Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

29 Haziran 2015 Pazartesi

CHP AKP ile Koalisyon Yapmalı mı?


Önce şu saptamayı yapalım: İktidar ateşten gömlektir.. Kapasitesi genişletilemeyen ve üretici kılınamayan, gelir eşitsizliği giderek artan bir ekonomi ve milletin refah düzeyinin artması için büyük talebi.. Türkiye’nin içinde ve dışında büyük siyasi iç ve dış gerilimler..
İkinci saptama: Türkiye hala bir “RTE siyasi darbesi”ni yaşıyor. Anayasayı istemediği zaman askıya alan, seçim öncesi de bekleme odası çöplüğüne atan Muktedir, egemenliği sürüyor: Anayasa’ya aykırı bir dizi yasa işlerlikte. Muktedir’e bağlı sulh ceza hakimlikleri yürürlükte. Düzeltilmesi, ayıklanması ve ayakları üzerine yeniden oturtulması gereken bir yargı ve adalet sistemi. Anayasal özgürlüklerin yürürlüğe sokulması. Eğitimi imam hatipleştirmeye son verilmesi, 4+4+4’ün ve YÖK’ün kaldırılması, üniversiteler üzerinde siyaset zincirinin kırılması, seçim barajının lağvı, siyasi ahlak yasası vb..
Türkiye’nin demokratik gelişiminin önünün açılması.. Kürt siyasi hareketinin demokratik düzene eklemlenmesi ve PKK’nın silahlı vesayetine son verilmesi..

“Önemli olan fareyi yakalamak”
Bunları gerçekleştirecek her türlü hükümetin önü açılmalı. Bu ister CHP-AKP koalisyonu olsun. Önemli olan “fareyi yakalamak”tır. Kedinin siyah veya beyaz olmasının önemi yoktur. Yani her araç, bu amaçlara varmak için kullanılırdır. Koalisyon, böyle bir araç olacaksa, bunu yapacakların kimlikleri açıkçası beni ilgilendirmiyor. “AKP-CHP koalisyonunu emperyalizm, büyük sermaye, şu veya bu dayatıyor” söylemleri de boş laflar olarak asılı kalır.
***
Üçüncü saptama: Bir koalisyon kurulacaksa, Meclis ilk kez “yasama gücü” özelliğine kavuşacak. Diyelim ki AKP-CHP koalisyonu kuruldu, Meclis’te yolsuzluklar dahil her türlü kararı milletvekilleri alabilir.
Koalisyoncu CHP’nin, milletvekillerine, “hey ne yapıyorsunuz, siyasi etik yasası, yolsuzlukların soruşturulması gibi önergeler, Cumhurbaşkanına örtülü ödenekten pay veren yasanın iptali, sulh ceza hakimliklerinin kaldırılması gibi eylemlere katılmanın sırası mı” denmesi mümkün değil. Bunlar zaten AKP tarafından “koalisyon şartı” olarak önerilemez. CHP’li milletvekilleri, intikamcı değil akılcı davranışlarla süreci iyi götürebilirler.
AKP bu durumda bile koalisyonu bozabilir! Eğer ortağı, “aman koalisyon bozulmasın, biz de uslu duralım” demezse! Zaten AKP “tam zamanında” koalisyonu bozar!
Dördüncü saptama: Tabii en iyisi AKP’nin azınlık hükümeti kurmasına destek ve Meclis’in yasama güvencesi içinde, istediği yasaları özgürce yapmasıdır. Bu, AKP’nin Meclisce denetimi demektir. Bütçe denetimi, Sayıştay denetimi... Yasa yapma özgürlüğü.. Tabii AKP bunu ister mi.. kalkıp da demez mi ki “ben Meclis’in kuklası mıyım..” Böyle bir gerekçe ile azınlık hükümetinin istifası bile başlı başına büyük siyasi olay olur.

AKP Dönemi sonrasını yaşatmalı
 Beşinci saptama: Koalisyon tabii ki bir “uzlaşma”dır. CHP’nin tüm programını gerçekleştirmesi beklenemez. Fakat böyle bir koalisyonun “Muktedir Türkiye’sini devam ettirecek” hiç bir tarafı olamaz ve olmamalı. Böyle bir reel görüntü, AKP’nin seçimlerde kaybettiği iktidarını, CHP’nin oyları ve dayanağı ile sürdürmesi demek olur. Topluma her cephede “AKP sonrası dönemi yaşıyoruz” dedirtecek bir eylem içinde koalisyon kurulabilir mi?
CHP “iktidar tutsağı”, “bakanlık tutsağı”, “iktidar olamama” iddialarının tutsağı değil, toplumun, CHP gövdesinin sesinin, demokratik inşa arzusunun tutsağı olmalı.
Koalisyon kurmak, akıllı zamanda koalisyonu bozmak demektir.
Altıncı ve son: Böyle bir koalisyon kurulabilir mi AKP ile CHP arasında! İnanır mıyım, hayır! AKP’nin “geçmiş müktesebatı” buna elverişli olmaz. AKP geçmişini aşabilir mi? Ne zor, olmayacak sorular döşüyorum. Muktedir’sizleşebilir mi Davutoğlu ve AKP? Peki Muktedir’in dışlanabildiği bir AKP, “demokratik içerikte” midir? Bunun için AKP’de bir “devrim” gerekir ki, bunu yapabilecek tek kişi ve bir ekip görünmüyor saflarında..
***
BİR KİTAP
AKP: Siyasal İslam ve Restorasyon

Yazının gelip AKP’ye dayandığı bu noktada, Ergin Yıldızoğlu’nun, seçimlerden hemen önce yazdığı bu kitapçığı ve içindekileri tartışmayı özenle öneririm (Tekin Yayınevi, 93 sayfa). Ergin, ülkemizdeki Radikal İslam ve iktidarının geriletilmesi ve ülkeye verdiği zararların restorasyonunu tartışıyor. Önce ele aldığı konu AKP nedir? Evet nedir bu parti? CHP’yi faşist oyarak nitelendiren iktidar destekçisi liberallerle ilişkisi nedir? Hangi kavramlarla ülkenin köktendinci transformasyonu adım adım yürürlüğe girdi?
Diyor ki: İki yapısal özelliği köklerinin 1900’lerin başına uzanan Siyasal İslamın geleneğinde olması ve özelliklerini taşıması.. O bir ulusal ve uluslararası ekonomik ve siyasal kriz konjonktürünün ürünü..
Bugün ise AKP’de bir “acaba biz geçici bir olgu muyuz” krizi başladı.


 -29 Haziran 2015 Pazartesi / Bilim ve Siyaset

Üçüncü Seçenek: Ordu Suriye’ye ve Erken Seçim


AKP’nin şiddetle CHP ile koalisyona ihtiyacı var üzerine yazı planlamışken, birden gündeme AKP’nin erken seçim için şiddetle Suriye’ye müdahaleye ihtiyacı var, politikası düştü. İstifa etmiş geçici-emanet hükümet bastırıyor Ordu’ya, Suriye’ye gir diye; asker de oyalıyor, yazılı emir istiyor; gelecek emri de “şu virgülün konduğu yer çift anlam doğuruyor, imla hatası düzeltile!” diyebilir!
AKP MHP ile mi, CHP ile mi derken, üçüncü seçenek olarak, önce “aslan şanlı Ordumuz Suriye’ye müdahale etti” destanları eşliğinde erken seçime gidiş, yer aldı gibi. Böyle bir durumda yeni seçim için tahminler başlar..
AKP’nin seçimlerde “savaş kozu” hep vardı, ama bu koz, AKP’nin iktidardan düşüşü karşısında, şimdi kesin muharebe alanına mı sürülüyor?

Niye gerçeği söylemiyorsunuz!
Burada hep yazdık: IŞİD’in yol açtığı Suriye’deki büyük hasarın sonuçlarından korkuyorsunuz, yapacağınız tek akıllı iş, Esad’la işbirliği yapmaktır. Medyanın ve tv’nin yorumcuları IŞİD’i, Suriye’yi, Kürtleri, ABD’yi her yönüyle tartışıyor, ama Suriye’de devlet düzeninin yeniden kurulabilmesinin tek şartı olan Esad’a desteği es geçiyorlar.
Bu konuda dedikleri tek şey şu: “İran ve Rusya Esad’ın arkasında olduğu sürece, Suriye’de parçalanma sürer..” Ayıptır beyler, Esad’ı yıkma tarafında olacaksın, ama Esad’ı koruma taraftarlarına bindireceksin.
Peki Esad’a ülkesine egemen olmasına verilecek desteğin, sorunu çözecek en önemli, üstelik uluslararası kurallara da en uygun durum olduğunu niye söylemiyorsunuz? Türkiye- Suudi Arabistan ve Katar ittifakıyla, Esad’ı yıkma politikasının, Türkiye’yi Güneydoğusunda büyük çıkmazlara soktuğu görülmüyor mu?
O zaman “Eyvah Suriyeli Kürtler, ABD’nin desteğiyle IŞİD’i kovalıyor; açtıkları koridoru Akdeniz’e kadar ulaştıracaklar ve bir PKK/ PYD devleti kuracaklar..” diye niye korkuyorsun! Git Esad’ı IŞİD’e karşı destekle ve Suriye Kürdistanı’nın Suriye’nin bir parçası olarak kalmasını sağla.
Suriye’de Kürt varlığı, Suriye içinde bir üst aşamaya yükselmiştir. Dahasını, gelişmeler gösterecektir. Savaşan güç aslan payını alır. ABD ve Batı, orada kendi egemenlik politikaları çerçevesinde hareket ediyor. Mesela Suriye hükümeti ile savaş birliği yapsalar, IŞİD’i daha rahat bitirebilirler. Ama tercihleri bu değil.
Kanlı Esad” kim diyorsa, iç savaşa verdiği destekle hem bu kana bulaşmıştır hem de bugünkü sonucu yaratmıştır. Adama destek verin, ülkesinin bütünlüğünü korusun. Davutoğlu ve RT bu basit gerçeği görüyor da, Suriye’de intikamcı nefretin esiri olmayı sürdürüyor. Şimdi daha büyük bir kaybın peşine sürüklüyorlar ülkeyi.
***
İstifa etmiş iktidarın şimdi derdi, Ordu’yu Suriye’ye iteleyerek, içeride büyük bir propaganda makinesini harekete geçirmek ve hemen erken seçime mi gitmek?
Bu güçlü bir seçenek olarak masaya kondu. Eğer burada gerçekten ısrarlıysalar, Esad ile ilişkileri düzeltmeyi isteyen CHP ile koalisyon istekleri devre dışı kalabilir. Mutlaka koalisyonla bu işi yapalım derlerse, MHP devreye girer.
AKP seçim yenilgisini, kısa sürede nasıl bir seçim yengisine dönüştürmenin hesapları içinde gözüküyor, ama Bumerang geri döner ve atanı vurur. İşin uluslararası ve ekonomi boyutu var ki, bu süreç çok hızlı çalışır.

BİR KİTAP
Sarı Lacivertli Öfkeli Adam: Aziz Yıldırım”.
Aytunç Erkin, yaşadığımız en karanlık komplolardan biri olan Şike Davası’nı mercek altına alıyor. Aziz Yıldırım ve arkadaşlarını “terör örgütü” kapsamına sokarak mahvetmeye yönelen o zamanki Cemaat yargısının dava dosyasını, Erkin, didik didik ediyor. Fenerbahçe’yi Balyoz davalarına bağlama girişimlerini gösteriyor. Şike davasında da yaşanılan büyük haksızlıkları içeriden öğrenmek isteyen herkese öneririm. Dava ters tepti ve sonuçta “Fenerbahçe Cumhuriyeti” varlığını koruma savaşını kazandı.
Ana başlıklara bakıyorum: Terör örgütü: iki ayrı şema, canavarı yaratan iktidar, taraftarın direnişi,  Tek sorumlu Cemaat mi, Durum vahim, Operasyonun şifreleri, Devrimci karargahta futbol, Şike-MİT ilişkisi ve polisler, hayalet yazar sahnede, Şifre’den balyoz çıktı, Yargı’dan sızan manşet, FB’den iki hamle, Trabzon iddiaları, İnşallah bu maçı alacağım, G. Gümüşdağ üzerine savaş... KırmızıKedi yayını, Uğur Dündar’ın Önsözü ile..
--28 Haziran 2015 Pazar / Bilim ve Siyaset 

28 Haziran 2015 Pazar

CHP Neden..-3 Gelecek rüyanız ve iktidara hazırlıklı olmalı


CHP Neden Yükselemedi-3: 
Çeşitli çevrelerden konumuza eleştiriler geliyor. Bunlardan bir kısmı “Y-CHP”, “Atatürk’ten vazgeçme” vb gibi nedenleri gösteriyor. Onlara diyorum ki, “peki seçim meydanlarında Atatürk, laiklik gibi, partinin zaten içselleştirmiş olan konuları işleseydi, kimden oy alacaktı, AKP’den mi, HDP’den mi yoksa MHP’den mi?” Bu eleştirilerin seçmende karşılığı yok, rahatsızlıklar olsa bile.
Bazıları Kılıçdaroğlu’nu övüyor, çok çalışıyor diyor “ama kitleleri sürükleyecek lider değil..” Bazılarına göre ekonomik vaadleri kitleler inandırıcı bulmadı.
Fakat, herşey mükemmel olsa bile, CHP yine aynı puanı alabilirdi! Mesela CHP’nin “AKP muhafazakar bir parti, oradaki seçmenden oy alacaksak sağa açılalım, İslamcılığı bilinenleri vitrine koyalım, oy kopartırız” gibi görüşlerin hakikatle örtüşmemesi gibi.

Her seçime milyon genç katılıyor
Bir akademisyen dostum, bir yakını niye oy vermedi soruştururken, iktidarın sık dile getirdiği SSK müdürlüğü yalanlarını tekrarladığını, “bunları imam camide anlatıyor” dediğini naklediyor. Şüphesiz, iktidarın tv kanalları dahil her türlü hukuksuzluğu ve edepsizliği yapıyor, devletin tüm olanaklarını kullanıyor. İktidar yüzsüzlüğüyle baş edemezsiniz, bu yolla kendine en az yüzde 2 oy aktarmıştır.
M. Özmen: “Görünen o ki aslında CHP bu ülkede alabileceği maksimum oyları almakta. Genç nüfusu etkin şekilde kendisine çekemediği sürece de bu oran 25'leri asla geçemeyecek (gençlik kolları diye bir örgütü olmayan bir parti bu).”
Evet etkin bir gençlik örgütü yok. Oysa her seçimde büyük bir genç kitle oy veriyor. Ayrıca etnik ve ideolojik kopuşların dışında, AKP’nin ana gövdesini henüz koruduğunu dün yazmıştık.. Daha heyecanlı ve sokağa hakim bir liderin biraz daha oy getireceğini de varsayabiliriz. Kılıçdaroğlu yine de partiyi dengede tutuyor.
CHP’nin şu sorulara yanıt bulmalı: Örgüt çalıştı mı, yüzde kaçı. Dinamik bir örgüt yaratılabildi mi.. Seçim açıklamalarını örgüt makinesi, dişlileri kasnaklarıyla halka ne kadar anlatabildi.

Seçim sonrası bilgi üretmeli
CHP’nin seçim sonrası hemen bilgi üretmesi gerekiyor. Seçim vaadlerinin halkta karşılığı ne kadar oldu? Neden fazla olmadı. AKP’nin yüzde 41 seçmeni CHP ve vaadleri konusunda ne düşündü. Bu seçmen ne kadar rasyonel, çıkarlarını düşünerek davrandı, bu çıkarlar neydi.. Ve daha bir dizi soru.
İktidar meselesi iki aylık yoğun bir propaganda zamanı ele geçirilecek bir yer değildir.. Hele muhalefette ve zorlukları olan parti için. için.
Bir okur, sivil toplum örgütleri içinde CHP’yi destekleyen kimse yok, dedi. Doğru. Bir işadamı derneği bile yok. Böyle bir iktidar altında siyasal duruşunu resmen açıklayacak şirket veya patron derneği olması zor. Kaldı ki, MÜSİAD bile AKP’ye sadece yakın. Belki böyle bir dernek hiç bir zaman olmayacak. Medya gibi iletişim ağlarında köşe başını tutanların da CHP umurlarında değil.
CHP’nin merkeze bağlı çalışan bilim ve kültür kuruluşu dışında, yerlerinde sürekli bilgi ve proje üreten, yaygın akademik ve gönüllü ağlara sahip olması gerekir. Bir tanıtım ve propaganda ağı sürekli çalışmalı. “Merkez Türkiye” projesi birden ortaya atıldı.. Belli ki henüz hazır değil (Bu Cuma dergimizde Bayram Ali Bey’in yazısı var).

Geleceği iktidarda değilken kurmalısınız
Bu iyi de, partinin “ekonomiyi teknoloji temelinde dönüştürecek” projelerini görmüyoruz. Oysa CBT’de ve üniversitede teknoloji politikaları uzmanlarımız var. ARGE’ye önem vereceğiz, iyi güzel de, bu alanda dönüşüm çok yavaş olur. Örneğin Türkiye’yi ithalatçı değil, mesela 3 ana alanda üretici kılacak ve mümkün olan en kısa sürece sıçrama yapılacak ulusal bilim ve teknoloji -ARGE politikalarınız var mı?
Türkiye’de iktidar yabanın ağzında, halkın davranış basamağı alt ekonomik düzeyde.. Bunları aşmak için ne yapacaksınız? Sağa kaymakla olmaz bu iş. Bu moktan düzene ciddi bir seçenek oluşturacak ve başka bir ülke gerçekten mümkün diyecek ve topluma önderlik edecek, onu ileriye götürecek bir rehber-önder olmalı bir iktidara talip parti.
 Geleceği, geleceğin ülkesini kendi ellerinizle, henüz iktidarda değilken kuracaksınız.. Bu rüyanız olmalı.. Avrupa’ya bakın, değişimin rüzgarını hissedin.

---25 Haziran 2015 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

24 Haziran 2015 Çarşamba

AKP’den Giden Oylar İdeolojik ve Etnik

CHP Neden Yükselemedi- 2 :

CHP’nin neden yükselemediğini anlamaya çalışırken, şüphesiz ki bakmamız gereken en önemli tablo AKP’nin aldığı sonuçlardır. Çünkü işin sırrı daha çok burada: AKP yüzde 9 oy kaybetti. Kim bu oylar? Yüzde 5’i aşan Kürt oyları ve yüzde 4’e yaklaşan MHP’ye akan oylar. Yani etnik ve ideolojik oylar.. Gençlerin çoğunluk oylarının da, bu iki partiye yöneldiğini söyleyebiliriz.
AKP, iki “milliyetçiliğin” çapraz ateşinde kaldı. Kaybettiği oyların seceresi budur. Bu durum başına ergeç gelecekti. Bir cambaz ip üzerinde sürekli kalamaz!
Aldığı yüzde 41 oy ise, AKP’nin ana gövdesini koruduğunu gösteriyor. Bir dahaki seçimde de sanırım kaçınılmaz olarak bu “ana gövde”den erime başlayacaktır.

Nedir bu AKP’nin “ana gövde”si?
“Etnik” ve “ideolojik” milliyetçilik cereyanlarının biraz/epey dışında kalan toplumsal kesim. Tabii ilki, en son yüzde 21’lere varan geçmişin Erbakan partilerinin oyları. İkincisi, buna ek olarak, son 13 yıl içinde AKP’nin yükselttiği yeni “ekonomik” sınıfın oyları. Üçüncüsü, AKP’nin tabanda nakdi/resmi “sosyal yardım”larından, maddi “sadaka/ yiyecek/ kömür ve seçim ücreti” olarak ve AKP’li belediyelerin alt sınıflara yardımları.. Dördüncüsü, AKP’nin “borçlan / tüket” ekonomisinin cazibesine kapılan ve tüketim mutluluğuna ulaştırılan kesimler. Aslında hepsi bu ekonomi politikadan nemalandı ve nemalanmayı sürdürüyor.
Bu “ana gövde” içinde, şüphesiz “dinsel inançları yoğun muhafazakar ideolojik” kesim de var. Bu yüzde 21 mi? Bu oranı AKP’nin “çekirdek gövdesi” kabul edersek, demek ki seçmenin geride kalan yüzde 20’lik kesim, yaşanılan borçlan tüket/ sosyal yardım/ sağlık-yeşil kart uygulamaları/ yol-ulaşım projelerinden duyduğu memnuniyet nedeniyle iktidarın yanından ayrılmadı. Hala iktidara desteğini sürdürüyor!
CHP’nin de ekonomi-sosyal projeleriyle göz koyduğu bu “yüzde 20’lik” kesim değil miydi? Evet.. O zaman salt bu sonuçlar, CHP’nin neden yükselemediğini esas olarak açıklıyor.
Bu kesim henüz “ana gövdeden ayrılma zamanı” gelmediği düşüncesinde. Emekliler dahil, ekonomik olarak, 2011 seçimlerine göre daha iyi durumda olmamalarına rağmen (enflasyon erimesi), henüz iktidarın sürmesinden yana beklemeyi tercih ettiler. Bu kesim seçmen, ekonomik zorlukların artacağını düşünerek oy kullanmaz, o andaki durumuna bakar. Artacak zorluklar, “geleceğe ilişkin”dir.

İktidar erimesi birden olmaz, yavaş yavaş
Yüzde 50 oy almış bir partinin, birden “çöküşü” söz konusu olmaz. Yeter ki, “olağanüstü olayların gırdabına sürüklenmesin”. Şimdilik öyle bir durum yok. Ama rahatsızlıklar giderek artıyor ve toplum de bunu hissediyor. Tüm veriler, Türkiye’de ekonomik zorlukların artarak süreceğini ilişkindir. Eskinin göklerden yağan paraları olmayacaktır. Ekonominin zorlukları, banka çöküşlerini saymazsak, 2002 öncesinin karakterini koruyor. Sermaye, ammadde-yarı mamul, orta ve ileri teknoloji ürünleri ithalatına bağımlı ve cari açık üreten ekonomik yapı aynen sürüyor.
Bir “ekonomik mucize” söz konusu değil. Ekonomik büyük çöküş olmaz(sa), ama ekonomik düşüş kaçınılmazdır. Dünyanın bol paraya boğulduğu cicim/ balayı ayları geri gelmeyecektir. Bunun büyük sosyal yansımalarını yaşamaya başladık gibi.
Bir iktidar, bu kısır döngüden çıkışın temellerini şimdi atsa, sonuçlarını en erken 8-10 yılda almaya başlar (CHP’ye duyurulur). Hangi iktidar olursa olsun, yaşanan ve süren zorluklarla daha yoğun yüzleşecektir.

Eğer olağanüstü bir duruma girmezsek..
Tabii burada olaya salt ekonomik baktık. 2015 seçimlerine damgasını vuran “ideolojik- milliyetçi-etnik kimlik yoğunlaşması”, bu dönemde daha güçlü seyredeceğe benziyor. Bu çatışma da siyasetin seyrini değiştirir. Veya bu çatışmayı iktidarda kalmanın ana manivelası olarak kullanır Muktedir ve Partisi. Türkiye, tekrarlıyorum: zor bir döneme giriyor!
Yükseliş ve Düşüş Grafiği: 
Yükseliş: 2002: 34,28 (MHP baraja takılınca iktidar oldu!); 2007: 46.66; 2011: 49,83
Düşüş: 2015: 40.66.. (ideolojik ve milliyetçilik oy kaybı). Yeni seçimlerde, 2002 sonuçlarından, yüzde 34’lerden bahsedebiliriz.
AKP bir yıl sonra yapılsa bile, ilk erken seçimde, bu olağan durum böyle sürerse, erimesini sürdürecektir.
Ancak olağandışı bir durum yaratırsa, bilemem.

CHP neden yükselemedi sorusuna yanıt ararken, AKP neden oy kaybettiye baktık! Bir üçüncü yazı ile CHP’ye devam..

--23 Haziran 2015 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

23 Haziran 2015 Salı

CHP Neden Yükselemedi?


CHP seçim sonuçlarını kendi açısından tartışıyor mu? Yüzde 35 hedef kondu, sonra yüzde 30 dendi, tüm bu süreçte anketlerin gösterdiği ise yüzde 25-28 arasıydı. CHP, oy kullanacak seçmen sayısının artmasına rağmen, 2011 genel seçimlerinde aldığı yüzde 25,93’un altında, yüzde 25,13 oy aldı (-0,8). Bu başarısızlık mı? Tabii ki.
Peki oy artmamasında HDP’ye kayan oylar ne kadar etkili oldu? Hemen seçim sonrası bir yazımda, CHP’den kayan oyların HDP’ye baraja atlattığını yazmıştım. Fakat bunun tam doğru olmadığı görüldü. CHP’den akan oyların en çok yüzde 1,4 kadar olduğu hesap ediliyor (KONDA). Bu oylar, HDP’nin barajı değil ama yüzde 13’ü aşmasında etkili olmuş.
Seçim öncesi yazılarımda da sık sık HDP AKP’den büyük oranda seçmen kopartamazsa, CHP’den alacağı oylarla barajı geçemez diyordum. Bu durum gerçekleşti.

Siyasi durum uygun, ama CHP başarısız
CHP’den MHP’ye, HDP’ye kıyasla daha çok oy aktığı ileri sürülüyor.
Bunlar olabilir. Ama ortadaki gerçek, CHP’nin aslında oylarını yüzde 30’lara dayatması için siyasi durumun uygun olmasına rağmen, bunu gerçekleştirememiş olmasıdır. AKP oyları MHP ve HDP’ye aktı. Şaşırtıcı mı? Hayır. AKP’den CHP’ye akan oy varsa bile, bunun istatistiki olarak anlamsız kaldığı açıktır.
Oysa CHP stratejisini AKP’den oy koparma siyaseti üzerine kurmuştu. Bu neden başarısız oldu?
***
CHP başarısız bir seçim kampanyası mı sürdürdü? Hayır. Hep eleştiriliyordu kardeşim kendi projelerin yok mu diye.. Ve CHP’nin geçen seçimlerde etkisiz kalmasına, sadece iktidarı eleştirmekle uğraşması, kendini anlatmaması, özetle “muhalefet edememesi” neden gösteriliyordu.
Şunu söyledim genellikle: İktidar değişikliğinde zamanın ruhu-dinamikleri etkili olur. Mesela bir ana muhalefet partisi dünyanın en çarpıcı seçim programını hazırlasa bile, iç dinamikler henüz iktidarın lehinde sürüyorsa, yıkılması söz konusu olmayabilir.
Türkiye’de iktidar dinamiğini genellikle iki şey belirliyor: Birincisi ekonomi, ikincidi de seçmenin muhafazakar eğilimi. Bir üçüncüsü buna eklendi: Etnisite, yani Kürt ulusçuluğu..

AKP’den HDP ve MHP’ye, ama neden?
Türkiye’de bütün olumsuz işaretlere, verilere, yakın geleceğin kötü öngörülerine, eşitsizliğin yaygınlaşmasına, artan işsizliğe, göreceli yoksullaşmaya rağmen, zora girmiş ama henüz çökmemiş bir ekonomi ve iktidarın “sosyal yardım” adı altında süren geniş faaliyeti vardı. Cepteki, vaadlere galip çaldı.. 11 milyon emekliden AKP’ye oy verenlerin acaba yüzde kaçı CHP’nin iki maaş ikramiyesine gitti? Veya asgari ücretin 1500 TL vaadi, kaç seçmen kazandırdı? CHP’nin esas şimdi bütün bunları sahada araştırması gerekir..
AKP yüzde 41’e yakın oy ile, iktidarda tutulan parti oldu. Memnuniyetsizler MHP ve HDP’ye aktı. HDP tamam, Kürtler için barajı aşmak hayat memat meselesine dönüştürüldü.. RTE’nin başkanlık dayatması da şüphesiz etkili oldu. Peki MHP’ye kayan yüzde 4’e yaklaşan oyların nedeni nedir? AKP’ye destek çıkan “milliyetçi” seçmenin, yolsuzluktan kaçması mı, ekonominin kendilerini kötü etkilemesi mi, Başkanrlık dayatması mı, MHP’nin bence başarılı sayılması gereken seçim söylemi mi?
Neden CHP’ye değil de MHP’ye aktı? Burada AKP’nin “çözüm süreci” mi daha çok etkili oldu, yoksa hepsi birden mi. Kürt ulusçuluğu yükselirken, buna tepki olarak da Türk milliyetçiliği mi yükseldi ve oylar adresine gitti?!
Ama, AKP’nin ana seçmen gövdesini koruduğunu görüyoruz ki, bu AKP üzerine yaptığımız yukarıdaki analizi doğruluyor, diyebiliriz.
***
CHP neden yükselemedi, sorusu yanıtlamaya muhtaçtır yine de. Demek iyi bir ekonomik program yeterli olmuyor. “Sağa açılırsak, AKP’nin muhafazakar seçmeninden oy kopartırız” bakışı da iflas etmiştir. “Kürtlere açılırsak önemli oy kazanırız”, biçimindeki, “AKP-HDP arasına girerek oy çalınabileceği” tezleri de bir kez daha doğru çöktü. Oy kaybetti. Çünkü ülkemizdeki Kürt meselesi dinamizmi HDP ile iktidar arasındadır.
CHP meselesini sürdüreceğiz.

BİR KİTAP

Hakan Aygün: Çöküş! Halktv Genel Yayın Yönetmeni Hakan Aygün, son iki yılın güncel ve ilginç analiz yazılarını Çöküş kitabında bir araya getirdi. Hemen seçim ööncesi yayımlanan kitapta Aygün, “seçim sonuçları ne olursa olsun, Erdoğan’ın çöküş süreci başlayacaktır” diyordu. Çöküş” doğru bir saptama oldu. Aygün, AKP iktidarının politik, ekonomik, kültürel uygulamalarını ele alarak hallaç pamuğu gibi atıyor ve yazılarının amtına da notlar düşüyor. HalkKitabevi, Yılmaz Basım.
--22 Haziran 2015 Pazartesi / Bilim ve Siyaset