obursali@cumhuriyet.com.tr
Beklenen cinayet ‘Kırmızı Çarşamba!’ ve Kemal Bey’in yapmadığı şey!
Tabii ki Erdoğan’dan bahsediyoruz. Doları güçlerinin yettiği kadar tuttular, yeni hükümet ve Mehmet Şimşek ile birlikte zincirlerini kopardı ve dörtnala koşmaya başladı. Artık, doları tutacak dolarları da kalmadı diyebilirsiniz veya tutmaya gerek kalmadı. Millete atılan ve milletin çoğunluğunun da adeta bilerek yediği veya tamamen yalanlarla kandırıldığı seçim süreci sonunda, kestirildiği gibi pahalılık aldı başını gidiyor.
İktidar bilerek ve isteyerek ekonomiyi bu noktaya getirdi. Çünkü daha iki yıl önceden yapabilecekleri bir şey olmadığını gördüler.
Doları tutmak için yüz milyonlarca dolar satmaya başladılar.
Ekonominin dolar üretmezken, tam tersine dolar yiyen bir ekonomi yaratmışken, işin sonunda dolar satarak doların / Avro’nun artışını durdurabilecekleri gibi bir sanal dünya yarattılar.
MÜMKÜN DEĞİLDİ!
Bu ancak şöyle mümkün olabilirdi: Bir kaynaktan sonsuz bir döviz akışınız olacak ülkeye.
Veya oturup kazanamadığınız doları kendi merkez bankası matbaalarınızda basacaksınız.
Böyle bir “saadet zinciri” yok.
Evet, 21 yıldır biriktirilen ve varlığından bahsedilen, kim bilir hangi emin kişiler, ortamlar, kardeş yabancı bankalarda depo edilen on milyarlarca doların ülkeye topluca geri getirilmesi de olabilirdi.
Ama öyle bir şey olabilir miydi, iflas ekonomisinin cezasını tabii ki halk çekecekti. Ve buradan da yeni paralar kazanılacaktı.
5 yıl daha soyguna devam.
Dış borçla dönen ekonomi bir yerden kopar. Seçim sonucuna iyi denk getirdiler valla: Bingo! Aslında bu dolar cinayetinin işleneceğini herkes biliyordu, “Kırmızı Pazartesi” değil ama “Kırmızı Çarşamba”ya denk geldi.
YETER YAHU!
Hayatım bu ekonominin çöküş döngüsü veya sarmalı içinde yaşamakla geçti. Yeter yahu! Ve ülkede ciddi bir planlama ile orta ve uzun vadede ülkeyi bu periyodik çöküş ekonomisinden kurtaracak bir Allah’ın kulu veya partisi olmadı.
Söyleyeyim olacağı yok, olmayacak... Hele bugünden sonra kimse böyle bir hayal kurmasın.
Bu ekonomik hayali bir kenara bırakın, ülkenin üzerine çöken ceberut anlayış, insan hak ve özgürlükleri, adaleti, hak ve hukuku, demokrasi, yargıyı, eşitliği, sevgisi, işte ne varsa hepsini de silip süpürdü.
Erdoğan cumhurbaşkanı ya, tabii ki “Halkım, hata yaptık” demeyecek, büyük ekonomistliğine toz kondurmayacak.
Yine en büyük ekonomist olarak ülkeyi sözde bu açmazdan kurtarma umuduyla, daha kısa bir zaman önce hakkında olmadık şeyler söylediği Mehmet Şimşek’i ekonominin başına getirecek. Başka ne yapsın!
Halka en büyük kötülükleri yapacak bir isim, nasılsa, “Ey halkım ben değil o yapıyor tüm bunları” diyebilir...
KILIÇDAROĞLU’NUN YAPMADIĞI
CHP üzerine yazıyorum ya: CHP başkanı ve muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu seçimi kaybettikten sonra hemen ertesi günü halkın karşısına çıkıp hesap ve her türlü soruya içtenlikle hiçbir şey saklamadan yanıt vermeliydi. Sohbet ettiğimiz arkadaşlar özellikle buna işaret ediyorlar. Hak veriyorum.
Kılıçdaroğlu bunu yapmadı.
Şüphesiz bir hesap verme olacaktı. İstifası da sorulacaktı şüphesiz ki... Orada tüm eleştirileri dikkate alacağını ve görevinin sağlıklı bir şekilde CHP’yi kurultaya götürmek ve yeni kadrolar ile yeni lider adaylarının demokratik bir yarış içinde seçimi için ortamı hazırlamak olduğunu belirtmeliydi.
Halkla bütünleşmek bunu gerektiriyordu ama seçmenin derin hayal kırıklığından doğan şiddeti şimdi CHP’ye ve kendisine yönelik yıkıcılığa dönüştü. Bu hata neden ve nasıl yapıldı bilmiyorum. Akla, önceki seçimde “adam kazandı” hikâyesinin tekrarı geliyor.
Salı yazımda Özgür Özel’in Kemal Bey’in istifasını isteyenlerin altını kazıyın altından AKP çıkar sözünü eleştirmiştim. Özgür Bey, gerçekten AKP’li olan somut bazıları için bunu söylemiş. Düzeltirim.
Gerçekten de olay CHP yıkıcılığına dönüşüyor. Samimiyet, özür, halkı tatmin edecek eylemlerle partiyi bu açmazdan kurtarmaları gerekir. Manipülasyonlardan arınmış demokratik bir kurultay yolculuğu şart.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder