Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

27 Kasım 2018 Salı

CHP’de iki görüş... Doğru bazen çok tartışmalıdır... MHP, AKP’nin tüm icraatından sorumludur.


Cumhuriyet 26 Kasım Pazartesi, 2018, Bilim ve Siyaset

CHP’de iki görüş... Doğru bazen çok tartışmalıdır...

MHP, AKP’nin tüm icraatından sorumludur. 
CHP İstanbul ve Ankara gibi, iktidarın prestiji ve para kaynakları açısından önemli iki büyük kentte belediye başkanı adaylarını belirlemedi. Gerçi İzmir de var.
Birbirine, henüz yankısı şiddetle kulaklarda olan hadi herkes kendi yoluna diyen Bahçeli ve AKP, bir tv tartışmasında dediğimi gerçekleştirdiler ve yeniden bir araya geldiler: İkisi birbirine mecbur. AKP, MHP olmadan İstanbul ve Ankara’yı alamaz, MHP’nin de AKP desteği olmadan herhangi bir büyük şehri kazanması zor. Kaçınılmaz ve zorunlu olarak bir araya geleceklerdi.
Bu ittifakın her iki taraf için de arzulanan sonucu üretmesi mümkün mü, göreceğiz. Türkiye’nin geleceği açısından bu iki kentin muhalefetin eline geçmesine şiddetle ihtiyacı var.
Batırılmış bir ekonomi, şirketler, emekliler, maaşlılar ve üstüne üstlük sosyal ve ahlaki olarak da diplere doğru giden toplum. Ayda 300’e yakın öldürülen kadın, birbirine zerre güvenmeyen kalabalıklar yığını; yasa anayasa tanımadığını sık dile getiren bir tek adam rejimi; her seçimde toplumu birbirine karşı düşman belleten bir yönetim tarzı; ahlak ve dürüstlüğün ortadan kaybolduğu, çıkarların tamamen iktidarın kanatları altına sokulduğu ve yaşama siyasi ipoteğin konduğu bir rejim dörtnal.
Türkiye’yi bitiriyor bu düzen.
Ve bu düzenin ve yönetimin ortağı, ayakta tutucusu olan MHP de tüm bunlardan sorumsuz olduğunu düşünüyorsa yanılıyor. MHP’li seçmen giderek bu durumun daha çok farkına varacak. Muhalefet bu rejimin ayakta tutulmasına ortak olmayacağız diye mesajlar vermeli (İyi Parti!).

Seçimlere iki yaklaşım biçimi
Dönelim CHP’ye. Ankara ve İstanbul sancılı. CHP’de iki görüş var dedik: CHP’li adaylar mı mı sahaya sürülsün yoksa iktidara seçimi kaybettirecek adaylar üzerinde mi durulsun.
İlki şöyle: Biz CHP’yiz, her yerde bizim adaylarla seçime girmeliyiz, çok değerli insanlarımız var, halka onları tanıtıp seçilmelerini sağlayacak bir politika izlemeliyiz. Kaybedersek de kaybederiz. CHP’li olmayan bir adayın icraatına bilmeden ortak olmuş oluruz...
İkinci görüş: Tamam şüphesiz ki CHP’li adaylarla çıkacağız, nitekim belediye seçimlerinde bugüne kadar ilan ettiğimiz adayların yüzde 98’i CHP’li. CHP belediyeciliği nasıl olur bunun çok iyi örneklerini vereceğiz..
Fakat tek adam rejimi için önemli Ankara ve İstanbul gibi kritik kentlerde bir ittifak politikasına gitmeliyiz ve güçlü olmamıza rağmen seçimi kazanamayacağımız bu yerlerde CHP’li olmayan adayları desteklemeliyiz. Önemli olan tek adam rejimine önemli kayıplar verdirmek.

“Doğru”nun tartışmalı olduğu..
Yukarıdaki görüşlerden birine doğru görüş diye yaklaşan çok sayıda kişi vardır. Ben sadece şunu belirtirim: Burada doğru tartışmalı karakterdedir. Zaten mutlak doğrular yoktur siyasette, hele Türkiye’de siyaset bir taktik ve ittifak konusu olmuştur artık.
Fakat Kılıçdaroğlu’nun bu kararları geçmişte sonuç vermedi. Bir Cumhurbaşkanlığı seçimi yaşandı, CHP- MHP ittifakı yüzde 38 aldı (CHP’li seçmen büyük çoğunlukla uydu karara).
Burada şu tartışılmalı: Bir sonuç vermeyecek ittifaklar yapılmalı mıydı? O seçimleri RTE’nin kazanacağı kesin gibiydi!
Eğer ittifakların başarı olasılığı çok azsa, hiç girilmeyebilir. Tartışmaya açık bir öneri.

İktidarın kaybı, muhalefetin kazancı
İkincisi, “tarafsız- rozetsiz” adayı icraatte bağlayacak bir program üzerinde en azından anlaşmalı, aday ve ittifak partileri..
CHP’nin hiç bir görüşünün icraata dökülmeyeceği bir destekten kazancı ne olur, sorusunu da sorma hakkı vardır seçmenin ve CHP’li üyelerin.
Şu görüş de aynı derecede siyaseten ciddidir: İktidarın kaybetmesi de, doğuracağı büyük sonuçlar açısından belki de daha önemlidir.
Siyaset, en iyi sonucu alma maharetine dayanır.
Ama en iyi sonuç nedir sorusu da çeşitli açılardan tartışmalıdır. Doğru, iki taraf arasında gezinir. Bana göre iktidarın kaybedeceği seçenek, zaten muhalefetin kazanacağı seçenek demektir aynı zamanda.
--

26 Kasım 2018 Pazartesi

Papa’nın “gel bize bir gösteri yap” dediği Metin Sitti’ye Koç Madalyası



Cumhuriyet 25 Kasım Pazar, 2018, Bilim ve Siyaset 
Metin Sitti adını İngilizce bir dergide bir haberin içinde keşfetmiştik. Bir çeşitli kertenkele olan geko’ların bir çırpıda ayaklarıyla düz duvarda, camda, tavanda nasıl yürüdükleri üzerine çalışmalardan yola çıkarak, geko ayağındaki tüyleri taklit eden bir polimer üretmişti.
O yazıyı buldum, yıl 2002, Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji dergisinde yayınlamışız. Dergi New Scientist. Her şeyde olduğu gibi önce işin temel bilimini yapacaksın ve nasıl oluyor sorusuna yanıt vereceksin, sonra da benzerini taklit edeceksin.
İktidarın kulaklarına gitsin diye yazıyorum bunu. Çünkü iktidardakiler, bakanlık vb. bilim dünyasına “bize para getirecek teknoloji üretin” diye yaklaşıyor. Onlar için bilim demek teknoloji üretimi demek.  Teknoloji temel bilim çalışmalarıyla gündeme gelir. Nasıl oluyor- nasıl işliyor, sorusuna yanıt bulmadan’a yanıt bulmadan, hiç bir şey üretemezsiniz. Bilinen bilgilerden teknoloji üretebilmek için bile bilimin davranış yasalarını bilmek zorundasınız.
Geko kertenkelenin ayaklarındaki olağanüstü kavrama yeteneği ayak tüylerinden kaynaklanıyordu. “Bu tüylerin uçları öylesine yapışkan ki, gekolar tek parmaklarından tavana asılı durabiliyorlar”. Bilim tartıştı, bu yapışkanlığın nedeni güçlü bir kimyasal mıydı, yoksa başka bir şey mi?

Acaba nasıl yürüyor?
Sıkı durun: Kaliforniya Üniversitesi’nden Ron Fearing ve arkadaşları bu yapışkanlığın gerçekte moleküller arasındaki Van dr Waals güçleri adı verilen çekim gücünden kaynaklandığını ortaya koydular. Metin Sitti bu ekibin içindeki mühendis kökenli bilimciydi ve gekoların tutunma özelliklerini polimer tabanlı bir dizi tüy üreterek taklit etti. Ama bu tüyler bir insanı tavanda asılı tutmaya yeterli değildi ama, Bunlar henüz bir insanı tavanda asılı tutmaya yeterli güçte olmasalar da, Metin Sitti, Setex markalı bir yapıştırıcının üreticisi oldu. Piyasa daha pek çok ürünü var.
Metin Sitti’yi böylece 2002’den beri izlemeye aldık. Boğaziçi Üni’den mezundu. Kendisiyle haberleştik. Sık sık haber oldu bize. En son bir kaç ay önce de Herkese Bilim Teknoloji dergimizin kapağındaydı! Mini robotlarıyla Max Planck Enstitüsü’nde çok önemli bir direktörlüğe getirildi. Şunu yapacaksın bunu yapacaksın diye bir dayatma yok kendisine. Diyor ki. Bizden istenen yüksek kaliteli araştırma ve makaleler. Üç yılda bir ne ürettiklerimize, neler yaptıklarımıza bakacaklar, bir başarım değerlendirmesi..
Tabii Max Planck öyle sıradan bilimcileri çağırmıyor. Konusunda en yetkinleri davet ediyor. En yetkinlerin de zaten direktif falan almaya ihtiyaçları yok. Projeleri, vizyonları olan insanlar..
Metin Sitti’nin vizyonu çok büyük, mini robotlar konusunda. Bu bile başlı başına bir meydan okumadır. Bir kaç ay önce midede hareket eden bir robot ile gündeme gelmişti.

Papa: Gel gösteri yap!
Metin Sitti, Koç Üniversitesi Rahmi Koç Bilim Madalyasını kazandı geçen gün. Sohbet ettik.
İlginç bir olay anlattı: Papa davet etmiş Vatikan’a! Nedeni de Sitti’nin ürettiği su üzerinde yürüyen robotun bir gösterisini yapmak için! Gidememiş veya gitmemiş! Robot, suyun yüzey gerilimi etkisiyle su üzerinde kalıp yürüyebiliyor. “Yüzey gerilimi” bir fiziksel olay, güç. Bilim bu fiziği tanımlarken, mühendis de bu bilgiyi kullanarak, su üzerinde gezen robot yapıyor!
Gekolardan esinlenerek duvara tırmanan robot da yaptılar.

“Hayvanat Bahçem”
Ödül gecesinde çalışmalarını anlatırken gösterdiği bir slaytta şu yazılıydı: Benim Hayvanat Bahçem.. Başta Geko kertenkelesi duruyordu ve diğerleri! Canlılardan öğreniyor, onların üstün yeteneklerini çeşitli amaçlar için taklit eden çalışmalar yapıyordu. Su üzerinde yürüyen robot da onlardan biriydi! Tabii burada suyun “güçlerini” bilmeniz gerekiyor üzerinde robot yürütmek için! Hayvanların insanlara kıyasla çok üstün yetenekleri var ve bunları taklit edebilirsiniz.
Şimdi üzerinde yoğunlaştıkları kılcal damarlar ve beyin damarları içinde dolaşacak, teşhise yardımcı olacak, ilaç taşıyarak sorun da çözecek saç telinden daha ince robotlar.
Tedavi edici özelliklerine gelince, bu mini robotların üzerine ilaç nano parçacıkları koyuyorlar ve hedefe yönlendiriyorlar. Mesela doğrudan kanser hücrelerine. Bütün bedene kanser ilacı verip harap bir bedene yol açmaktansa, doğrudan tümöre, kanser hücrelerine bulunduğu yerlerde ilaçla müdahale edilecek.
Bu mini robotlar elektro manyetik olarak dışarıdan istendiği gibi yönetilebiliyor.
Madalyası helal olsun!