Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

12 Mart 2014 Çarşamba

Ne Yaşıyoruz, Anlayalım

Önce dün geceyi evinde kızıyla eşiyle ailesiyle sevdikleriyle geçiren yurtsever, demokrat insanlara özgürlüğe hoşgeldiniz diyelim. Sabah kahvaltısını ayaklarını uzatarak evde yapmak ve gazetelere şöyle göz atmak, şakalaşmak, gülmek.. hayata yeni bir başlangıç.. Hoşgeldiniz.. Tuncay merhaba.. Merdan merhaba.. Yalçın Küçük merhaba.. Subaylar, hepinize merhaba.
Doğu Perinçek ve arkadaşları hoş çıktınız..
Süreç, şüphesiz ki Cemaatin yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarıyla Recep bey hükümetinin en yumuşak karnına darbeleri indirmesiyle başladı. Büyük kopuş. Gelinen nokta, bu alçak davaların çöküşü ve insanların özgürlüğe çıkışıdır. Yoo, zulme karşı ulusça verilen mücadeleyi hiç yabana atmıyorum. Bu aydınlatma- gerçekleri açıklama mücadelesi, yeri geldiğinde göğüs göğüse olmasaydı, iktidar bugün milletin büyük yarısından adeta af diler konuma gelmezdi. Evet, iktidarın ilk kez zorunluluktan demokratik bir adım attığını söyleyelim. Ama göğsüne hiç bir madalya takmanın anlamı yok. Çünkü, göğsünde o kadar çok kötü madalya asılı ki, zaten başka madalyaya yer bile yok..
 Varlığı ortadan kaldırılan 13.Ağır Ceza’nın, sanki görevliymiş gibi tahliyelere ret kararı almasının mesajını iyi okumak gerekir, iktidara diyor ki:
Bu yargılamaları beraber yaptık, herşeye beraber karar verdik, hepsini uyduruk delillerle beraber mahkum ettik, Başbuğ’a itiraz ettin ama onu kurtarmak için kılını kıpırdatmadın, bütün yaptığımız yasadışılıklara, zulme ortaksın... eee şimdi neden yan çiziyorsun, bak ben anlaşmaya sadık kalıyorum ve seni protesto ediyorum..”

ÇÖKÜŞÜN BAŞLANGICI
 Orduya kumpas kurdular” açıklaması, yazdığım gibi, RTE ve arkadaşlarınca alınmıştı ve Silivri’deki çöküşün başlangıcıydı. Ortaklık bittiğine göre, artık neyin Silivrisi, Ergenekon’u Balyoz’u ve diğerleri.. Onlar zaten yoktular ki!
Cemaat, yargısını harekete geçirmeyip, davaları çökertme kararını almama aptallığını gösterince, iktidar davaları cemaatin üzerine yıktı. Enkazın altından Cemaatçilerin çığlıkları yükseliyor! Ama seslerini duyan yok!
Olayın bir yönü bu.
İkinci yönü, dün yaşadıklarımızın “tahliye”nin ötesinde, davaları ortadan kaldırmanın başlangıcı olmasıdır. Bu, beraat kararına kadar sürecektir, daha alınacak yol var.. Siyasi bir karar alınmıştır. Kardeşim hep şu anı değil, bir iki adım öteyi görün!
Üçüncüsü, RTE yalnız kalmıştır. Kendine karşı açılan ateşe karşı, bir koruma çemberi yaratma zorundadır. Özgürlüğü ellerinden alınanların karşısında somut olarak Cemaatin yargısı vardı, düne kadar, her ne kadar onların da arkasında iktidarın iradesi vardıysa da..
Şimdi Silivri Cemaat yargısı, HSYK’da ve önemli ağır ceza mahkemelerinde kilit noktalardan nasıl uzaklaştırıldıysa, aynı kadere çarptırılmıştır!
Dördüncüsü, “Orduya kumpas”ın derin başka anlamları vardır. Bu anlam, Milli Güvenlik Kurulu’nun son toplantısında, Cemaate karşı alınan ortak kararla pekiştirilmiştir. Bunun derin anlamını gözden kaçırmayalım: Cemaatin Ordu içindeki örgütlenmesi! RTE için de, Ordu için de, en önemli “tehlikelerden biri”dir.
RTE Ordu ile ilişkilerini normal yoldan zaten sürdürebiliyor olduğunu gördü. Ama Cemaat Ordu’da da örgütlüdür ve gücü tam olarak bilinmeyen buradaki örgütlenmesi ortadan kaldırılamazsa, kendileri için hangi boyutta bir tehlikeyi beklediği konusunda fikirleri yoktur! Ben yazılarımda belirttiğim gibi, bu süreç, fantastik görünse de, Cemaat örgütlenmesi en son durumda RTE’ye veya yerine gelebilecek başka iktidarlara karşı, bir darbe biçiminde bile sonuçlanabilir..
Dün henüz ordu ile ilişkileri kesilmemiş içerideki subaylar hakkında verilecek kararın, yeniden yargılanma sürecine kadar ertelendiği haberi önemlidir. Bence bütün subaylara, isteyenlere Ordunun yolu yeniden açılmalıdır.
RTE şimdi Ordu’yu da yanında hissetmektedir..
Bir nokta daha: hem Silivri davaları hem Ordu içinde muhtemel örgütlenmeleri, Cemaat’e çete davaları olarak geri dönecek en büyük adaylardan!
Silivri’deki çöküşün böyle bir yönü de var!

GÖKGÜRÜLTÜLERİ SÜRÜYOR
RTE-Cemaat savaşı gökgürültüleriyle sürüyor! Dün bunun Silivri cephesini yaşarken, Cemaat de bombalıyor. Düşünün ki, Sabah ATV medya grubunun bizzat satış operasyonlarını baba-oğul kotarıyorlar. Sanırım bu, medyanın sahipliği üzerindeki soru işaretlerini çözüyor! Devletin işlerinde- ihalelerinde ne büyük vurgunlar yolsuzluklar yapıldığının ortaya çıkmasını önlemek için, Sayıştay raporlarının Meclis’e gelmesinin engellendiğini biliyorduk da ama boyutarını kestiremiyorduk! Canikli’nin RTE’nin Özel Kalem Müdürü ile yaptığı belirtilen, “Raporlar Meclise gelseydi başımız beladaydı” konuşması, büyük yağmayı gözler önüne seriyor.
Peki, hangi yüzle miting alanlarında boy gösterdiğini çok merak ettiğim bir tekmelenmiş bakanın, “Sizlere anlatacağım çok şey var. Ama bunları bize bir Yahudi, bir ateist, bir Zerdüşt yapsa anlarım. Ama bunları yapan Müslümanım diye geçiniyorsa yazıklar olsun..” sözlerini hangi küfeye koyacağız.. Sonradan özür dilemişmiş, hadi yahu sahi mi! Al o özürünü de!
Siyasal müslümanlığın-İslamın iktidar sefaletini yaşıyoruz.. “Müslüman müslümanın hırsızlığını ortaya kopar mı” yani!

ÇETELEŞME DAVASI AÇILABİLİR
Cemaat, 30 Mart seçimlerinde RTE oylarını mümkün olduğunda düşürme operasyonlarını sürdürürken, RTE de Cemaate karşı operasyona ancak seçimlerden sonra yapabilecek. Çünkü, yüksek yargının ve alttaki yargının halatlarını ancak kendi babasına bağlayabildi! Seçim öncesi zaman kalmadı!
Tabii daha o zamana kadar neler olacağını bilmiyoruz! Önümdeki sihirli küre, henüz herşeyin olabileceğini söyleyecek kadar dumanlı!
Aslında, RTE şansı yaver gider ayakta kalırsa, Cemaate yönelik yargı operasyonun belkemiğini, devlet içinde çeteleşme oluşturacak.. Silivri davalarının kotarılma süreci, yani polis-savcı-mahkeme zinciri, aslında çeteleşme iddialarına en büyük kanıt oluşturacak potansiyele sahip..
Buradan yoldan mutlaka gideceklerdir! Gitmezlerse zaten, iddia ettikleri çeteleşmelere varamazlar!
Tabii, gündemdeki soru da, Recep Tayyip Erdoğan iktidarının bunları yapacak gücü olmadığı ve ayakta kalıp kalamayacağı ciddi sorusudur!

Perşembeye!
--11 Mart 2014 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder