Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

16 Mart 2023 Perşembe

Bu işbirliği AKP/MHP’ye oy kaybettirir, Hüda - Par ve Yeniden Refah

obursali@cumhuriyet.com.trSon Yazısı / Tüm Yazıları

Bu işbirliği AKP/MHP’ye oy kaybettirir

14 Mart 2023 Salı

Denize düşen yüzme bilmez, boğulmamak veya kurtulmak için yılana bile sarılır derler. AKP/MHP de o hesap.

Seçimi kaybedebileceklerini güçlü bir olasılık olarak görünce bu iki partinin kapısını çaldılar.

Evet görüntüde, sanki AKP var ama bu girişimden hemen önce Erdoğan ve Bahçeli’nin baş başa 1.5 saatlik görüşme yaptıklarını biliyoruz. Büyük olasılıkla bu genişleme görüşüldü, MHP’nin onayını aldı. Erdoğan ve arkasından da hızla kapılar çalındı.

Öze bakarsak AKP/MHP’nin bu iki parti ile ne program ilgisi var, diyebilirsiniz.

Evet, Yeniden Refah “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un kaldırılması” dahil 30 kadar madde sunmuş. AKP bunlar kolay demiş! Fakat aile ve sosyal yardım bakanına göre mümkün değil.

Burada güçlü şüphesiz ki AKP’dir. Bu ilkel parti Meclis’e girmek istiyorsa kendisine sunulacak iki üç milletvekili sandalyesi ile yetinir. Aynı şey “20 milletvekili” istiyoruz (Meclis’te grup kurma şartı) diyen kapısını çaldıkları ilkel diğeri için de geçerli.

İKİ İLKELLİĞİN SORUNLARI

Fakat bu iki partiyi Meclis’e taşıma kararlılığı, AKP programı için de bir handikap değil mi? Program mı dedim? Programı mı vardı ve kaldı bu partinin. Her kılığa giren, iktidarda kalabilmek için pek çok şeyi yapmayı göze alan, ilkesiz bir yapı.

Bu iki ilkellikle ittifak MHP seçmeni için çok daha önemli bir engel oluşturmuyor mu? Çok daha önemli diyorum, çünkü MHP hâlâ belirli ilkeleri, Ülkücülüğü vs. olan bir parti. Veya bize öyle gözüküyor. Ama seçmeni ne diyecek? MHP’ye gönül vermiş kadınlar, kadın düşmanı iki erkek ilkel yapı ile birlikteliği nasıl hazmedebilecekler?

Bunun da ötesinde, HDP’ye veryansın eden MHP liderliği, Diyabakır’ın ayrılıp federatif yapı olmasını isteyen, bu yapı ile nasıl bir araya gelecek?

Gelir diyorsunuz, bence de. Çünkü “Seçim ve kazanmak söz ayrıca konusuysa ilkeler sıfırdır” anlayışını MHP çok sergiledi. Erdoğan’a neler söyledi, Erdoğan ona ne hakaretler yaptı ama sonuçta kucaklaştılar.

BU İTTİFAKIN ARKA BAHÇESİ?

AKP/MHP’nin bu iki yapı ile işbirliğinin arka nedenleri olabilir mi? Ve yeniden, dünkü yazımın sonuna geliyorum: Sandık güvenliği... HÜDA PAR Güneydoğu’da sandık güvensizliği için bir rol mü üstlenecek, bilmiyorum.

Seçime az kala nasıl bir atmosfer yaratacak iktidar? Bu iki yeni ittifakı, milletin daha derin bölünüp parçalanmasının aracı olarak mı kullanacak? Seçim, sandık, muhalefet ve adaylarının güvenliği sağlanacak mı?

AKP kendi üzerindeki yoğun şüpheyi atmalı. Meşruluktan ayrılmayacağını, sonrası için de politika sahnesinde meşru olarak kalacağını göstermeli. Her şeyden önemlisi, parti ve lider çıkarı değil, ülkenin çıkarı. Bir gıdım “demokrasi kırıntısı”nı en azından sandıkta yaşamasına izin vermeli.

Çok mu karamsarım? Veya çok mu karamsar okurların etkisi altındayım?


Seçime giderken... İlginç günlere doğru

obursali@cumhuriyet.com.trSon Yazısı / Tüm Yazıları

Seçime giderken... İlginç günlere doğru

13 Mart 2023 Pazartesi


Düşündüler taşındılar işler daha da kötülemeden, millet ekonomik kriz içinde daha çok boğulmadan, hazır EYT vb. paralarını almaya başlamışken, asgari ücret giderek iyice suyunu çekmeden, zor tutulan dolar 20’nin üzerine fırlamadan, bir yıl içinde depremde yıkılan tüm evleri yapacağız sözünü vermişken ve ihaleleri şirketler arasında dağıtmışken ve halkta bak yapıyorlar umudunu yeşerttiklerini düşünürken... (Çiğdem Toker: 7 Mart’a kadar TOKİ 47.6 milyar TL’lik 21 bin konut için 36 ihale verdi)

...erken seçime gidildi.

Konutlar, propagandanın başına oturacak, somut iş için. Tabii yol köprü vb. gibi yaparsa Erdoğan yapar propagandası eşliğinde...

Tabii, 50 bin kadar insanımızın ölümüyle, kurtarılabilecek insanların kurtarılamamasıyla, bölgeyle ilgili AFAD dahil deprem bilimcilerin “Burada deprem olacak” raporlar karşısındaki vurdumduymaz davranmakla zerre ilgileri yoktur...

İmar barışı kepazelikleriyle de... (Barışan kaç vatandaş parasını verdiği enkazın altında kaldı, keşke listeleri bulunsa da isim isim araştırılsa!) 

Zaten ekonomiyi de yabancılar batırmıştı...

RASYONALİTE ORTADAN KALKTI

Seçimi kazanabileceklerini düşünüyorlar.

Anketlerde yüzde 40 gibi oy alabilecek sonuçlar açıklanıyor.

Nasıl olur diye düşünüyor millet... Bunca yaşanan krizlerden ve vurdumduymazlıklardan... sonra.

Şüphesiz pek çok neden sayılabilir, ama hepsinin ortak noktası olarak seçmen, yurttaş arasında “kendi ve ülke çıkarını düşünme” rasyonalitesinin (akılcı karar-düşünme) ortadan kalkmasını gösterebilir miyiz?

İdeolojik (siyasi ve dini) bağlantısallıklar, tamam.

Muhalefet üzerinde yaratılan düşman algısı, tamam.

Büyük ve dünya lideri propagandası ve imajı...

Ekonomik çıkar dağıtımlarıyla yaratılan AKP sınıfı...

Medya-kamuoyu manipülasyonuyla gerçeklerin yerine yalanları geçirme avına takılan yığınlar... (bir ekran-medya soytarısı Amerikalılar seçimde muhalefete destek için Taksim’e yerleştiler bile diyebildiğine göre, bakın ne bombalar patlatacaklar).

Ve halkımızın bir kısmı eleştirirken, yakınırken bile onları hâlâ “devlet büyüklerimiz” olarak görmeyi sürdürmesi...

HER ŞEY GÜLLÜK MÜ?

14 Mayıs yani iki ay sonra sandıklara nasıl bir ortamda gideceğiz?

Birden: Dünün ve bugünün “Allahın Partisi”cilerini (Hüda-Par) ittifak olarak koyunlarına almasıyla federasyoncular ile federasyon düşmanlarının (MHP) aynı ittifakta kucak kucağa geçmesi, acaba ne gibi yeni durumlar yaratacak...

Bir endişeniz var mı, şimdiki gibi her şey sanki normalmiş gibi mi akacak ve 14 Mayıs’ta millet ülkenin her yerinde barış içinde oy mu kullanacak mı...

Yoksa birtakım endişeler biriktirdiniz mi..

Şu okurum gibi soruyorum: 

“Erdoğan’ın ‘Sandıklara sıkı sıkı sarılacağız’ açıklamasının ardındaki düşünce sizi endişelendirmiyor mu? Devleti, yargısı, polisi, jandarması hep ellerindeyken, Erdoğan’ın bu demecinde ne demek isteniyor? Önceden gördüğümüz dışarıda paramiliter yapılar ve devlet güçlerine yerleştirilmiş yine özel külahlıların bu ‘sıkı sıkıya sarılmakla’ bir ilgisi olabilir mi? Güneydoğu bu açıdan sakin mi geçecek? Tarikat ve fedailerine, organize suç örgütlerine iş düşecek mi? Sıkıyönetim falan çağrılır mı?”

Daha çok şey yazmış ama pek çoğu ülkem için kötü bir fantezi olacağı için yer vermiyorum.

Şu aşamada normal olarak seçimi kaybedecek bir iktidar görüntüsü var.

Bunu sahada salt propaganda ile tersine çevirebileceklerini mi düşünüyorlar?

Hiç bilmiyorum. Aklıma birden “Bunları not alıyoruz” tehditleri geldi üstelik.

13 Mart 2023 Pazartesi

Kaya Sınıfı" ülkeyi ayakta tutuyor

 obursali@cumhuriyet.com.tr

‘Kaya sınıfı’ ülkeyi ayakta tutuyor

12 Mart 2023 Pazar


Zonguldak madencileri, AKUT’çular, belediyelerin kurtarma birlikleri, itfaiyeciler, AFAD’ın kurtarıcı adamları, vinççiler, iş makineleri kullanıcıları (ve uzman köpekler!), dünyadan koşup gelen özel ekipler... olmasaydı, biz ne yapardık depremde ülke olarak hiç düşündünüz mü?

“Kaya sınıfı” üzerine 2017 yılında yazmıştım, şimdi deprem nedeniyle gözlemlediğimiz kurtarıcı insanların “kaya gibi” çalışmaları, konuyu yeniden gündeme getirdi.

Ülkeyi ayakta tutan bu sınıf olmasa, bir ülkeden-milletten bahsetmek mümkün değil.

İktidarlar-siyaset, sahtekâr yüklenici, parasını vererek kullandığı mühendis ve denetçisi, belediyelerdeki çıkar yöneticileri, imar afçıları, ülkeyi batırıyor her yönüyle.

Dikkat edin, bütün bu saydıklarım, yiyor, içiyor, soyuyor, kasalarını dolduruyor, mallarına mal, mülklerine mülk katıyor.

Yaptıkları hizmetler ise rezilliğe eşdeğer, geride yaşanmaz kentler, evler, apartmanlar, mahalleler ve ölü canlar bırakıyorlar.

KAYBEDEN HEP MİLLET

Ve doğa, bir depremle bu yiyici felaket sınıfı açığa çıkartıyor. Tabii olan millete oluyor, her şeyini kaybediyor, canını, yaşamını, eşini, oğlunu, kızını, anasını, babasını...

Ve ortaya tek kurtarıcı “kaya sınıfı”, işinin ehli insanlar, kurtarma uzmanları, hemşireler, doktorlar, yardımcılar, dayanışmacı tüm millet. Hepsi emekçi ve yaptıkları büyük işe kıyasla orta sınıf altı maaş alanlar.

Dikkat edin, ülkeyi bu hale getiren yiyici sınıftan kimse orada. Ne bu duruma göz yumarak, bilerek felaketin gelişini seyreden siyasetçi, belediyeci, ne de işini en kötü şekilde yapan yüklenici, mühendisi-denetçisi...

Bu ülke, uzman bu emekçi sınıf sayesinde ayakta kalmaya çalışıyor.

İSİMLENDİREN KUBAN HOCA

Kaya sınıfı isimlendirmesi, kaybettiğimiz Doğan Kuban Hoca’ya ait (önemini zerre kaybetmemiş, şamar gibi yüzümüze çarpan seçme yazılarını her hafta Herkese Bilim Teknoloji dergisi yayımlamayı sürdürüyor). Kuban Hoca kalça kemiği kırığı nedeniyle uzun süre hastanede yatınca, önemli gözlemlerde bulunmuş ve şöyle demişti:

“Hastanelerde çalışan uzman ve uzman yardımcısı, kimisi u¨niversiteyi, kimisi liseyi bitirmiş genç uzman grubunun, Tu¨rkiye ekonomisini ve toplumun çağdaşlık du¨zeyini açıklayan davranışlarını inceleme fırsatı buldum. Bugu¨n Tu¨rkiye’de sınıfsal ortalamanın alt katmanlarını temsil eden ve kaya sınıfı diye tanımladığım bu¨yu¨k halk katları, Tu¨rkiye’yi çağdaş du¨nyaya en çok yaklaştıran gruptur...”

Siyasetçi ülkeyi çağdaş dünyadan, gelecekten, uygarlıktan, insan gibi yaşamaktan, ahırında besledikleriyle birlikte uzaklaştırıyor.

POLİTİKACI SÖYLEMLERİ DIŞINDA

Hoca sürdürüyor:

“...ailesini geçindirmek için yaşamın sağladığı bu¨tu¨n olanaklara yapışmış, gelir seviyesi alt boyutlarda, kadın erkek karışık, bekâr ve evli, yaşı 50’yi geçmeyen bir sınıftan söz ediyorum. Bu sınıf öğretim derecesi ne olursa olsun, Tu¨rkiye’nin ayakta kalmasını sağlayan sınıftır.”

“Bu grubun temel amacı, gu¨ncel yaşam koşulları içinde herhangi bir ideolojiden uzak olarak hayata sarılmak ve yaşamı geldiği gibi kabul etmektir.”

Politik ideolojileri yoktur veya tayin edici değildir, dinle ilişkileri yoktur veya belirli değildir, toplumdaki politik çatışmaların tarafı değiller, ama görüşleri var, giyim kuşamları orta sınıf gibidir...

“Kaya toplum, Cumhuriyetin yarattığı bir yapıdır... Evrimin Türk tarihindeki başarısıdır. “Kaya” sınıfı Türkiye’nin gelişmesini, çağdaşlaşma yoluna çekiyor. Onun için korkak düşünürlerin “Ne olacak bu halimiz?” demesi, Türk toplumunda gerçekte var olan bir dinamiğin yok olması anlamına gelmiyor."

Anlatabildi mi hocamız?

10 Mart 2023 Cuma

Bir büyük (siyasi) Türkiye orkestrası kuruluyor

 obursali@cumhuriyet.com.tr


09 Mart 2023 Perşembe


6’lı masayı, artık cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu ile birlikte 12 maddelik yönetim haritasını da açıkladıklarına göre, orkestraya benzetmeyi tercih ediyorum.

Bir büyük orkestra oluşuyor. Nefesli çalgıları, yaylı çalgıları, vurmalı çalgıları ile büyük bir orkestra.

Başlarında şef Kemal Kılıçdaroğlu, ana yardımcıları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş; biraz arka planda, hem orkestrayı denetleyecek ve daha iyi ve kusursuz icra için adeta danışma kurulu olarak da çalışacak (öyle olmalı!) diğer yardımcıları Meral Akşener, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Temel Karamollaoğlu, Gültekin Uysal ile birlikte büyük bir Türkiye Orkestrası.

Bir orkestrada bütün çalgılar mükemmel ve birbiriyle uyumlu olarak hareket ettikleri, çalgılarını icra ettikleri takdirde halkça izlenen, sevilen, seyircisi dolup taşan, alkışlanan ve dünyaca da beğenilen bir orkestra olabileceğini herkes bilir.

Müzik orkestrasında görevini mükemmel yerine getirenler seçilir.

Orkestrada “kötü” ve “yanlış” çalan, falso veren hemen sırıtır. Orada bir matematiksel ölçü vardır, matematikle müzik birbirine çok yakındır. Orkestra sürekli olarak parçasını en mükemmel icra etmek için çalışır da çalışır.

SİYASİ ORKESTRA

Evet, burada da kurulan siyasi yönetim orkestranın tüm sorumluları “mükemmel bir siyasi yönetim” sergilemek zorundalar.

İcra edecekleri eserleri neredeyse bir yıldır uzun bir çalışma sonucu ortaya çıkmıştır. Dahası bestelenmiştir. En son da yönetim haritasını bestelemişlerdir.

Şimdi “besteledikleri bu müziklerin” çok iyi bir orkestrasyonunu yapmak zorundalar. Kim neyi nasıl çalacak, nasıl üfleyecek, yayı nasıl çekecek, davulu nasıl üfleyecek... Tüm bu çalacak, üfleyecek vuracak olanlar liyakat sahibi olacaklarına göre, sonuçta milletin karşısına çıktıklarında mükemmel uyumlu bir yönetim sergileyecek ve programlarını mükemmel icra edeceklerdir.

Beklenti budur.

Besteleri, Türkiye’nin dertleridir, sorunlarıdır.

Bunlar çoktur, ama ilmeği doğru yerden iliklerlerse, elbiseyi iyi dikerler.

Ellerindeki beste, halkı mutlu edecek önceliklere sahip. Sorunlar yumağını çözmek için doğru şekilde nereden tutacaklarını biliyorlar.

PARTİ YOK ÜLKE VAR!

Evet, bu orkestrada “parti çıkarı, lider çıkarı” yok. Olamaz. Orkestrayı oluşturanlar kendi, parti veya lider çıkarlarına göre üfleyemezler, çalamazlar, yayı çekemezler.

Ülke çıkarı var.

Daha önce yazacağımı duyurduğum “Parti çıkarı mı ülke çıkarı mı” yazım, ağırlıklı olarak Meral Akşener’e eleştiri olacaktı. Büyük orkestranın çok önemli tamamlayıcı bir parçası olmayı seçeceğine ve sürekli bir çözüm arayışı içine gireceğine, “Ben birinci parti olacağım, tek başıma hükümeti kuracağım” seçeneğini öne çıkarması, pek çok yönden yıkılmış ülkeyi ayağa kaldırmaktan kaçınıyor anlamı taşıyacaktı.

Ülke mi parti mi.. Şüphesiz ki ülke, ne pahasına olursa olsun.

Beşli masa çerçevesinden geliştirilen reddedilemeyecek sihirli-mükemmel çözümle geri döndürdü millet onu. O olmadan, orkestra eksik olacaktı. Fatih Altaylı’yla söyleşisinde saydam-iyi bir siyasetçiyi daha yakından tanıdı ülke.

Masada oluşan derin sorunu sihirli formül unutturdu, dahası üstel daha büyük bir gücün oluşmasına katkıda bulundu.

Şimdi tüm ülke mükemmel bir orkestrasyonu dinlemeye hazırlanıyor.


8 Mart 2023 Çarşamba

Sihirli formülle Büyük bir siyasi enerji/rüzgâr yaratıldı, İyi Partinin geri dönüşü

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Büyük bir siyasi enerji/rüzgâr yaratıldı

07 Mart 2023 Salı


Büyük bir siyasi depremin altından, siyasi katma değeri yüksek bir çözümle kalkıldı. Bu noktaya gelinmesinde, sürekli bir çözüm arayışının devrede olması rol oynadı.

İYİ Parti içinde istifalar, uzlaşmadan yana olan bazı yöneticilerin çabaları ve hepsinden önemli Meral Hanım’ın rest çekmesinin seçmenleri üzerinde yarattığı derin hayal kırıklığı ve tepkileri de etkili oldu.

İkinci bir etken de İYİ Parti ve seçmenlerinin çoğunluk olarak muhalefetin çıkaracağı adaya ikinci turda destek vermesinin kaçınılmaz olduğunun görülmesidir. İYİ Parti’den de bazı sözcülerin “İkinci turda ittifakın adayını destekleyeceğiz” demesi de aslında İYİ Parti’nin muhalefette kalma politikasının hiç de Akşener’in sandığı gibi partiyi ve Meral Hanım’ı güçlendirici etki yapmayacağını gösteriyordu.

İYİ PARTİ AÇMAZLARI GÖRDÜ

Meral Hanım, “En çok oyu alacağım ve iktidara geleceğim” stratejisinin açmazlarını ve zorluğunu gördü (Bu nokta yazı dizimde ayrı bir bölüm olarak yer alacaktı).

İktidara geldiklerinde sırtlanacakları ağır yükten kaçınmanın, İYİ Parti’ye “İktidardan kaçtı, milletin çözüm isteğine sırt çevirdi” gibi çok ciddi bir suçlama veya fatura olarak geri döneceğinden korkuldu veya görüldü (dün duyurduğum ve bugün yazmam gereken yazı olacaktı!).

Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının seçimi kazandıkları takdirde süreç içinde ülkenin ağır sorunlarını çözüm sürecine sokarak başarı kazanma olasılığı da İYİ Parti’ye şüphesiz ki olumsuz yansıyacaktı.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve diğer partilerin, Meral Hanım’ın zehir zemberek konuşması karşısında, oldukça sessiz kalmaları, aynı dili kullanmaktan kaçınmaları ve aday tercihlerini değiştirmemeleri de İYİ Parti’nin geri dönüş için saygın bir çözüm arayışını kolaylaştırdı.

BÜYÜK SİNERJİ

Sonuçta, Meral Hanım, masada oluşan Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanı adayı gösterme iradesini kabul etti.

Masaya geri dönüşü için, daha önce cumhurbaşkanı adayı olarak dayattığı iki CHP’li büyükşehir belediye başkanının Cumhurbaşkanı yardımcısı olmaları önerisi, çok iyi bir seçenekti ve hemen kabul gördü, Meral Hanım’ı masada gördük.

Önerinin Gelecek Partisi içinde geliştirildiği açıklandı. Bu çözüm önerisi, kim aday olmalı gibi, seçmende yaratılan bölünmüşlüğü de bence tamamen giderici bir formüldü.

Görüldüğü kadarıyla İmamoğlu ve Yavaş’ın bu konuda birlikte inisiyatif almaları ve sahneye çıkmaları da olumlu hava yarattı. CHP merkezi, iki başkanının Meral Hanım’la görüşmesinin arkasında oldu.

Masadan ayrılmasının yarattığı derin hayal kırıklığı ve partisi içindeki uzlaşı kanadının itirazları, seçmenin tepkisi, muhalefetin adayına oy vereceğinin görülmesi, bu formülü benimsemesine ve Meral Hanım’ın masaya dönmesini SON ANDA sağladı. Türkün aklı hep son anda çalışır, derler ya, o hesap..

MECLİS'TE ÇOĞUNLUK DA SAĞLANABİLİR

Bu formül önemlidir, yaratacağı siyasi katma değeri yüksektir, birleştiricidir, istenilen tüm sevilen adayları başrole çıkarmaktadır. Seçmen içinde de hangisi aday olsun bölünmüşlüğü de bitiricidir. Birleşme ve bütünleşme, muhalefet adayının seçilme olasılığını çok yükseltmiştir.

Sadece bu kadar değil, muhalefetin, parlamentoda da 360’tan fazla milletvekili çıkarma olasılığını yükseltmiştir. Bir parlak formül, çok yüksek bir siyasi katma değer ve sonuç yaratacaktır. Şimdi Saray’ın karşı hamlelerini bekleyelim...