obursali@cumhuriyet.com.tr
Ülkeyi saran tuzaklar silsilesi ve büyük çöküş
Eğer üretiminiz ve milli gelirinizin büyümesi nüfus artışının çok gerisinde seyrediyorsa, zaten yoksullaşıyorsunuz. 2013’ten beri yaşadığımız budur. Bir ara kişi başı 12 bin dolara yükselen milli gelir, 8 bin dolar civarına geriledikten sonra 9 bin dolarda çakılı kaldı. 100. yılda 25 bin dolar milli gelir palavralarından geride kalan yaklaşık 1/3’ü.
Bu 9 bin dolara da kanmayın, nüfusun en düşük yüzde 20’sinin geliri 2 bin 627 dolar. Sonraki yüzde 20 dilimi 4 bin 651, üçüncü dilim 6 bin 502 (2020). Yani en alttaki 3 dilimde yaşayan (83 milyondan) 50 milyon insanın ortalama milli geliri 4 bin 600 dolar (Mahfi Eğilmez hesaplaması).
Keyfi mi hesapladılar?
Ayrıca bu iktidar iki kez milli gelir hesaplamasında kapsamı genişletti, her iki hesaplamalarda da milli gelirimizin arttığını gördük ve çok sevindik!
Korkut Boratav ve arkadaşları ise bu hesaplamaların yanlış yapıldığını, iktidar ve adamlarını milli geliri şişirmek için müdahale fırsatı yakaladığını yazdılar.
TÜİK’in enflasyon hesaplamalarında gördüğümüz büyük müdahalelerin, milli gelir hesaplamalarında da olması doğal.
Yani önümüzde ne kadar şişirildiğini bilmediğimiz bir 9 bin dolar civarında kişi başı milli gelir var. 9-10 dolar milli gelir tuzağının içinde çırpınıyor ülke.
Tuzaklar silsilesine hapsolmak
Türkiye için tuzaklar çok. 10 bin dolar gelir çıtasını aşamamanın nedenleri saymakla bitmez. Adam başı 9 bin dolar milli gelir sadece bir sonuçtur. Peki neyin sonucu?
“Orta demokrasi” diye bir kavram var, bence bu eksik, “orta altı demokrasi”den bahsedebiliriz ancak. Tüm demokrasi ve basın özgürlüğü endekslerinde, özgür ülke değil yarı özgür ülke statüleri bunu anlatıyor.
Tek yetkili Bay Otoriter böyle uygun gördü.
Tabii ülkenin kapana kıstırıldığı “hukuk tuzağı” da tüm tuzaklarla birlikte seyrediyor. Zaten başlı başına hukuku tek adama bağlarsanız, demokrasi ve milli gelir tuzakları da hepsi birden uygun adım seyreder.
Hukukun tam uygulandığı yerde demokrasi de işler. Veya tersi. Demokrasi ve liyakat, gelir ve fırsat eşitlikleri hepsi birden söz konusu olsa, hukuk da milli gelir de hepsi birbirini destekleyerek Türkiye’yi çağdaşlığa, refaha, mutluluğa kavuşturur.
Bu tuzakların bir başka yansıması da büyük beyin göçüdür, bu da ülkeyi yoksullaştıran başka bir önemli etken. Bu bağlamda bu tuzaklara “orta altı bilim” ve “orta altı inovasyon, teknoloji” “orta altı üniversite” tuzakları içine hapsolmuş bir ülke manzarasını da vurgulayalım!
Bu bilinçli veya kısmen de cehaletten yaratılan tuzakların tümü birden ülkeyi ekonomik olarak tam çökertti. Ülkeyi tarihinde görülmemiş bir girdaba sürükledi.
SS, yani S. Soylu
Ülkeye uygulamalarda tüm bu tuzakların nasıl göründüğünü anlatan bir kitap yayımladı Barışlar. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun sanki perde gerisinde, ama aslında hepsi açık - seçik ortada seyreden, bir hukuk devletinde ve demokrasi ülkesinde göremeyeceğiniz hallerini, 42 bölüm tekmili birden sergiliyorlar.
Tabii, çok güleceğimiz bir de 7. bölüm var ki adı “Erdoğan Düşmanı Soylu”. Neler söylemiş, henüz muhalefetteyken: “Gündüz imam gece ise papazı oynuyor”, “.. Medyayı teksesli, kontrollü yandaş medya haline getirmeye çalışıyor”, “İktidar ülkeyi yoksulluğun ve yolsuzluğun kucağına oturttu, RTE demokrasi celladı.” Yılbeyıl tonla koca koca laflar, eleştiriler... RTE de çareyi onu AKP’ye transfer etmekle buldu. Bu bölüm sadece garnitür. Kitabın bütünü adeta bir dosya!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder