Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

26 Şubat 2012 Pazar

CHP: Temel Sorunlar!


Hepimiz, siyasi tavrımıza göre bir CHP istiyor ve öngörüsü yapıyoruz. “Bu işin sonu bölünmek” görüşünden tutun, horoz döğüştürmekten yana olanlara kadar (iki partiye bölünsün, her ikisi de yarışsın bakalım kim haklı çıkar), bir dizi öneri veya öznel saptama.. Arkama bakıyorum ki, yakın geçmiş, sayısız sosyal demokrat partinin mezarlığı gibi! Emekçi-sosyalist partilere gelince, bir türlü büyüyemiyor, ele avuca gelemiyorlar... Ki onlar “emek-sermaye” kesitinden politika yapıyor!
AKP’li yazarlara bakıyorum, soldan devşirmeleri dahil, önerileri: Kılıcını çek yaaa Kılıçdaroğlu! Şöyle bir salla, kelleleri düşür önüne.. Kesip atmazsan içindekileri, hiç bir zaman iktidar olamazsın!
 Pöh ki pöh!
Sanırsınız ki millet, parti içindeki ikili-üçlü hizipler nedeniyle CHP’ye oy vermiyor! Şu “ulusalcı” denen kesimi bir atsalar, Baykal’ı ve Sav’ı kesseler, CHP sadece Türkiye’nin değil Avrupa’nın bir nolu partisi olacak! Veya, “yeni CHP” imajı oluşturmak isteyenler bir dışlansa partiden.. Esip gürleyecek, fırtına gibi ezecek CHP!
Tamam, parti içinde bitmek bilmez iktidar savaşının partinin enerjisini azalttığı, hatta bazen yokettiği gerçektir.
Peki, güçlü ve baskın bir parti liderliği daha mı başarılı olur Türkiye koşullarında? Böyle bir liderliğin, partiyi ve örgütü nasıl yönettiğine bağlı olarak, farklı yanıtlar verilebilir.
***
Bülent Ecevit ve AKP modelleri böyledir. Ecevit inşa ettiği kimlikle ve bireysel enerjisiyle kitleler üzerinde etkili oldu, ama kitlesel bir örgüt enerjisi yaratamadı. Kendi enerjisi de iktidarda Türkiye için kalıcı ve değiştirici bir şey yaratmadığı gibi, kendi enerjisinin sıfırlanmasıyla partinin enerjisi de sıfıra vurdu!
Recep Tayyip Erdoğan, görülmemiş bir otorite kurdu AKP’de. Çelik çekirdek kadrosunun yanısıra, dışa yansıyan izlenimlere göre, iyi çalışanlara apolet takıyor ve Bakanlıklara kadar getiriyor. AKP’deki otoriter liderlik, çalışan bir parti yarattı! Bazı sosyo-siyasal analizlere göre, Erdoğan liderliği ile, toplumun geçmişten gelen geleneksel yapısı uyumlu. Yani bir cuk oturma! Burada çok temel bir liderlik problemi, Erdoğan’ın ileriye- geleceğe yönelik olarak halka önderlik edecek düşüncelere sahip olmaması. Toplumda varolan tutucu mirasların temsilcisi ve parlatıcısı!
AKP için “biat kültürü” deniyor. Peki Ecevit’in partisi için de benzer sonuçlar doğuracak biat kültüründen bahsedemez miyiz? İkisi arasında, varsa fark nedir?
Mustafa Kemal’in de, her ne kadar mucizevi başarılarıyla, hakkıyla ve bileğiyle, toplum içinde ve gönlünde büyük ve sarsılmaz taht (kült denebilecek ölçüde) kurduğunu kabul etsek bile, Atatürk Otoriterliği söz konusuydu. Toplum bu otoriterliği kabul ediyordu. Çünkü bu otoriterlik iyi şeyler üretiyordu!
***
Baykal da CHP’de otoriter liderlik kurmuştu! Öyle ki, tartışanlar elimine edilmiş ve Baykalcılar parti örgütlerini bütünüyle yönetir olmuştu. Böyle bir CHP’nin en son /en çok aldığı oy, yüzde 20 kadar oldu! Ama, Baykal otoriterliği AKP’nin tersine, çalışmayan bir örgüt ortaya çıkarttı! AKP çalışan bir örgüt, diğeri kötü bir örgüt yarattı! Tepeden, TV’lerden nutuk atarak partinin güçlenemeyeceği (bırakın iktidar olmayı), bir seçim gerçeği olarak “sabitlendi”. Ayrıca seçmen CHP’yi Meclis’e bile göndermedi!
Geçmişi, kökleri kullanarak iktidar olunamayacağı bellidir! Geçmiş zaten halka mal olmuştur! Bugün ne yapıyorsun, ne diyorsun? Sahip olduğun geçmiş üzerine ne katıyorsun!
Şüphesiz ki CHP çağdaş bir parti olmalı ve milletteki bilinç ortalamasının bir iki adım önünde, yol gösterici ve sürükleyici olmalı! Şüphesiz ki köklerinden kopmamalı ama çağdaş olmalı.. Doğan Kuban gelecek haftaki CBT yazısında diyor ki: Kemalizm ya da Atatürkçülük denilen şey ‘çağdaş olmaya çağrı’dan başka bir şey değildir.. Temel miras olarak bunu bıraktı!
Burada temel soru o halde: “Çağdaşlık Nedir”! Tartışılacak konu budur! CHP için çağdaşlık ne olmalı? Bırakın sosyal demokrat retoriği! Biz kendi tarihimizden bunu tartışmalıyız!
CHP, sağ partilerin program ve oylarına talip olarak, güçlenebilir mi? Bugüne kadarki pratikler, bu olasılığa sıfır puan vermiştir!
Tartışılacak başka bir nokta da şudur, ki bu, geçen seçimlerden sonraki analizimin belkemiğiydi: Bu millet, mihrap yıkılmadan, yerine yeni bir mihrap dikmiyor, öyle mi değil mi?! Hele bu nokta, CHP üzerine bir dizi tartışmayı çöpe atacak niteliktedir!
Kurultay’dan yazacağım.. Oradan ne yazılır?!
---26 Şubat 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder