Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

3 Aralık 2014 Çarşamba

Basın Özgürlüğüne İlan İle Saldırı

İki gündür iktidarın basın özgürlüğüne uyguladığı sansür yazılarım üzerine tepe yöneticisi bir gazeteci dostum aradı. Şu sözünün altını çiziyorum, önemli bir saptama dedi: “RTE’nin, okurun para vererek satın aldığı çok satışlı gazetelere olan durmak bilmeyen saldırılarının ardında şu gerçek yatıyor: Hedefi onları da yandaş yaparak batırmak..” Bu sözün dayanağı, yandaş gazetelerin satışlarının son derece düşüklüğü ise (Sabah dışında).
 Bunun iyi örneklerinden biri de Milliyet olabilir mi? Orada iyi yazar dostlarım var, gazeteyi çıkaranların iyi gazetecilik yapma çabalarını da görmüyor değilim. Ama Milliyet (ve Vatan) ağır bir gazetecilik darbesi aldı. Gazetenin patronlarının Recep Tayyip Erdoğan ile ancak ayıp sözcüğü ile niteleyebileceğim ilişkileri ortaya çıkınca, patron, büyük patron karşısında ağlamaklı hale gelince.. 
Yanlış anlamayın, eleştirimin ana ağırlığı, gazete yönetimlerini/sahiplerini bu noktaya düşüren RTE’ye.. Milliyet’in perakende satışlarında, toplu gazete alımlarının payı/oranı nedir? Epey yüksek olduğu haberleri geliyor, %30’u aşıyor mu? Acaba, RTE’nin Milliyet üzerindeki haberlere konu olan o etkisinin, bu durumda bir rolü var mı?

Diğer bir Sansür Mekanizması: İlan Vermemek
Başka bir ‘sansür mekanizması” daha var: İlan vermemek! İktidarın denetimindeki devlet kurumları, örneğin Vakıf Bank, Ziraat Bankası ve Halk Bankası ve son olarak bunlara katılan Turkcell,  ilanlarını asla hakkaniyetle dağıtmıyor ve en çok ilanı, satışları düşük yandaş gazetelere aktarıyor. Aslında ilan dağıtımı için esas ölçü, satış rakamları, gazetelerin okur profilleri, okunurluk ölçüleri.. Ama ilan dağıtımı, yandaş ve yandaş olmayan kriterine göre yapılıyor.
Bu, görevi kötüye kullanmak ve kamu parasının peşkeş çekilmesidir. Unutmayın ki bu 3 devlet bankası üstelik halka açıktır, borsada hisseleri alınıp satılır ve bankaların bu ilan dağıtım politikaları hissedarların aleyhinedir..
Tabii bu çerçevede Turkcell’in ilan politikası da kamu bankalarına dönüştü. Turkcell’in 7 kişilik yönetim kurulunda 5 tane devleti temsil eden (*), yani iktidarın atadığı üye olunca, ilan politikası da tam anlamıyla sapıttı.
Sözcü gazetesi, Turkcell’in ilan dağıtım politikasını iyi bir araştırma haberle açıkladı. Haber başlığı “Yandaş medyaya parayı böyle aktarıyorlar: Turkcell’in yönetimine AKP’li eski bakanlar atandı... Firmanın reklam bütçesi, az okunup az izlenen yandaş gazete ve TV’lere kaydı!.. Firma, 2 yıl öncesine kadar reklam bütçesini medyanın erişimine göre dağıtıyordu…AKP, yönetime eski bakanları atayınca işler değişti. Firmanın 250 milyon liralık reklam bütçesinden aslan payını, yandaş işadamlarının okunmayan gazeteleri ile izlenmeyen kanalları aldı… (**)

Star’a 205, Yeni Asır’a 44, 
Cumhuriyet’e 24, 
Hürriyet’e 61 İlan 
En çok satan ilk 3 gazeteye ilanların yüzde 5,8’i, “Ethem Sancak’ın tirajları yerlerde gezen Star, Akşam ve Güneş gazetesine yüzde 30.3’lük pay verilmesi dikkat çekiyor.”
Eski komünist dostum yine burada da karşımıza çıkıyor.. Zaten bu gazeteleri büyük patronu için aldığını da söylemişti! Tabii Sancak’ı, Sabah ve Yeni Şafak izliyor!
Peki Cumhuriyet?
İzmir’in yerel gazetesi Yeni Asır (Yandaş medya Sabah’a ait) örneğin 1 Ocak 2014- 9 Kasım 2014 tarihleri arasında, 44 kez ilan alırken, ulusal gazete Cumhuriyet 24 kez ilan alabilmiş… Bayi perakende satışı 16 bin olan Star (E. Sancak’ın) zirvede: 205 ilan! Onu, tahmin ettiğiniz gibi Akşam, Güneş, Yeni Şafak, Sabah izliyor. Hürriyet 66 ilan alabilmiş. Sözcü ise 6..
Ne adalet var ne hakkaniyet.. Turkcell ki halka açık, üstelik New York borsasına bile kayıtlı şirket.. Acaba hissedarları, şirketin ilan paralarının babalarının çiftliği gibi har vurulup harman savurulmasına ne der?
Evet sansür, iktidarın ilan politikasıyla da sürüyor.. Şunu diyor: Gel yanıma gel… Yandaş ol, hiç satmasan bile seni ilanla, parayla beslerim..
--
(*) Şebnem Turhan’ın haberi, “Turkcell’de kamu gücü”, 13 Kasım 2014. Yazı, iktidarın bir özel şirkette yönetimi nasıl ele geçirdiğinin öyküsü gibi. “Turkcell’de ortaklar arasındaki yönetim kurulunu ele geçirme kavgası, yönetim kurulunun tartışılmaz bir biçimde kamunun hakimiyetine geçmesine neden oldu.” Artık Genel Müdür Süreyya Ciliv kadar güçlü bir de hükümetin Ahmet Akça’sı var.. İkisi birlikte sahneye çıkıyorlar.. Yani Turkcell yönetimi tamamen iktidarın elinde.. www.hurriyet.com.tr/ekonomi/27567245.asp

--2 Aralık 2014 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder