22 Temmuz
2017 Pazar yazımda, yani yaklaşık 2 ay kadar önce, iktidarın Rus S-400 füze savunma sistemiyle
ciddi flörtü üzerine şöyle yazmıştım: (Bu köşenin izleyicilerinin gelişmeleri
önceleyen yorumlarımızı anımsamaları hakları.)
“Batıya karşı savunma” S-400 : Gerilim sürerse Ankara’nın tek yapabileceği, siyasi
askeri kamp değiştirme tehditleridir... Zaten, Rus hava
savunma sistemi satın almanın imza aşamasına gelmesi de, bu yolda atılmış
en ciddi adımdır. Batı, ‘Türkiye bizden
kopamaz’ diye düşünebilir. Ama bu savunma
sisteminin aynı zamanda ‘Batıya karşı’ siyasi ve askeri bir yönü olduğunu
görmeyecek kadar da aptal değildir..”
Ankara, veya
Cumhurbaşkanı, iki yıl kadar önce Suriye ve Rusya ile uçak ve füze dalaşı içine
düşünce NATO’dan savunma istemiş ve Patriot’lar gelmişti.
Çünkü Rusya, Türkiye ve Batıdan gelebilecek
tehditlere, Türk uçaklarının Suriye’ye bir şekilde müdahalesine karşı Suriye’de
S-400 savunma sistemini kurmuştu.
Saflar kısa
sürede değişti
Aradan çok kısa bir süre geçti, Batı savunma
sistemlerini geri çekti, Türkiye kendi savunma sistemini kurmak için Batı
ülkeleriyle ve Çin ile girişimlerde bulundu ve Orta Doğu’nun güçlü oyuncusu
Rusya’dan bu füze savunma sistemini almaya karar verdi. Stratejik bir karar. İş,
büyük ölçüde bitmişe benziyor.
ABD şüphesiz ki karşı çıkacak ve bu sistemin NATO
savunmasına entegre olamayacağını vurgulayacaktı.
Tabii ki! Çünkü Orta Doğu’da politik cepheler değişti.
ABD’nin bölgedeki politikasıyla Türkiye’nin politikası uyuşmuyor. ABD, IŞİD’e
karşı savaşı, PKK güdümlü Kürt güçleriyle sürdürüyor. Bu savaşta esas amaç,
IŞİD’i ortadan kaldırmaktan çok, PKK ve yandaşı güçleri Suriye içinde özerk,
ordu biçiminde örgütlenmiş güçlü bir yapıya kavuşturmak. IŞİD ise bu amaca yönelik sadece (meşru) bir araç.
ABD’nin Suriye’yi kesin parçalama politikasının bir
parçasıdır.
Ankara’nın
burnu büyüklüğü
Ankara, yanlış politikası ile ABD’nin bu politikasına
hizmet etti. Türkiye üzerindeki tehditleri arttırdı. Yıllardır bu köşede
savunduğumuz “Şam ile birlik ol”, “Suriye’nin bütünlüğünü savun”
analizlerine sırt çevirdi, yanlıştan dönme cesaretini gösteremedi. Çünkü bu
kararları veren, yanlış yapmayan bir dünya lideriydi!
Artık çok geç! ABD’nin yüzyıllık Kürt politikasının
geldiği nokta, yarın Türkiye’nin de Güneydoğu’sunu Orta Doğu savaşının –
paylaşımının bir parçası haline getirmektir... Ama, daha ileride!
S - 400 Rus füze sistemi, şüphesiz ki Rusya’dan,
IŞİD’ten ve Suriye’den Türkiye’ye gelebilecek bir tehdide karşı oluşturulmuyor.
Veya Çin’den !
“Tarafsız bakış”la, bu füze sistemi “ne taraftan
gelirse gelsin”, bir ülkenin savunma politikasının bir parçası olarak
görülebilir.
Ama yakından bakış, S-400’lerin, Türkiye’nin Batı ve ABD
ile politik karşı karşıya gelişiyle yakın ilişkisini saptar. Bunu ta
Temmuz’daki yazımda vurguladım.
Batı ile
cepheleşme çok yönlü
İlki, ABD’nin, Orta Doğu’nun yeniden biçimlenmesinde
Kürt politikasına öncelik vermesi...
ABD’nin Türkiye’nin, kendi askeri yol haritasından
ayrılmaya başladığını saptaması ve Türkiye’nin bu durumunu, şimdilik
bilmediğimiz askeri ve politik raporlarına geçirmesi..
S - 400 füze sisteminin, öncelikle ABD – Batı politikasına
karşı konuşlandığını görmesi..
RTE’nin
içeride yasal ve anayasal sistemi başına buyruk işletmesi; basın, insan hak ve
özgürlükleri üzerindeki baskıda ısrarda kararlı görünmesi, bu kez Avrupa ile ilişkileri koparma noktasına
getirmektedir. Erdoğan bunu ne kadar sürdürebilir, tartışılacak bir konu.
Biliyorsunuz, dün Reza Sarrap - Zafer Çağlayan’dan
başlayıp RTE iktidarına yönelik “evrensel – hukuki” gelişmeleri yazmıştık.
Bu yazıyı, onun devamı – arka planı olarak okuyun.
18 Eylül 2017 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder