Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

20 Şubat 2012 Pazartesi

Okşayarak Temizleme


Başbakan, “iktidar içi kırılma” ve yaşadığımız “büyük savaş”ta ağzını açmadı.. Tek kelime yok. Oysa biliyoruz ki, Başbakan her konuda günde beş posta da konuşur gerekirse. Konuşması “operasyonel” oldu. Dün yazdığım gibi, savcılık ve poliste özel yapılanmayı epey dağıttı.
Fehmi Koru dünkü yazısından, süreci başlatanların umduklarını bulamadıklarından ve sonuçta beklemediklerinin gerçekleşmiş olmasından bahsediyor. Erdoğan’ın operasyona kriz mantığıyla yaklaşıp siyaseten üste çıktığına ve aldığı tedbirlerin de arkasının geleceğine işaret ediyor.
Arkası üç nedenle gelmek zorunda.
***
Birincisi, Gülen (devlette, poliste, adalette, AKP’de ve hatta Bakanlar Kurulu’nda!) ulaştığı etkiye ve güce dayanarak, Erdoğan’ı “kuklalaştırma” ve tasfiye girişimini başlatmıştı. Erdoğan ki bütün iktidarı esas kurmuş adam... Herşeyi Gülen Beyefendiye (yoksa Hocefendi mi demeliydim!?) teslim mi edecekti?
İkincisi, 3 Koltuğun boşaldığı, Cumhurbaşkanlığı, Parti Başkanlığı ve Başbakanlığın yeniden doldurulacağı 2014 sürecine girdik.
Buna bir önemli “koltuk” daha eklemeliyim: AKP tüzüğü değiştirilmezse, 2015 seçimlerinde, 3 dönemini tamamlamış milletvekilleri Meclise giremeyecek (en az 100)! Burada kilit soru, kimler tasfiye olacak ve yenileri kimlerden, hangi kanatlardan oluşacak?
Bütün bu “dört temel iktidar alanı”nın yeniden yapılandırılması, oluşturulması, Erdoğan (ve diğer parti/ iktidar güçleri) için belirleyicidir. Bundan sonraki herşeyi anlamak için, bu nirengi noktalarını izleyeceğiz!!
Üçüncüsü, Erdoğan engelleri temizlemek, en azından, bu dört noktada iktidar güçlerininin iplerini elinde tutmalıdır.
Erdoğan’ın bugünkü karşı ataklarını bu çerçevede de yorumlamak zorundayız. Erdoğan, yanıbaşında başka iktidar gücü ile yaşayacak yapıda değil. Zaten, cemaatin de şikayet ettiği otoriter kişiliği de buna engel. Tek kişilik siyasi iktitar, paylaşılmazdır
***
Koru’ya katılıyorum, başka tedbirler de gelecek.
Örneğin, HSYK 1. Dairesi Başkanı İbrahim Okur’un söyledikleri ilginçtir. Okur’u üstelik iktidarın destekçisi Star konuşturuyor! Okur, özel yetkili mahkemeler yasasının 250. Maddesinin savcılara vekrdiği çok geniş yetkilerin yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirtiyor ve “özgürlükçü” yorumu şart koşuyor. Üstüne üstlük, İçişlerine bağlı polis yerine, adli kolluk gücünün de oluşturulmasını istiyor. Şu sözler onun:
..yetkili savcılıklarda ve ağır ceza mahkemelerinde kişilerin lekelenmeme hakkı, ölçülülük ilkesi ve masumiyet karinesi gibi hususlarda yeterince özenli davranılmadığı, kamuoyunun büyük çoğunluğunca kabul edilmekte. Tutuklamanın bir tedbir olduğu asla unutulmamalı.. bu yetkilerin kullanılmasında keyfi sayılabilecek davranışlardan sakınılması, haklı ve doğru soruşturmaların bile doğruluğundan kuşku duyulmasına neden olacak yaklaşımlardan kaçınılması gerekmekte. Son birkaç yıldır kamuoyunun yakından takip ettiği davalarda zaman zaman karşılaşılan özensizlikler yargıya duyulan güveni olumsuz yönde etkilemektedir. Bu sebeple de söz konusu yetkilerin gözden geçirilmesi ve daraltılmasının kişi hak ve özgürlükleri anlamında önemi tekrar karşımıza çıkmış bulunmakta..”
***
Bunları hep söylüyoruz! 13 Aralık 2011 tarihli “Üç Koltuk Boşalıyor- 3” başlıklı yazımda (bloğumda bakınız) şöyle yazmıştım:
  “..siyasi davalar üzerinde süren cemaat vesayeti, hukuksuzluğu ve zorbalığı, AKP’yi bunalttı! AKP bu yükü atmak istiyor.. Cemaatin sırtında yumurta küfesi yok.. Başbakan, taşıdığı küfedeki yumurtaların kırılmaya başladığı düşüncesinde.. AKP büyük bir baskı altında, hem dış hem iç..
“Subayları daha ne kadar, artık esarete dönen yargılamada içeride tutabilirsin? Gazetecileri daha ne kadar terör örgütü faaliyetleri şaklabanlığıyla içeride tutabilirsin?.. Seçilmiş milletvekillerini içeride tut... Daha ne kadar?! Cemaatin, “Daha ne kadar?” sorusuna yanıtı, sonuna kadar! “Anlıyoruz ki, siyasi davalar üzerinde süren cemaat vesayeti, hukuksuzluğu ve zorbalığı, AKPyi bunalttı! AKP bu yükü atmak istiyor..”
***
Nasıl mı? İktidarın dizginlerini (polis ve mahkeme dahil) tamamen ele alarak! Şimdi bu süreci yaşıyoruz. Bu ortamı da Cemaat yarattı! Erdoğan’ın milletvekili Yalçın Akdoğan, Yeni Şafak’taki yazısında (Yasin Doğan), ortalığı yatıştırmak ve cemaatin başını okşamakla görevlendirildi!:
AK Parti ile Gülen cemaati arasında hiçbir zaman bir çatışma ve çekişme yaşanmamıştır (yalan para ile değil ya!) Başbakan Erdoğan'ı gönülden seven cemaat mensupları ile Hocaefendi'ye sevgi besleyen AK Partililer arasında bir çatışma ve çekişme olamaz, bunlar birbirinden ayrılamaz, çünkü bunlar aynı insanlardır.. Fitne ateşine odun atanlar, parti ve cemaati 'kaybet-kaybet' sarmalına sürüklemek istemekte.. bu işleri üreten akıl da nasıl bir tutulmaya uğradığını veya nasıl bir kriz ürettiğini görmelidir..”
İyi güzel de, Akdoğan, bu fitne fücurların kim olduklarını açıklamıyor!
Ben sağa sola bakıyorum da, F. Gülen ve adamlarından başkasını göremiyorum! 
Yoksa yanlış yere mi bakıyorum? Mesela H. Gülerce’nin, olayların sorumluluğunu atmak istediği İsrail’e mi bakmalıyım!
Bir halt yediler, bundan da İsrail’i sorumlu tutuyorlar!
Yok yok o kadar değil, satır aralarında hata yapmış olabileceklerini itiraf ediyorlar..
Demiştim ki, Cemaat iktidar siyaseti yaparak yükseldi, düşüşü de bu siyasetle olacak..
O günler çabuk geldi!
Cemaate kapılanmak isteyenlere duyurulur, madem zamanı kaçırdınız, şimdi ise acele etmeyin!
--20 Şubat 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder