Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

24 Eylül 2023 Pazar

Türkiye’nin sorunları nasıl çözülür? Bard öneriyor!

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Türkiye’nin sorunları nasıl çözülür? Bard öneriyor!

21 Eylül 2023 Perşembe


Biliyorsunuz SOHBET YAPAY ZEK programları dünyayı kasıp kavuruyor. Peki bunlar Türkiye’nin sorunlarını nasıl görüyor ve hangi çözümleri öneriyorlar? Google’ın yapay zekâsı Bard, “Türkiye nasıl kurtulur” sorusuna aşağıdaki yanıtları verdi. Valla kafası iktidardan daha iyi çalışıyor! Bakın:

Türkiye’nin sorunları, ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel olmak üzere çeşitli boyutlardadır. Bu sorunların çözümü için kapsamlı bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.

Ekonomik sorunlarTürkiye’nin en önemli sorunlarından biridir. Enflasyon, işsizlik, dış ticaret açığı, kamu borcu gibi ekonomik sorunlar, Türkiye’nin büyümesini ve kalkınmasını engellemektedir. Bu sorunların çözümü için,

  • Enflasyonun düşürülmesi,

  • İşsizliğin azaltılması,

  • ş ticaret açığının kapatılması,

  • Kamu borcunun azaltılması,

  • Rekabet gücünün artırılması,

  • Yatırım ortamının iyileştirilmesi,

  • Eğitim ve Ar-Ge’ye yatırım yapılması,

  • Yenilikçilik ve girişimciliğin teşvik edilmesi,

gibi adımlar atılması gerekmektedir.

Siyasi sorunlarTürkiye’nin uzun yıllardır yaşadığı sorunlardan biridir. Partiler arası kutuplaşma, siyasal istikrarsızlık, hukukun üstünlüğünün zedelenmesi, insan hakları ihlalleri gibi siyasi sorunlar, Türkiye’nin demokrasisini ve refahını olumsuz etkilemektedir. Bu sorunların çözümü için,

  • Partiler arası uzlaşmanın sağlanması,

  • Siyasal istikrarın güçlendirilmesi,

  • Hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi,

  • İnsan hakları ihlallerinin önlenmesi,

  • Demokrasinin güçlendirilmesi,

  • Toplumsal uzlaşmanın sağlanması,

gibi adımlar atılması gerekmektedir.

Sosyal sorunlar: Türkiye’nin karşı karşıya olduğu önemli sorunlardan biridir. Yoksulluk, gelir dağılımındaki eşitsizlik, eğitimde fırsat eşitsizliği, sağlık hizmetlerine erişimde zorluklar, kadına ve çocuğa yönelik şiddet, gibi sosyal sorunlar, Türkiye'nin refahını ve sosyal huzurunu tehdit etmektedir. Bu sorunların çözümü için,

  • Yoksulluğun azaltılması,

  • Gelir dağılımının eşitlenmesi,

  • Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması,

  • Sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması,

  • Kadına ve çocuğa yönelik şiddetin önlenmesi,

  • Sosyal politikaların güçlendirilmesi,

gibi adımlar atılması gerekmektedir.

Kültürel sorunlarTürkiye’nin karşı karşıya olduğu önemli sorunlardan biridir. Din ve inanç özgürlüğünün kısıtlanması, ayrımcılık ve nefret söylemi, kültürel değerlerin yok edilmesi, gibi kültürel sorunlar, Türkiye’nin toplumsal huzurunu ve birliğini tehdit etmektedir. Bu sorunların çözümü için,

  • Din ve inanç özgürlüğünün korunması,

  • Ayrımcılık ve nefret söyleminin önlenmesi,

  • Kültürel değerlerin korunması ve yaşatılması,

  • Toplumsal uzlaşmanın sağlanması,

gibi adımlar atılması gerekmektedir.

Türkiye’nin sorunlarının çözümü, tüm kesimlerin işbirliği ve ortak çabası ile mümkündür. Hükümet, sivil toplum, medya, iş dünyası ve vatandaşlar, Türkiye’nin daha iyi bir gelecek inşası için birlikte çalışmalıdır.

BAZI ÇÖZÜM ÖNERİLERİ’

Demokrasinin güçlendirilmesi: Türkiye’de demokrasinin daha da güçlendirilmesi, sorunların çözümünde en önemli adımlardan biridir. Bu doğrultuda, partiler arası uzlaşmanın sağlanması, siyasal istikrarın güçlendirilmesi, hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi, insan hakları ihlallerinin önlenmesi ve toplumsal uzlaşmanın sağlanması için gerekli adımlar atılmalıdır.

Ekonomik reformlar: Türkiye’nin ekonomik sorunlarının çözümü için, kapsamlı ekonomik reformlar yapılması gerekmektedir. Bu doğrultuda, enflasyonun düşürülmesi, işsizliğin azaltılması, dış ticaret açığının kapatılması, kamu borcunun azaltılması, rekabet gücünün artırılması, yatırım ortamının iyileştirilmesi, eğitim ve Ar-Ge'ye yatırım yapılması ve yenilikçilik ve girişimciliğin teşvik edilmesi için gerekli adımlar atılmalıdır.

Sosyal politikaların güçlendirilmesi: Türkiye’de sosyal sorunların çözümü için, sosyal politikaların güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda, yoksulluğun azaltılması, gelir dağılımının eşitlenmesi, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması, sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması, kadına ve çocuğa yönelik şiddetin önlenmesi ve kültürel değerlerin korunması ve yaşatılması için gerekli adımlar atılmalıdır.

Türkiye’nin sorunlarının çözümü, uzun ve zorlu bir süreç olacaktır. Ancak tüm kesimlerin işbirliği ve ortak çabası ile bu sorunların çözümü mümkündür.

Bard ile sohbeti Ercan Alp gerçekleştirdi. Teşekkür ederim. Bard’ın İngilizce soruya verdiği yanıtlar biraz daha farklı. Bu yanıtlar da şöyle:

TÜRKİYE’NİN EKONOMİK SORUNLARI NASIL ÇÖZÜLÜR?

Türkiye’nin ekonomik sorunları karmaşıktır ve tek bir çözümü yoktur. Ancak Türkiye’nin ekonomik durumunu iyileştirmek için atabileceği temel adımlardan bazıları şunlardır:

Enflasyonu azaltın: Türkiye’de enflasyon oranı şu anda yüzde 80’in üzerindedir ve bu durum Türk vatandaşlarının ve işletmelerin satın alma gücünü aşındırmaktadır. Türk hükümeti faiz oranlarını artırarak ve hükümet harcamalarını azaltarak enflasyonu azaltabilir.

Cari açığın iyileştirilmesi: Türkiye’nin büyük bir cari açığı var. Bu da ihraç ettiğinden daha fazla mal ve hizmet ithal ettiği anlamına geliyor. Türkiye, ihracatı artırarak ve ithalatı azaltarak cari açığını azaltabilir. Bu, altyapıya, eğitime, araştırma ve geliştirmeye yatırım yaparak yapılabilir.

Kamu borcunun azaltılması: Türkiye’nin kamu borcunun nispeten yüksek olması, ülkeyi ekonomik şoklara karşı savunmasız kılmaktadır. Türk hükümeti, fazla vererek ve devlete ait varlıkları satarak kamu borcunu azaltabilir.

Hukuk sistemi ve iş ortamının reformu: Türkiye’nin hukuk sistemi ve iş ortamı diğer gelişmiş ülkeler kadar rekabetçi değildir. Türkiye, iş kurmayı ve yürütmeyi kolaylaştırarak, fikri mülkiyet haklarını koruyarak ve yolsuzluğu azaltarak hukuk sistemini ve iş ortamını geliştirebilir.

Türkiye, bu genel adımların yanı sıra, kendine özgü ekonomik sorunlarına yönelik özel önlemler de alabilir. Örneğin Türkiye, ekonomik büyümeyi artırmak için turizmi, tarımı ve yenilenebilir enerjiyi teşvik edebilir. Türkiye, işgücünü geliştirmek için eğitim ve öğretime de yatırım yapabilir.

Türkiye’nin ekonomik sorunlarının çözümünün zaman ve çaba gerektireceğini belirtmekte fayda var. Hızlı bir düzeltme yok. Ancak yukarıda özetlenen adımları atarak Türkiye ekonomik durumunu iyileştirebilir ve vatandaşları için daha müreffeh bir gelecek yaratabilir.

Türkiye’nin ekonomik sorunlarını çözmek için yapabileceği bazı ilave şeyler şunlardır:

Yabancı yatırımı çekin: Yabancı yatırım iş yaratmaya, ihracatı artırmaya ve ekonomiyi iyileştirmeye yardımcı olabilir. Türkiye, daha çekici bir iş ortamı yaratarak ve siyasi belirsizliği azaltarak yabancı yatırımı çekebilir.

Altyapıya yatırım yapın: Türkiye’nin ekonomik büyümeyi desteklemek için yol, köprü, havaalanı gibi altyapıya yatırım yapması gerekiyor.

Eğitimi ve yeniliği teşvik etmek: Türkiye’nin vasıflı bir işgücü geliştirmek ve yeni endüstriler yaratmak için eğitime ve yeniliğe yatırım yapması gerekmektedir.

Eşitsizliğin azaltılması: Türkiye, ekonomik büyümeyi engelleyebilecek yüksek düzeyde bir eşitsizliğe sahiptir. Hükümet zenginlere uygulanan vergileri artırarak ve sosyal programlara yatırım yaparak eşitsizliği azaltabilir.

Türkiye’nin ekonomik sorunlarının çözümü hükümetin, iş dünyasının ve vatandaşların ortak çabasını gerektirecektir. Ancak yukarıda özetlenen adımları atarak Türkiye ekonomik durumunu iyileştirebilir ve herkes için daha iyi bir gelecek yaratabilir.

Bizi hep alıcı yaptılar, bir çıkış yolu var mı?

 obursali@cumhuriyet.com.tr


19 Eylül 2023 Salı


Özgür Özel’in açıklamalarında kısa bir cümle ile geçiştirildi. ,

Metne bakmadan yazıyorum: Satın alıcı olmayacağız.

Önü yok arkası yok cümlenin ama konu ekonomi ve üreten bir ülke kapsamında sarf edilmiş. 

Dışarıdan durmadan satın alan bir ülke olmayacağız, diyor.

Bunun nasıl sağlanacağı konusunda ayrıntı yok. Çünkü zor bir konu ama bir o kadar da ülkenin mutlaka başarması gereken ana derdi... 

Evet ana derdi, 20 kez ekonomik çöküşün arka perdesindeki temel mesele... 

Tasarruf edemiyorsun çünkü seni iktidarda şirin gösterecek ve belki de iktidarını bir dönem daha uzatacak olan, bol bol tüketici ve tüketiciye de tüketebileceği kaynakları yaratmak. 

Yani öncelikle para... Bunu yerli kaynaklardan yeterince sağlayamıyorsun, ekonomi jargonu dışında bir terimle söylersek para ithal ediyorsun. Sermaye ithalatı, yani durmadan borç üretiyorsun. İç ve dış finans dünyası zaten buradan para kazanıyor. Verecek, üstelik kötü ekonomik yapın ve durumun nedeniyle yüksek faiziyle, hamuduyla geri alacak. 

KAÇ TRİLYON DOLAR ÖDEDİK?

1950’den sonra aldığımız borçlara ödediğimiz faiz dolarları, trilyonu buldu mu, yoksa aştı mı? 

Tüm sağcı, berbat iktidarlar, ki bunun en kasvetlisi ve har vurup harman savuranı bu iktidar; trilyon dolarlar aktı ülkeye, yetmedi dikili bir fidanı olmayan Cumhuriyet ülkesinin 70 milyar dolarlık üreten, çalışan, biriktiren üretimini ve mallarını sattı... Bunlar da yetmedi, 500 milyar dolar borç üretti.

Birkaç yıl önce bankaların insanların peşinde kredi kartları dağıtmak için koştuğu dönemleri anımsıyorsunuz değil mi? Bankalardan ucuz kredilerle, al ve harca ekonomisi... Saray’ın yarattığı kitlenin ana besini... 

***

Tüketim toplumu yaratıp seçmeni mutlu etmek için, tamam paraya ulaşmayı kolaylaştırıyorsun, bir de mal gerek tabii... 

O da önemli ölçüde, lüks ölçüsünde, teknoloji ölçüsünde, dışarıdan... Dışarısı sana hem malını veriyor hem de satın alman için parasını... 

Sömürü döngüsünü görüyor musunuz? İkisinden de kazanıyor. 

Telefonlar, tüm bilgisayar ve iletişimle ilgili her şey. Ki Türkiye ve dünya bu malların tüketimi üzerinden dönüyor. Ekonomi ve sanayi de! Bilgisayar, telefon, tüm iletişimle ilgili tükettiğimiz malların yıllık milyar dolarlar cinsinden tutarı nedir? Belki Füsun Nebil bunun toplamını çıkarır.

HEP BÖYLE DÜZEN

Ülkede makinelerin hem kurulması hem çalışması için dışarıdan yüzde 70 kadar satın almanız gerekir. Makineleri satın al... Çalışması için gerekli teçhizatı, malları, ara malları, hammaddeleri satın al... Bunlarla istihdam yaratmaya çalış.

Yani iç tüketim için dışarıdan ithalata mecbursun.

Sattıkların ve satın aldıkların arasındaki fark, durmadan döviz ihtiyacını doğuruyor. Buna açık diyorlar. 

Pazar günleri 2000’de yazdığım “Türkiye kalkınamaz” serisinden beş yazı, tamamen bu kısırdöngü üzerineydi. 2000 öncesi durum böyleydi, 2000 sonrası için de aynı siyasi dümen sürdü gitti. 

İktidara gelen sağcı partilerin, iktidarların hiçbiri ülkenin bu ana sorununu çözmeye hiç yanaşmadı. Nasıl olsa millet cahil, yuttur gitsin... 

DÖNELİM BAŞA

Mehmet Şimşek, Saray ne yapıyor? Kendisinden öncekiler ne yapıyorsa... Kapılara gidip “Para verin” diyorlar. Yani borç peşindeler. Bu görüşmelerin bir kısmı bize “Müthiş yatırımlar geliyor, 50 milyarlar...” propagandasıyla yutturuluyor. 

Muhalefet de iktidara gelseydi aynı olayı şüphesiz yaşayacaktık. Çünkü bu aşamada tek yol... Ama peki sonrası?

Evet Özgür Özel, “Alıcı olmayacağız” derken niyeti, programı ne? Soru zor, bir program çerçevesinde yanıtını gerçekçi çalışmak, aylar, uzmanlar ve kararlı siyasetler ister. 

Bir de gözü karalık: Sonraki seçim dönemi beni ilgilendirmez kardeşim, ülkenin geleceği için kendimi feda edeceğim...

Yürekli bir aydını uğurladık: Muzaffer Çetinkaya Soy

obursali@cumhuriyet.com.trSon Yazısı / Tüm Yazıları

Yürekli bir aydını uğurladık

18 Eylül 2023 Pazartesi


Cumartesi günü ülkemizin yürekli kararlı bir aydın insanını son yolculuğuna uğurladık. İnternette araştırdım, ne ismi ne cismi karşıma çıktı. Bu yürekli kişiler o kadar çok ki ülkemizde, ülkedeki bunca patırtı gürültü arasında arka planda sessiz sedasız yaşamlarını sürdürüyorlar ama her zaman gerekeni de yapıyorlar.

Ne sarsılırlar ne bükülürler ne kafaları karışır...

Aydınlık, hep yol göstericileridir.

Türkiye’nin belkemiğini oluştururlar.

Tıpkı Doğan Kuban bilgemin nitelediği “kaya sınıfı” gibi...

***

Muzaffer (Çetinkaya) Soy’dan bahsediyorum.

İnsanlarla ilgili çok önemli bir anı, onu unutulmaz kılabiliyor.

Gerçi görüştüğümüz düşünceleri uyuşan insanlardık. Fakat tek bir hareketi onu bence ölümsüz kıldı.

Yaklaşık 43 yıl önceye gideceğim.

Meryem yeni doğmuş, bir aylık ya var ya yok.

***

12 Eylül 1980 darbesi olmuş. Askeri diktatörler, 5 tane faşist kafa, önce ülkeyi alabildiğine karıştırmış, darbe ortamı yaratmış sonra da ortalığı kasıp kavurmaya başlamış. Şüphesiz ki sol, baş düşmanları. Ama Ülkücülerden de insan asacaklar. Partiler kapatılmış, liderleri içeri alınmış.

***

Meryem’in annesi Fatma (Artunkal) hakkında da İşçi Partisi kuruculuğundan dava açılmış, partide hiçbir başka görevi, eylemi yok. Yani şunu yaptın diyebilecekleri ve suç isnat edebilecekleri... Parti o dönemin yasalarına göre kurulmuş ve örgütlenmiş. Yöneticilerinin yanı sıra tüm kurucular hakkında da tutuklama kararı çıkartılmış.

Hukuk yasa tanınmayan bir dönem. Amerikancı soytarıların zorbalık dönemi...

***

Meryem 16 Ekim’de doğduğuna göre zaman 1980 Kasım başları...

Derken Fatma’nın tutuklama adı okununca...

Muzaffer o akşam hemen bizim kapıya dayandı. Fatma’yı duymuş. Arabaya atlayıp eve gelmiş.

  • “Hemen kalk gidiyoruz, bu evde kalamazsın!”

  • Aman yapma, akrabamız değilsin, bulurlar, öğrenirler yataklıktan içeri alırlar... Dur kuzenler var, oraya gidelim, akraba olduğu için onlara bir şey olmaz...

***

Biz de ne yapacağımızı konuşuyoruz. Emzirmede yeni doğmuş bir bebek... Evde kalmasak iyi olur, en azından birkaç gün. Sonrasına bakarız, diyoruz. Fatma teslim olacak da bizim için en uygun koşulları arıyoruz.

Muzaffer “O zaman gelin oraya gidelim” diyor. Gerekli eşyaları alıp arabasına biniyoruz. Sepette Meryem bebekle üç-dört sokak aşağıda kuzeninin evine gidiyoruz.

Kapıyı 10 cm aralıyor, bizi görüyor, durumu öğrenmiş, “Hadi yallah başka kapıya” diyor!

Böylece Muzaffer’in evine gidiyoruz.

Fatma kaç gün orada kaldı anımsamıyorum. 3-5 gün olabilir.

Sonra adı unutulmaz avukatımız (Gülçin Çaylıgil) ile konuşuyoruz, Ankara’da teslim olmaya karar veriyoruz.

***

Meryem bir ay hapishanede Mamak’ta kalıyor annesiyle. Sonra özel durumla tahliye veriliyor. Fatma 3- 5 yıl sonra, kuruculuktan 2.5 yıl Çanakkale Cezaevi’nde yatacaktı.

İşte böyle...

***

Muzaffer Soy, liseyi Üsküdar Amerikan’da, üniversiteyi İstanbul Üniversitesi Sosyal Antropoloji ve Etnoloji Bölümü’nde okudu. Hocası Prof. Dr. Charles Hart’ın yanında mezuniyet tezini bir köy çalışmasıyla yaptı (O zamanlar böyle tezler yapılırdı, şimdi önden giriyor arkadan hızla çıkıyorsunuz, üni okumuş oluyorsunuz!). İngiltere’de yüksek lisansını yaptıktan sonra aldığı burs ile Japonya’da bir Japon antropologla başladığı doktora çalışmasını tamamlamadan ülkeye döndü. Devlet Planlama Teşkilatı’na sosyal planlama bölümüne girdi. Sonra Kültür Bakanlığı ve İstanbul kültür müdürü...

***

Muzaffer dayanamaz bana e-postalar gönderirdi. Dostluğumuz dijital sürdü. Onu en son birkaç ay önce Metro İstanbul’un Tram projesinin tanıtımında gördüm. Eşi Atilla Soy da oradaydı, yanlarına oturup sohbet ettik.

Kalp sorunu vardı. Bir ara hastanede yattı. Sonra 3 ay kadar iyiydi. Sonunda kalbi yorgun düştü ve kaybettik. İyi ki kötülüklerde dolu bu dünyadan Muzaffer geçti.

İki oğlu var, Özgür ve Barış.

Bir arkadaşı şöyle yazmış: “Muzaffer sevgi ve saygının simgesiydi. Hepimizin kalbinde büyük bir boşluk bıraktı.”