Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

9 Nisan 2016 Cumartesi

Totaliterliğin aracı, yeni anayasa ve sandık


Davutoğlu, Mayıs’ta başkanlık anayasasını Meclis’e indireceklerini belirtiyor. Buna şüphe yok. Bu Beştepe’nin programı. Başbakan bu programı uygulamak zorunda. Güya anayasa yazılımı yeni yapılıyormuş, öyle diyor iktidar cambazı yazarlar. Acaba dokunulmaz maddeler değişecek miymiş, nasıl değişecekmiş.. denge-fren mekanizmaları nasıl kurulacakmış.. bir sürü laf kalabalığı..
Ortalıkta iki anayasa tasarısı var. Uzun zamandır söylüyorum, Beştepe’nin hazır, çekmeceden masa üzerine çıktı. Burhan Kuzu beyler falan, Beştepe çevresindeki hukukçular neden bu kadar kalabalık... 
İkincisi ise Davutoğullarının düşledikleri, daha dengeli olması istenen, Beştepeninki gibi herşeyi yakıp yıkmayacak, ama yine Başkanlığı öngören anayasa.
Bunları zaten açıklamalardan ve sızan bilgilerden net okuyoruz. İki taraf arasında, öngördükleri anayasada herhalde şu şöyle olsun bu böyle diye yoğun bir pazarlık sürüyor.
Ama Davutoğullarınki değil de, Beştepeoğullarınınki bizi daha çok ilgilendiriyor. Çünkü siyasi egemenlik ağırlığı olarak orada. Zaten “sızan bilgiler” üzerine inşa edilen ve AKP’nin yeni anayasası diye isimlendirilen de bu. Davutoğullarının düşledikleri gündeme gelir mi, nasıl gelir bilemem. Ama sonuçta ortaya çıkacak ve tartışılacak olan sanırım Beştepeninki olacak.

İrade için temsilci yok
Bu konuda yazılıp çizilenlere bakılacak olursak, Beştepe, milli iradeyi doğrudan muhatap alacak, yani günümüz “demokrasi” anlayışının temel özelliği olan millet egemenliğini seçtiği milletvekilleri /parlamento aracılığıyla kullanır hukuğu, yani “temsili” demokrasi veya temsiliyete dayalı parlamenter sistem öngörülmüyor. (Mehmet Tezkan, Milliyet, 30 Mart)
Daha doğrusu, temsilcilerin yanına, temel başvuru organı olarak halkoylaması konuyor. Yani “Başkan” istemediği bir durumla karşılaşırsa, rahatça “gelin millete gidelim” diyecek. Meclisin kararını beğenmezse, hayır şöyle olsun, gel sandık karar versin, diyecek.
Bu nasıl bir şey demeyin, daha ne istiyorsunuz, Beştepe 80 milyon nüfusla dünyada eşi benzeri olmayan bir “doğrudan demokrasi” uygulaması öngörüyor...
İşin ilginci, Beştepe’nin gönlünde yatan, siyasilerin alacağı kararların yargı tarafından da denetlenemeyecek, değiştirilemeyecek bir mekanizmanın kurulmak istenmesi.
Anayasa Mahkemesi mi mesela, o da kim ki verdiğimiz kararları iptal edecek veya değiştirecek.. Bu gibi kurumlar ancak ve ancak bize uyumlu çalışabilirler! Hangi güç, hangi mahkeme, milletin iradesi olarak bizim kararımızı beğenmeyecek te iptal edecek!
Zaten Beştepe demedi mi ki, kuvvetler ayrılığı ne ki, kuvvetler uyumu!

Yasama, Yargı, Yürütme, hepsi biziz
Zaten fiili durum da biraz bu. AKP milletvekili Galip Ensarioğlu daha dün Burhan Kuzu ile birlikte dedi ki, “yasama da yargı da yürütme de bizde”. Her şey ellerindeyken “bizim  hükümeti denetlemek gibi bir şeyimiz olabilir mi? Totaliterliğin baş yardakçılarından ve demagogluğun şahlarından Kuzu da “oğlan bizim kız da bizim niye denetleyelim ki...” açık itiraflarda bulundular.
Elhak doğru da, ortada çıkıntılık yapan, yüksek mahkeme gibi kurumlar var... Bu çıkıntılıklar, bugünkü koşullarda ezilip geçilemiyor ne yazık ki, iktidar için hukuki, yasal suç zemini oluşturuyorlar. Bu zemini dümdüz ederlerse, rahat edecekler..

“Yargı Ben-im”
Mayıs’ta böyle bir sürece gidiyoruz, bunları bol bol konuşacağız..
RTE’nin mahkemelere karşı tutumundan, “istemediği kararlar verecek” tüm mahkemelerin dümdüz etmek istediği açık. Doğrudan iktidarın kurduğu sulh hakimlikleri ellerinde olduğu sürece, onlar en düzgün mahkemelerdir. Ama onlar da mesela “Anayasa Mahkemesi”nin kararına direnmedikleri zaman da, fırçalanmaya hazır olacaklar.
Mesela Gül-Dündar salıvermesinde ilk derslerini aldılar! Otoriterliğin baş söylemi “yargı ben-im” dir.

Davutoğlu mu Bahçeli mi?
Bunu Beştepe Davutoğlu’na da anımsattı!
Davutoğlunun yapacağı pek bir şey görzükmüyor. Kuşatılmış durumdadır ve orada kalmak istiyorsa eninde sonunda her şeye evet demek zorundadır.
Beştepe her şeyde “uyum”, “itaat” peşinde koşarken, en önemli makamda, Arnayasa Mahkemesi gibi “çıkıntılık” yapmasına izin mi verecek...
Söylene söylene söylenmemeyi öğrenir. Veya söylenir de Beştepe’nin dediğini yapar.
Ben aslında Beştepe’ye “başbakan” olarak Devlet Bahçeli’yi yakıştırıyorum.
Kendisi de oraya en iyi kendisini yakıştırıyordur..

Yine umutla bitireyim: Bunları gerçekleştirmeleri çok çok zor.
7 Nisan 2016 Perşembe / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder