Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet, 4 Ekim Pazar, 2020
Allah ile Aldatmak, artık aramızda olmayan Yaşar Nuri Öztürk’ün kitabının adıydı. Din, siyasetin ve ticaretin her zaman aracıdır. Hem para kazanma, hem kitleleri aldatma ve iktidara konmanın aracı. Bunu biliyoruz.
Aldatma işin içine girince hemen her konuda bir yönteme dönüşüyor.
Verilerle aldatma...
Gerçeği saklama...
Olanı toz pembe görme ve gösterme.
Durumu kötü gösteren verileri veya kalemleri ne sihirdir ne keramet diyerek hesaptan çıkarma..
Hatta olmayanı olmuş veya oluyor gibi gösterme..
Unları özellikle ekonomi yaşıyoruz...
İktidar “işime nasıl geliyorsa size öyle göstereceğim” politikasını korona vakalarında da kanıtladı.
İlk devrede, “korona ile en iyi mücadele eden iktidar ve ülke biziz”, cümlesi hemen her konuşmada bir siyasi kazanç oldu. Yandaşlar ve oydaşlar inandı. Amaç da buydu. Derken bu savaşta da dünyanın en başarılı ülkesi olduğumuzu ilan ettik.
Öyle olmadığını, verileri sakladıklarını veya vaka saptamalarında standartlara uyulmadığını yazıp çize çize bugüne geldik.
Sepetteki yumurtalar kırılınca
Ve... Bakan bey sıkıştı, bunaldı ve sırtındaki sepette dikkatle taşıdığı korona yumurtalarını sonunda kırdı ve gerçek ortaya saçıldı. Koca yumurtaları kırmayacaktı!
Her vaka hasta değildir, dedi. Testi pozitif olup da belirti göstermeyenler meğer hasta değilmiş ve sayılmıyormuş. “belirti göstermeyen vakalar ise sadece taşıyıcı” imiş. Hasta başka vaka başka imiş... Hasta başka ağır hasta başka. Uyduruk bir snıflandırma ile yolun sonuna gelindi.
Çanak çömlek patladı.
Böylece virüslü ve neredeyse entübe düzeyine gelmemiş hastalar sayı dışında tutulur oldu.
Sayı dışı .. sayı dışı
Şimdi düşünün: Zaten PCR testleri yüzde 50-60 doğruyu söylüyor. Yani koronalı olup da testten ve dolayısıyla vaka olmaktan kaçan tonla insan var... Sayı dışı...
Testten pozitif çıkıp ta hastalık belirtisi göstermeyenler de sayı dışı..
Hasta olup da hastanede değil eve gönderilenler de resmi sayı dışı..
Geride ise Koca’nın beğendiği hastalar kalıyor ve bunlar vaka olarak açıklanıyor.
Açılımdan sonra müthiş bir vaka bulaşması ve patlaması ile karşı karşıya kalınca mızrak çuvala sığmadı. Tabloların adı değiştirildi, gerçek durumun saklanması için Sağlık Bakanlığı elinden geleni yaptı.
Fakat saha verileri – gerçek durumla örtüşmemeye ve sorular yağmur gibi yağmaya başlayınca, Sağlık Bakanı Koca artık bu durumu saklayamaz oldu, bir de buna ulusal çıkar kılıfı uydurdu.
Tabloya itiraz edenleri vatan hainliği ile suçladı mı, bilmiyorum, gözümden kaçmış olabilir, ama bu kadarını da yapmamıştır!
Baştan beri yalan
Ve şimdi kesin olarak söyleyebiliriz, korona vakaları, baştan beri yalan üzerine inşa ediliyordu. Krona vakaları, izleme indekslerinde hiç de açıklandığı gibi seyretmiyordu ve sürekli anormallikler veriyordu. İki mühendis dostum açıklanan verilerin bilimsel dağılım ve gelişmelere uygun olmadığını görüyor ve ateş püskürüyorlardı. Sonra, ya biz salak mıyız, yalan veriler üzerine kafa patlatıyoruz diyerek işi bıraktılar!
Zaten vaka sayılarının azlığı ile ölüm sayılarının yüksekliği, ülkemiz için büyük bir anormalliğe işaret ediyordu.
Vaka / ölüm oranı en yüksek ülkelerden biri olmuştuk. Avrupa ülkelerinde bu oran yüzde 2 kadar iken, bizde yüzde 7’nin üstüne çıkmıştı.
Bu durum açıkça, vaka sayılarının mümkün olduğu kadar azaltıldığının kanıtıydı.
Gerçek vaka sayısı kaç?
Gerçek vaka sayısını bilmek istiyor musunuz? Yüzde 2 ölüm ortalamasına denk düşen vaka sayısını hesap edin, odur..
Fakat burada bile bir sorunumuz var: Önemli ölçüde koronalı ölüm, testi korona göstermediği için korona ölümü sayılmıyor.
Buna bir de, benzer düşüncelerle ölümlere uydurulan başka kılıfları ekleyin.
Evlerinde ölen koronalı var mı hiç bilmiyoruz.
Bunları da katarsanız belki de açıklanan ölüm sayısını iki ile çarpıp, gerçek vaka sayısı hesabına öyle ulaşabiliriz.
Resmi vaka sayısının şimdi kaç katına ulaştık?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder