Bugün Berkin’lerin günü... Yürüyüşçüler
arasındayım gazeteden bir grup arkadaşla.. Şişli’den çıkap konvoya katıldıktan
sonra 200 metre yürüyebildik ve 45 dakika sürdü. Şişli alanı mahşeri kalabalık.
Üşüdüm, orada durdum, dönüp yazımı yazacağım.
Ama kalabalık ilginç.. Yürüyüşün sonunu
görünceye kadar oradayım.. Çeşitli sol grupların bayrakları.. 15 yaş üstü
gençler, kadınlar, kızlar.. Yukarıda işyerlerinden alkışlar.. Diri, dimdik,
geleceğe bakışları kararlı.. Kentliyi oluşturuyorlar.. Gezi direnişine destek
veren genç girişimciler, işyeri sahipleri, meslek sahipleri, avukatlar,
doktorlar, şirketlerin sorumlu yerlerindeki dinamik yöneticileri kısmen vardı,
ama onları da katın. İş zamanı.
Toplumun en dinamik, hareketli kesimi,
giderek büyüyor. İktidar ateş ettirse de üzerlerine, daha büyüyor! Bu
genişlemeyi durdurması mümkün değil.
VAHŞİ
SALDIRININ ADI
Berkin
Elvan
neyin adı? Vahşi bir siyasi saldırının.. Hiç abartmasız.. Bunu saptayalım.
Evet, katillik rolünü üstlenen polis(ler) ateş etti, Berkin ekmeğiyle vurulup
düştü ve bir daha kalkamadı.. Polis geçmişte de katillik rolünü bol bol
üstlendi. Polis kim? Eğer siyasi bir gösteri - dava söz konusu ise, Çevik Kuvvet-Terör
polisi söz konusuyla, siyasetin adı. Şimdiki gibi cinayet işleyen polis ön
plana çıkıyor. Polis, şüphesiz ki devletin öldürücü şiddetinin simgesi.
Katillik bu noktada şüphesiz ki devletin kumandasıyla yürüyor..
Peki: Eğer iktidarbaşı, yani ülkenin siyasi
sorumluluğunu üstlenen kişi, polis kuvvetlerine, “tek kişi ölmeyecek” emri verse, Berkin’ler ölebilir mi? Hayır,
ancak raslantılar ve özel ölümler olabilir.
Geçmişte de polis insanları öldürmedi mi, Metin Göktepe’den tutun daha eskilere
kadar, gösterilerde gençlere- insanlara, hedef alıp ateş eden polisler olmadı
mı.. Çok sayıda.. O zaman da, eğer siyasi sorumluluğu üstlenen Başbakanlar, “kimse
ölmeyecek, öldüren katil muamelesi görür” talimatını verseydi, kimse
öldürülmezdi!
Ama hepsi, geri ülkenin geri ve şiddetten
yana politikacısı, serbest bırakıyorlar polisi ki, “öldürür, dikkat!” dehşeti salsın ve kitleler korksun.. yürümesin..
protesto etmesin.. slogan atmasın... büyük kalabalıklar halinde toplanmasın.. “Dikkat polis öldürür, gelme, sus konuşma..”
***
Polis öldürdü mü siyasiler genellikle
suspustur, ama belki de ilk kez bu cinayetlere sahip çıkan bir siyasi sorumlu
var.. Polisim destan yazdı diyen, 8
kişinin öldürülmesi karşısında kılı kıpırdamayan..
Dahası: kurmakta olduğu diktacı, “ileri demokratik”
olarak yutturduğu düzenini koruma görevini de destan yazan polisine verdi..
RTE’nin neye hazırlandığını anlayın artık.
SANDIKLA EVİRE ÇEVİRE DÖVME
RTE toplumu yönetemez bir duruma geliyor.
Kentli karşısında zor durumda. Kentli kim? Dinamik, yaratıcı, üretici, RTE
yönetiminde geleceğini karanlık gören milyonlar.
Ama o ise henüz sandığa güveniyor. Sandıktan çıktığım sürece her haltı yerim,
her yasayı çiğnerim, anayasayı askıya alırım, polis şiddetini artırırım, her
türlü yalanı siyaset için söylerim, kitleleri istediğim gibi aldatırım, 1’i 5,
10’u 100; olmayanı varmış gibi, olanı yokmuş gibi gösteririm.. Günde 5 nutuk
atar, milletin kafasını yıkarım. Yolsuzluk
yaparım, ihaleleri istediğime verir, oradan gelecekleri istiflerim..
Sandığımla,
kentlerdeki milyonları döverim, hem de evire çevire.
MEŞRUİYETİ KİM BELİRLER?
Sandık hep belirleyici değildir. RTE ve
adamları bu gerçeği anlasalar toplumu buna göre dengeli yönetebilecekler ama bu
yetenekleri sıfır.
İktidar, toplumu yaşamı, çığırından
çıkarabilir.. Bugünkü gibi.
Kendisini desteklemeyenleri düşman
belleyebilir. Bugünkü gibi.
Şiddet uygulayabilir, insanları öldürebilir.
Bugünkü gibi.
Rüşvet, yolsuzluk, yönetici kadroyu sarıp
sarmalayabilir, bir bataklık girdabına sürükleyebilir.. Bugünkü gibi...
Yasaları takmayabilir, keyfi yönetebilir...
Sonra da hala, şu kısa süre içinde henüz,
sandıktan da çıkabilir.
Ama şunu bilmezler hiç: Oradan çıksam bile,
yaptıklarının hiç biri meşru değildir ve orada meşru bir iktidar olarak
oturmama izin vermez.
Çünkü bastırdığın yok ettiğin yasalar ve hukuki düzen, senin sandığından her zaman, beş
kat daha büyüktür.
Meşruiyetin
salt sandık olduğunu sanan bütün siyasi teoriler iflas etmiştir.. Zaten öyle bir
teori de yoktur. Ama her zaman, böyle bir teori varmış gibi davranan iktidarlar
hep olmuştur.
SOKAKLARI İNLETEN SLOGANIN ANLAMI
Yazının başına dönüp bağlayalım..
Toplumsal hiyerarşinin öncelikle dinamik
genç, eğitimli orta kesim, alt- ile tepe arasındaki sıkışıp kalırsa öncelikle
bu meşruiyet krizine dayanamaz. Sonra bu kriz giderek daha alt kesimlere iner,
onların önemli bir kesimini sarmaya başlar.
Sandık meşruiyeti ile yasal-anayasal
meşruiyet arasındaki kriz, eninde sonunda mutlaka çözülür.
Dün bu kesimin sesi dünyayı sarıyordu: Hırsız
vaaaaar, katil vaaaaar.. Yukarıda anlattığım ikilemin dışa vurumudur
bu..
Bu sesi duymayan başsorumlu ise, dün iki şiir okudum hırsızlık mı yaptım
diye, sandığın şimdilik diplerindekilerin kafasını ütülüyordu..
Ama bir süre daha ütüleyebilir, bunun
farkındadır da, yapacak bir şeyi yoktur.
--- 12 Mart 2014 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder