Türkiye tarihsel bir dönemece giriyor. Erdoğan+Gülen (ve Gül) iktidarı (hepsi tamamen aynileşmiştir) bekledikleri “sürpriz”i bulur ve tek başlarına Anayasa yapacak sayısal çoğunluğa ulaşırlarsa, 1923 Cumhuriyetinin üzerine tamamen bir sünger çekilecek, Erdoğan-Fethullah Cumhuriyeti kesinleşecektir. Gül, Başbakan’ın “dışişleri bakanımı oraya oturttum” figürüdür. Erdoğan Cumhuriyeti’nde yeni /önemli yerlerde olacaktır (*).
Bütün hazırlıklar buna göre düzenlenmiştir, planlanmıştır.
Karşılarında, kendilerine engel olabilecek hiç bir güç istemiyorlar; bu amaçla da herşeyi silip süpürmekteler ve geri kalanı da süpürmeye hazırlar.
Medya özgürlüğü bitecek. İş adamları sadece iktidara çalışabilecek..
Üzerlerindeki “muhafazakar demokrat” şal da tamamen kalkacak ve İslam Cumhuriyeti “güneş gibi” parlayacak!
Doğa koruyucularına, Hopalı yiğitlere, muhalif olanlara bugün uygulanan şiddete bakın, yarını görün...
Erdoğan’ın “ileri demokrasi”nin en önemli kurucularından, koruyucularından, emanetçilerinden ilan ettiği ve dünyanın en ileri baskı araçlarıyla donatılan, sayısı 230 bine yükseltilen emniyet / polis gücünün işlevini daha iyi anlayacak Türkiye..
***
Hiç bir muktedirde, hukuk, yasa, adalet, özgürlük, acıma yoktur.. Sadece iktidarının gücü, inandığının gerçekleşmesi ve önündeki bütün engellerin de kaldırılması vardır. Şu veya bu şekilde.. Yasal veya yasal olmayan.. Yasası arkadan da gelebilir.
Nuray Mert, atlattı mı borayı dersiniz! Dilerim dünyanın bütün güzelliklerini yaşar! Osman Ulagay, “sadece tarafsız saptama” gibi yazdığı düşüncelerini bile gazetesinde yayımlatamadı! Devlet Bahçeli, dışa karşı Erdoğan’dan yüz kat demokrattır! Siyasi hayat ona bunu öğretmiştir! İktidar, buna karşılık, kimi çağrıştırıyor dersiniz?!!
İktidar, seçim hengamesi içine, kaş ile göz arasına, Ordu’nun geri kalanını da bertaraf etmeyi sokuşturmuştur.
Daha önce yazdım: Balyoz davası hazırlanmış dijital metinlere dayanan büyük bir palavradır! Hukuk adına kabul edilebilecek belgenin zerresi yoktur orada! Yazıktır, subaylara, insanlara! Şimdi benzeri ikinci bir CD ile, ordunun kalan üst kesimini bertaraf ediyorlar. Bazı komik insanlar veya müsveddeler diyor ki, “Orduya bir şey olmaz, hiyerarşik düzene göre, er bile komutayı üstlenir!”
HSYK’ya yapılanla Oduya yapılan, sonuçları itibarıyla aynıdır: Muktedirliğin siyasetine, emir-komutasına hizmet! Demokrasiye, hak ve hukuka, adalete, yurttaşlığa, millete ve ülkeye değil...
HSYK’yı “büyük demokrasi” ayak oyunları ile referandumla değiştirdilerse.. Ve bidon kafalı okumuş yazmış takım buna alet olduysa.. (Önemli olan, bidon kafalı bütün başlardır!)
Ordu’yu da ancak Balyoz CD’leriyle bertaraf edebilirlerdi!
Bugünkü tutuklama dalgasını seçim sonrasında gerçekleştiremeyebilirlerdi! Bir dizi siyasi yalan ortalıkta dolaştırılarak, yine AKP’nin siyasi ve askeri mağduriyetini gündeme getirdiler; utanma duygusu kalmış kimsenin inanmayacağı bir dolanla, yine seçimleri etkilemeye çalışıyorlar!
Tıpkı, yarısı Erdoğancı olan Bay Netekim’i yargılama sahnesi gibi!
Tıpkı, MHP’yi bertaraf için hazırladıkları kasetleri, şimdi, MHP’lilerin kendileri yaptı görüntüsünü yaratma baskınlarının başlaması gibi! MHP’ye kaptırdıkları oyları, kendilerini “temize çıkartarak” geri alabileceklerini düşünüyorlar!
***
Umdukları sürpriz gerçekleşir mi? Faşist Cumhuriyet dönemi başlar mı?! Sıra CHP’nin defterinin dürülmesine gelir mi?
Ama Muktedirlerin, beklediklerine ulaşması, olmayacak bir sürpriz olur..
Yaşananlar, en kötüyü her zaman aklın ucunda tutmayı gerektirecek kadar düşündürücü!
Ama Türkiye’nin hakketmediği böyle bir kötülüğün gerçekleşmesi hiç mümkün değildir..
--
(*) Gül’ün, demokratlığının ölçüsünü anlamak için Polonya’da medyaya verdiği demeci okumak yeterlidir: “Türkiye’de kimse yazdığı düşündüğü için hapse girmez... konuşabilirsiniz, örgütlenebilirsiniz.. Bazı askeri ve sivil personelin yanısıra bazı gazeteciler de hükümeti devirmeye teşebbüs suçundan yargılanıyıor.. Yargılama bitmeden kimseyi suçlu ilan edemem. Dışarıda gazeteci olarak geçiyor, ama bunlar şiddet kullanan örgütlerin üyeleri. Kendileri de şiddetin içinde bulunuyorlar. Yoksa yazdıklarından dolayı değil..”. Yargıç ve savcı! Türkiye bu tür açıklamaların nasıl zırva ve deli saçması olduğunun belgelendiği günleri mutlaka görecektir! O zaman Gül, “aldatıldık, inandırıldık” mı diyecek?! Gül, içerideki arkadaşlarımızın geleceği / kaderi konusunda da fikir vermektedir!
--9 Haziran 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder