Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

21 Mart 2011 Pazartesi

Diktatörrrr! (Libya: Taraf Tutmanın Ağırlığı)


Karmaşık küresel ilişkiler bütününde “doğruya yakın” olan nedir? Bir tavır belirleyebilmek için “en az yanlış”ı ararsınız. Mesela dış politikacıların çoğuna göre, Ankara hemen Batı Kampı’nın yanında yer almalıydı! Ama iktidar ise fırsatçıydı, Kaddafi’nin uluslararası “emperyalist güçler”ce gönderileceğinin kesinliğini görünce, “galipler safında”, yer tuttu: “Libya pazarımızı kaptıramayız!”
Küresel karmaşıklıkta doğrular ile yanlışlar, daha doğrusu iyiler ile kötüler sık sık bir arada! En iyisi durumu anlamaya çalışmak..
***
Sondan başlayalım: Libya lideri Kaddafi diktatör! Batı şimdi oraya demokrasi getirecek, bu nedenle ayaklanan halkı savunmalı ve “diktatörün halkı öldürmesi engellenmeli!” Ya!!!
Bakıyorsunuz, gerekçeler vb Irak’ın işgali ile bire bir örtüşüyor! Orada da acımasız bir Saddam vardı, halkını öldürecekti, o uluslararası bir zehirdi!
O günkü “müdahale cephesi” ile bugünkü cephe aynı güçler! ABD başta, Fransız, İngiliz, Kanadalılar...
Bu “müdahale ekibi”, o zaman da Ankara’dan Irak’a müdahale için “izin” almıştı; bu iktidar, Irak’ın işgaline gerekli her türlü kolaylığı göstermişti; bugün de Libya’nın işgaline gösteriyor!
Peki bu “müdahaleciler”, onyıllardır demokratik hak ve özgürlükler nedir tanımayan halkların ve insanlığın kurtuluşuna adanmış “ahlaklı”, “namuslu” küresel bir güç mü?
Libya’ya “demokrasi” ve “insan hakları” götürmek için savaş uçaklarını ilk havalandıran Fransa ve liderine bakıyorsunuz.. Ülkesinde Kuzey Afrikalılara karşı savaş açmış, ırkçılığı körüklemiş birisi! Tunus diktatörünün kankası! Aynı ekip ve ABD, 1 milyon Iraklının öldürülmesinden sorumlu! En büyük savaş ahlaksızlığını işlemişler! Ama, Suudi hanedanlığı dostları, Bahreyn’e ordusunu göndermesine seslerini çıkartmıyorlar! Çünkü orada ayaklananlar Şii! (İran faktörü)
Kaddafi ise ötedenberi “yokedilmesi” gereken bir güç.. Uçak kaçırtmış ve 300 kadar insanın öldürülmesi olayının içinde.. Uyumsuz birisi!! Arap ülkeleri arasında da sevilmiyor, ayrıca “İsrail Düşmanı”.
Yani “katli vacip!”
Bu terim sadece “dini içerik” taşımıyor, görüldüğü gibi dinli dinsiz-emperyalist bir içeriğe de sahip!
***
Arap / İslam ülkelerinde halk hoşnutsuz. İlk yaygın demokratik halk ayaklanması yaşanıyor..  İnsanlar, “insan yerine” konmak istiyorlar! Uluslararası iklim, bu demokratik isyanı destekliyor. Şüphesiz ki bu ayaklanmalar özünde “devrimci”dir. Kötü ve özgürlük düşmanı bir polis devletini/ yönetim biçimini değiştirmeye yöneliktir! Bu anlamda demokratiktir.
Tunus ve Mısır’da diktatörlerin devrilmesi, şüphesiz halkların direnişinin başarısıdır. Bu başarı ile, “Batı’nın buradan çıkar elde”si, farklı şeylerdir. Batının yönlendirme girişimlerine bakarak, halkların direnişini devrimci görmemek, yanlıştır.. Mısır ve Tunuslular, kazanç hanelerine (tarihlerine) büyük bir artı koymuşlardır!
Libya biraz daha farklıdır. Orası, daha önce de belirttiğim gibi, bir “Kabileler Ülkesi”. Ama ne zararı var! Diğer kabileler yönetimden önemli ölçüde dışlanmışsa, yine de isyan demokratik karakterdedir: Bir hanedanlığın diktatörlüğü yıkılmak isteniyor! İç savaş koşulları var, ama bir halk kırımı söz konusu mu bilmiyorum. Bu daha çok Kadadafi’den kurtulmak için isteyenlerin “müdahale gerekçesi..”!
Gerekçeyi güçlendirmek için, manşetlerde “diktatörrrrr” var! Kaddafi’nin bütün kötülüklerini sayıp dökmenin tam zamanıdır!
***
İki ucu kötü olan değneyin ortasından tutmak çözüm değildir! Salladıkça ortalığı batırırsınız! Olguları anlamak ise, daha önemlidir! Kaddafi’nin “Haçlı Seferi” suçlamasını da yabana atamazsınız!.. Eğer bu Haçlı Seferi tanımlamasına biraz sempatik yaklaşırsanız, Haçlı Seferi’ni müslüman ülkelerin de desteklemesini, ilginç bir tarihi raslantı olarak bulabilirsiniz!?
Bize gelince: Tarihi biz yazmıyoruz, ama içindeyiz ve etkilemeye çalışıyoruz..
***
Durumdan ise iki önemli sonuç çıkartabiliriz. Orta vadeli gerçek şudur: “Batı”, İslam ülkelerine tamamen kendi denetimlerinde ve kendi anlayışlarına uygun, istedikleri gibi çekip çevirecekleri bir “demokratik rejim/sistem/düşünce” dayatıyor...
İkincisi ise, rejimlerin/diktatörlerin/ otoriter veya otokratların, bugünün dünyasında yeri yoktur!
Güçlü olan halklardır!
Bu da “bizimkilerin kulağına küpe” olur mu, bilemeyiz! Ama küpeyi genellikle tarihin ve halkların kendileri takıyor!
Ne demiştik burada: İslam devrimleri Türkiye için bir umuttur!
Yani: Türkiye’de otokratik rüyaların bir geleceği yoktur!
---21 Mart 2011/ Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder