Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

24 Ekim 2010 Pazar

Seçime Giderken -1


2011 Haziranının ilk haftasında seçimler yapılacak. Yani Kasım, Aralık, Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs.. 7 ay kaldı. Seçimler başlamıştır! Türban yolunun da önü-arkası, gerisi-berisi açıldı.
Eğer ülkede olağanüstü bir siyasal ve ekonomik olay olmazsa, AKP seçimleri kazanacak ve üçüncü iktidar dönemine başlayacak.
5-6 ay kadar önce AKP'nin oyları yüzde 35'lerin altına inmişti, 29-35 aralığında seyrediyordu. Referandum rüzgârı ile 40'ların üzerine çıktığı anlaşılıyor. Sadece referandum değil tabii ki burada etken. Ekonomi rüzgarı var arka planda. Referandumu etkileyen de esas ekonomik durumdur. AKP'yi batıracak olan da iktidar yapacak olan da ekonomik durumun gidişatıdır. Üst kültürel/siyasal yapılanmalar, söylemler, her zaman ikincil-üçüncül-dördüncül etkenlerdir!
***
Peki ekonomi iyi mi? Esas olarak hayır, ancak dünyaya kıyasla bu işi iyi götürüyorlar. Finans dünyasının 2001'deki büyük çöküşten sonra yeniden yapılandırılmış olması, iktidarın krizi epey ayakta geçirmesine olanak sağladı.
RTE “kriz teğet geçti” derken, dünya krizinin esas mali kaynaklı olması ve Türkiye'de banka ve finansal kurumların ayakları üzerinde kalması açısından, haklıydı.
Seçim sonuçlarında esas etken olacak ekonomiye kısa bir bakış:
1) Ekonomi, büyük fotoğrafa bakıldığında, hızlı bir gelişme içinde. Oldukça yırtıcı bir iş dünyası oluştu. Dünya pazarlarına saldırıları başarılıdır.
2) Ekonominin en büyük hastalığı, büyümenin esas olarak dışarıdan gelen yakıtlarla ateşlenmesidir. Yani, dış borçlar, bunun yanısıra hammadde-yarı mamül madde ve elektronik ve makina ithalatı, ekonomiyi büyüten ana motorlardır!
3) Büyümenin her türlü dış alıma/girdiye olan bu bağımlılığı, dışalım-dışsatım dengesinde büyük açıklar yaratıyor, döviz gelirleriniz giderlerinizi asla karşılayamıyor, ekonomiyi kırılgan kılıyor.. İktisatçıların dilindeki “cari açık” tehlikesi budur.
İşte Türkiye ekonomisinin temel yapısal sorunu. Yani ekonomik büyümeyi, dış-iç pazar kaynaklarının dengesi içinde gerçekleştirememek. AKP bu sorunun aşılmasında temelde bir dönüşüm gerçekleştirmedi!
4) Türkiye ekonomisindeki temel yapısal dönüşüm, Türkiye sanayisinin orta ve yüksek teknoloji mal ve hizmet üretimine geçmesi ile gerçekleşebilir. Bu ürünlerin dış satımdaki payları yüzde 10-20'lere çıkarsa, Türkiye bağımlı yapıdan ve güçlü ekonomilerin sömürü pazarı olmaktan çıkabilir. Ama, AKP'den bu yönde bir politika gözükmüyor.
***
AKP seçime yüksek bir ekonomik genişleme ile gidiyor. Müthiş bir sermaye akınına uğramış durumda ülke! Özellikle ABD'nin sürekli dolar basarak mali genişleme politikası izlemesi sonucu, ülke dolara boğuldu!
Dolar ucuzlamakta, TL'nin değeri artmakta.
Bütün dünya ABD'nin bu politikasına karşı, sıcak paranın ülkeye giriş çıkışını engelleyecek önlemler alıyor. Çünkü, paralarının değerlenmesini istemiyorlar. Paranın değerlendirmesi, dış satımı zorlaştırıyor, dünya piyasalarında mal ve hizmetleriniz pahalanıyor, dolar ucuzladığı için iç piyasanız yabancı ülkelerin mallarıyla doluyor, yerli üreticiniz bu defa kan ağlamaya başlıyor. Rekabet edemiyor.. Dışsatımınız geri kaldığı için de cari açığınız büyüyor..
Ama..
AKP 7 ay boyunca, dışarıdan gelen bol para ve mal ile piyasayı canlı tutacak. Finansmanı karşılayacak. Kısa vadede para sorunları yok. Bu arada, dışarıdan gelen müthiş bir ekonomi pohpohlamaları da, seçmen nezdinde işin cilası oluyor..
Yani baktığınızda, AKP seçime kadar ekonomik yeri bir sorunla karşılaşmadan bu işi götürecek gibi.
***
7 aylık sürede AKP için olumsuz yönler:
* İhracatçı, pahalı TL karşısında çok önemli sıkıntılara girmeye ve malını dışarıya satamamaya başladı. Burada sıkıntı büyüyecek. Küçülme ve işçi çıkarma olabilir. İşsiz sayısı düşmez, artar!
* Tarımsal üretici kesiminde de (hayvancılık vb) sıkıntılar artar.
* Dünya ekonomisinde bu süre içinde bir ikinci kriz gerçekleşme olasılığı, iktidarı yeniden sıkıntıya sokar.
Ama, cemaat ve seçim yardımı, Türkiye'nin muhafazakarlaştırılması, yargının ele geçirilmesiyle iktidar yolsuzluklarının örtbas edilme olanaklarının artması, yeşil kart ve sağlık uygulamalarında kesenin ağzını açılması, din-iman propagandası ile AKP, böyle giderse işler, seçimleri tek başına iktidar kuracak kadar, alır.
AKP yıpranma kayıplarını da, MHP'den ve Kürtlerden epey oy alarak kapatacak. Her iki örgütü de mezara gömme çalışmaları içinde! Kürt meselesini idare edecek. Seçim sonrası da ümüklerini sıkar artık...
Peki CHP ne yapabilir?
24 Ekim 2009, Bilim ve Siyaset

1 yorum:

  1. Şimdi CHP'de yeni moda, Baykal döneminde yapılanları eleştirmek. Neymiş CHP Genel Merkezi'nin duvarlarını yıkacaklarmış ve böylelikle halkla daha rahat kucaklaşacaklarmış! Sanırsınız ki halkla kucaklaşmaya tek engel parti duvarları, peki görünmez duvarlar ne olacak?!



    AKP binasında da duvarlar var. Elbette güvenlik amaçlı tedbirler siyasi partiler tarafından alınmalı. ama asıl sorun CHP içindeki iletişimsizlik ve ötekileştirmedir. Bugünkü vekiller arasından acaba kaç kişi o duvarlar yapılırken Baykal ya da Önder Sav'a karşı çıktılar? Oval ofisler inşaa edilirken, garip şekilsiz bir bina oraya dikilirken kimin sesi çıktı?! Nasıl ki bugün Önder Sav'ın ötekileştirme politikalarına karşı birileri önmüzdeki seçimde vekil olabilmek adına susuyorsa; dün de Baykal'a karşı aynısını yapmadılar mı?



    Taa 2005 yılından bu yana ne Kadın ne de Gençlik kollarımızın kurultayları toplatılmadı, bunu engelleyen kişilerin amaçları da kamuounca bilinmektedir. Parti içi demokrasi olmadan, ülkede de demokrasi olmayacağını göremeyenler, rejime karşı en büyük tehditi oluşturduklarının acaba farkındalar mı?



    Not: Atatürkçü bir genç olarak CHP'de bile fırsat eşitliğine dayalı siyaset yapamıyorsam; vay bu ülkenin haline!



    Türbanlı kızlara eşitliği savunmanız güzel de keşke ilk önce partideki gençlere ne kadar siyaset özgürlüğü tanıyorsunuz onu tartışabilsek!



    Engin BALIM

    YanıtlaSil