnönü ile hesaplaşma anlayışıyla ortaya
atıldı. Resmî tarihe karşı yöneltilen itirazların en zayıfı budur. Ethem Bey,
Kurtuluş Savaşı’nın ilk evresinde büyük hizmetler görmüşken, bütün belgeler,
1921 başlarında bu davaya, kelimenin bütün anlamıyla ihanet ettiğini gösteriyor.
Onu bu eyleme
sürükleyen, Mustafa Kemal Paşa ile rekabete girişmesidir. Eğer yurdun işgale
uğradığı bir dönemde, savunma mevzilerini bırakıp düşman tarafına geçmek ve
yurtsever cepheye karşı düşmanca söylemlerde bulunmak bir ihanet değilse,
ihanet sözcüğünü sözlüklerden silmek gerekir.
Ethem, Kuvayı
Milliye döneminde sayıları beş bine yaklaşan Kuvayı Seyyare
birliklerinin başındaydı. Düzenli ordunun çok zayıf olduğu bir dönemde Anzavur,
Düzce, Bolu, Yozgat isyanlarının bastırılmasında, Batı’da Yunan istilasının
durdurulmasında büyük başarı gösterdi. Kahramanlığı üzerine hakkında marş
yazıldı. O, bu saygınlığına güvenerek düzenli ordunun emrine girmeyi reddetti.
Ankara Vali Vekili Yahya Galip Bey’i yargılamak üzere kendisine teslim etmediği
için Mustafa Kemal’i Meclis’in önünde
ayağından asacağını söyledi.
Ethem’in asıl
kusuru, 1920 sonlarında düzenli ordu kurulmasına çabalanırken Kuvayı Seyyare’yi
ordunun emrine vermeyi reddetmesidir. O, ağabeyi Reşit ve kardeşi Tevfik
Beyler, Meclis’teki bazı mebuslarla birlikte, düzenli ordunun bir başarı
göstereceğine inanmıyor, Yunanlıların ancak Seyyar Birliklerle yıpratılıp
yenileceğini düşünüyordu.
Tam da Ocak
1921 başlarında Yunanlılar İnönü’ye doğru ileri harekâta geçmişken Ethem Bey,
Yunanlılarla bir saldırmazlık anlaşması yaptı ve İsmet Bey’in emrindeki Batı
Cephesi birlikleriyle çatıştı. “Çerkez
Ethem’in İhaneti” kitabımda belgeleri ile anlatıldığı gibi, Yunanlılar onu
alarak İzmir’e götürdüler. Midesinden rahatsız olduğu için Hollanda Hastanesine
yatırdılar.
İkinci İnönü
Savaşları sırasında Ethem imzasıyla Türk mevzileri üzerine atılan bildiride, karşılığında
Papulas’ın Ethem’e beş-altı bin Drahmi ödediği bildiri: “Ey Türk zabitan ve efradı! Yunanlılar kendilerine teslim olanlara ve
ellerine düşenlere iyi bakıyorlar. Bunun en büyük delili bizim vaziyetimizdir.
Vatan için niyetleri temiz olmadığı aşikâr olan Ankara meşru hükümetinin şer
aleti olmamak vatan vazifesi ve insanlık şiarıdır... Kuvayı Milliye Umum
Kumandanı Ethem.” Kardeşi Reşit Bey de Yunan gazetesine
verdiği demeçte kendisine yeterli kuvvet verilirse 15 günde Ankara’yı teslim
alacağını söylüyordu.
Ankara İstiklal
Mahkemesi tarafından gıyabında idama mahkûm oldu. 150’likler listesine alındı.
1938’de Af çıktığında Ürdün’de yaşıyordu. Memlekete dönebileceği tebliğ
edildiğinde “hangi yüzle döneceğim?” diyerek gelmedi. Bu olay bile onun
ihanetinin büyüklüğü altında nasıl ezildiğini gösterir.
ETHEM’İN 5
BÜYÜK YANLIŞI
Ethem, beş büyük yanlış yaptı. İlki, Mustafa
Kemal Paşa ile kazanamayacağı bir liderlik yarışına girmesidir. Eğer Kurtuluş
Savaşı ordusuna Ethem kumanda etseydi savaşın seyri bambaşka olur ve
kazanılması büyük bir riske girerdi. Çünkü o, düzenli bir orduya komuta edecek
siyasi ve askeri birikimden yoksundu. İkincisi,
Kuvayı Seyyare’yi Batı Cephesi emrine vermemesi, yani İsmet Bey’den emir almayı
reddetmesidir. Üçüncüsü, savaşı
kaybedince kendisine yapılan öneriyi geri çevirmesi; dördüncüsü Yunanlılara teslim olması; beşincisi, bununla da yetinmeyip TBMM ve Türk orduları aleyhine
faaliyetlerde bulunmasıdır..
Ethem’in Yunanlılara teşekkürü
(bugünkü dille): “General Papulas
cenaplarının cidden iftihar edilecek kahraman ordusuna arzı hürmet ve teşekkür
ederiz. Bu arada hürmetler ile yadetmek istediğim İzmir Olağanüstü Komiseri
Steryadis cenaplarının dünya çapındaki adil siyasetine karşı gerek kendim ve
gerek saygıdeğer arkadaşlarım adına minnettarlık hislerimin basın yoluyla
ilanına aracılık edilmesi istirham edilir efendim... Sabık Kuvayı Seyyare ve
Kütahya Havalisi Kumandanı Çerkez Ethem” (Hâkimiyeti
Milliye, 24 Şubat 1921)
Türk
sosyalistlerinin ileri gelenlerinden Şefik
Hüsnü diyor ki: “Olaylar kısa zamanda
onun gerçekte alelade bir maceracı ve üstelik bir hain olduğunu kanıtladı.
Nazım Hikmet,
Kuvayı Milliye Destanı’nda bu ihaneti şöyle anlatıyor:
“ve 29 Aralık Kütahya
4 top
ve 1800 atlı bir ihanet
yani Çerkez Ethem
bir gece vakti
kilim ve halı yüklü katırları
koyun ve sığır sürülerini önlerine katıp
düşmana geçti
yürekleri karanlık
kemerleri ve kamçıları gümüşlüydü
atları ve kendileri semizdiler…
Ateşi ve ihaneti gördük”
“ve 29 Aralık Kütahya
4 top
ve 1800 atlı bir ihanet
yani Çerkez Ethem
bir gece vakti
kilim ve halı yüklü katırları
koyun ve sığır sürülerini önlerine katıp
düşmana geçti
yürekleri karanlık
kemerleri ve kamçıları gümüşlüydü
atları ve kendileri semizdiler…
Ateşi ve ihaneti gördük”
***
Evet, Arınç
bunları bilerek mi konuştu yoksa bilmeyerek mi.. Bilerek Çerkez Ethem’e
politikacı aklaması yapıyorsa, Türkiye’ye yapılacak yeni hainliklere de kapı
açıyor demektir. Yok, Çerkez’lere politikacı palavrası atıyor ve gönüllerini
hoş tutup oylarına göz koyduysa, hainliğin sırtından geçinmek hiç hoş değil. Bu
vatanın çocukları Çerkezlerin de hainliğin milleti olmaz görüşünde olduklarına
inanıyorum. Peki ama neden Arınç’a bir de ödül verdiler?!
-- 20 Kasım 2014 / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder