“Ben
değişmedim o değişti” diye yazacaktım ki, parmaklarım beni yine “yüksek siyaset”e itti. Dananın kuyruğu
orada zorlanıyor, koptu kopacak.. Bu nedenle eğlenceye bi ara verelim...
1) CHP’nin
önseçimle aday belirleme kararı, tabanda yankı yarattı. Demokrasi’ye
inanmış partiler, üyelerine, ona oy verenlere de parti içinde demokrasiyi
tattırmazsa eksik kalır. Parti içinde
demokrasi derken, bunun en asli unsuru en azından üyelerinizi partinin
temel faaliyetlerine çekmenizdir.
Tamam Kurultay’a delegeler üyeleri
temsilen seçilip gidiyorlar. Ama Kurultay kadar önemli olan milletvekilliği
aday belirleme sürecidir. Burada tabanı işleteceksiniz. Ki üyeliğinin fonksiyonel olduğunu görsün. Kendisini
partinin siyasi kimliğiyle özdeşleştirsin.
Önseçim, partiye egemen olan “yönetici elitin” durmadan kendilerini yeniden üretmelerini de engelleyici
nitelik taşır. Ayrıca partiyi yeniler. Bazı temel taşların dışında, parti
programına bağlı yeni insanların Meclis’e girmesini ve gençleşmeyi sağlar.
AKP, HDP, MHP hepsi adayları atıyor.
Hepsi kendilerine tam biad edecek kişileri seçme peşinde.. Ama hepsi de
demokratik!
RTE
Davutoğlu’na Bastırdı
Davutoğlu, gündemimizde Başkanlık Sistemi yok
demesinin üzerinden az bir süre geçti. RTE bastırdı ve Başkanlık Sistemi’nin
programa gireceği belli oldu. Davutoğlu çaresiz nasıl bir başkanlık sistemi olacağını
oturup yazıyor.
Şu sözü ilginç: “Bir taraftan Başbakanlık yaparken, başka bir sistemin içindeymişim gibi
davranamam.” Yani parlamenter
sistemin parçasıyım, şimdi benden kimse bunu yoksayarak Başkanlık Sistemi
doğrultusunda davranmamı beklemesin..
Bunu RTE’ye söylüyor, fakat Başkanlık
Sistemi’nde, Başbakanlık ile Başkanlık arasında bir ortayol arayışı içinde olduğu görülüyor. RTE, şu şöyle bu böyle olsun diye diye, Davutoğlu’nu kendine biçtiği
sisteme getirmeye çalışıyor. Bakalım ne doğacak.
RTE resmen
hükümetin icracı yeteneğini dumura uğrattı. Hükümet üzerine bütün
ağırlığıyla çöktü ve tüm ipleri eline aldı. Bu süreç Hakan Fidan’ı
Davutoğlu’nden geri almasıyla başladı. Sonra da Çözüm Süreci’nı durdurdu.
10 maddelik hükümet ile Kürtler
arasındaki Dolmabahçe Deklarasyon’ndan
herhangi birinin gerçekleşme olasılığı yok gibi. Ne Hakikatler Komisyon kurulur
bu Mecliste, kurulsa bile göstermelik olur.. Ne de bir İzleme Komisyonu. Meclis
seçime gidiyor..
RTE, çözüm sürecini devralan Davutoğlu ve
bakanlarına “acemi çaylak”, iş bilmez, tam
seçim öncesi PKK’ya teslim oldular, muamelesi mi yaptı?! Öyle gibi. Süreç
durdu.
PKK seçime kadar Türkiye’ye karşı silah
bırakmayı şarta bağlayacak Kongre’yi toplar mı? Sanmıyorum. Toplasa bile
göstermelik olur.
Aman
PKK Olay çıkartsa da...
PKK, bundan önceki açıklamalarını unutup,
seçim sürecinde rahat durur mu? Evet. Çünkü HDP bir rüzgar aldı ve barajı aştı gibi.
Dolayısıyla Meclis’te RTE’ye karşı bir
siyasi güç kazanacak. Kürt Silahlı Hareketi, rüzgarı kesecek önemli bir
eylem yapmaz. Yoksa Demirtaş’ın seçim politikası da kararır ve baraja takılır.
RTE’nin süreci durdurması, AKP’den yüklü bir oyun HDP’ye kaçmakta
olduğunu görmesinden sonra oldu. AKP oyunun yüzde 40 civarına düşmesi de, siyasal panik yarattı AKP’de. Hepsi
şimdi Demirtaş’a yükleniyor. CHP’den bir akış olmasa dahi, HDP’nin barajı
aşacağı kesin gibi. Yetmez ama evetçi
korosunun şimdi de oylar HDP’ye propagandası, HDP-AKP anlaşmasının mükemmel
zeminini mi hazırlayabilir.
Bu takımın siyasal hayatı yanılgılar, saptırmalar,
özür dilemelerle geçti. Belki de şimdi tam yerlerini buldular. Maksat ülkeyi
yıkıp geçmekse, hepsi buna tepeden tırnağa hazır.
Gelinen
nokta şu:
AKP’den oy kayması sonucu, iktidar, PKK’nın eylem yapmasını bile neredeyse arzu
eder hale geldi. İşler tersine döndü. Düne kadar “aman seçim sürecinde çatışma
olmasın” politikası uygulayan RTE ve hükümet, şimdi ise neredeyse aman olay olsa da HDP Meclis’e giremese,
noktasında.
Bu açıdan PKK sessiz kalır; HDP AKP’den
önemli ölçüde oy koparır, Meclis’e girer. Kaçınılmaz olarak yeni bir tablo
ortaya çıkacaktır.
Unutmadan: Cumhurbaşkanının hükümete tüm
bu müdahaleri şüphesiz anayasal suçtur. Ama konyu en azından bu açıdan
araştıracak bir Cumhuriyet Savcısı da yoktur.
-- 30 Mart 2014 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder