Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

15 Ocak 2014 Çarşamba

Bırakın şu “darbe” Palavrasını

İktidar ve yandaşları “devlet içindeki cemaat yapılanması bize darbe yapıyor” diye tutturdu ya.. Ve buna dayarak, alelacele, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu tamamen bakan ve başbakana bağlayacak Anayasa’ya aykırı değişiklikleri gündeme getirdi ya.. Bir çoğumuz da “evet, illegal cemaat yapısı” temizlenmeli, diyor ya…
Hiç şüphem yok…Cemat yapısının, bu yarı illegal hiyerarşik örgütlenmesin temizlenmesi gerek. Çünkü ellerine devlet yetkisini geçirdiklerinde, nasıl tuzak kurduklarını, sahte delil üreterek masum insanlara hayatlarını nasıl zehir ettiklerini, bu konuda utanmazlık duygusu ve hiç bir vicdan yasa anayasa tanımadıklarını gördük..
Ama durun… Mesele, yolsuzluk ve rüşvet.. Kimin, ne zaman, hangi amaçla bu yolsuzlukların üzerine gittiği önemli mi? Diyelim ki Cemaat bir iktidar savaşı perspektifinde, diyelim ki doğrudan Başbakan ve yakınlarını hedef alan bir soruşturmaya girişti..  
Salt, bu soruşturmayı “cemaatçi yapı” sürdürüyor diye, yolsuzluk ve rüşvet olaylarını beşinci plana mı atacağız ve görmezden mi geleceğiz..
İktidar ve yandayları kampanyalarını Cemaat üzerinden sürdürüyor.. diyorlar ki bakın en kadar kötü… Evet, aynı düşüncedeyiz.. Bunu biz yıllardır yazıyoruz.. O zaman sizler Cemaati “beceriklikleri” ile çok güzel kullanıyordunuz.. Şimdi, ciddi bir soruşturmayı size yönelik açtıkları için tu kaka oldular?!
Sizin niyetiniz, Cemaati mi tasfiye etmek yargı ve emniyetten? Yoksa, bu tasfiye ile, ayrı zamanda rüşvet ve yolsuzluk olaylarının soruşturulmasını mı önlemek? Ve bu bahane ile tüm yargıyı tamamen denetiminiz altına mı almak?!
***
Şimdi bir başka denklem kuralım ve niyeti ortaya çıkartalım..
Diyelim ki, yargıda ve emniyette bir “cemaat yapılanması yok”.. 
Devletin normal memurları, yasalar çerçevesinde “özgürce” hareket ettiler (normal ülkelerdeki gibi) ve bakanlara ve başbakanın oğluna kadar uzanan yolsuzluk ve rüşvet ağını saptadılar.. Tıpkı bugünkü gibi tutuklamalar soruşturmalar yapıldı ve bakanlar da yine istifa etmek zorunda kaldı!..
***
Böyle bir durumda, Başbakan, iktidar ve yandaşları ne yapacaklardı? Namusluca herkes yanıt versin: Yasalar karşısında boynumuz kıldan ince mi diyeceklerdi?
Yoksa, “yargıda ve emniyette, nedense gözümüzden kaçan Kemalist yapılanma bize tuzak kuruyor” mu diyecekti…
Veya “ABD ve ülkemizin düşmanları devlet içindeki ajanları aracılığıyla Başbakanımızı devirmek, hükümeti yıkmak için operasyon yapıyor” mu?
Veya ne diyeceklerdi, hadi yandaşlar, bir yanıt lütfen: Susup oturacak mıydınız!?
***
Şüphesiz ki, onbin kez hayır!
Tıpkı bugünkü gibi kıyamet kopartacaktınız.. Hükümet derhal “kemalist” veya “ajan” savcı ve hakimleri temizlemek için, HSYK’nın yapısını tıpkı bugünkü gibi değiştirmek için harekete geçecekti…
Yani bugün yaşadığımız kıyameti aynen yaşayacaktık..
Çünkü, önemli olan iktidar için, 12 yıllık dönemindeki bunca yolsuzluğu ve rüşveti ortaya çıkartmayacak, soruşturmayacak, araştırmayacak, kendi denetiminde bir emniyet ve yargı sistemi kurmak.. (Birileri buna “demokrasi geliyor” diyor da glümekten ölüyorum!)
İktidarın bugün giriştiği iş budur. HSYK, bu işleri soruşturmaya kalkacak olan yargı mensuplarının kafasına kafasına inecek.. Savcılar ve hakimler de korkudan hiç bir şeye dokunmayacaklar.. Tıpkı Deniz Feneri’nde yaptıkları gibi.. Çünkü orada, soruşturmayı sürdüren savcılar, tuzaklarla üstelik mahkeme önüne çıkarıldı ve sanık yapıldı.
Atadıkları iki savcı da soruşturmayı kapattı! Şimdi onlar biri, Deniz Feneri'ndeki "başarılı çalışması" nedeniyle, hükümetin savcısı olarak yolsuzluk ve rüşvet davasına atandı!..
Böyle alçakça bir düzen kurulu durumda..
Bu düzenin Cemaatle ilgisi var mı? Silivri ve benzeri yargılamalarla var.. Çünkü aynı soydan ve soptan.. Onlar kendilerine engel olarak gördükleri insanları, düzenleri ve Ordu’yu hedef alarak bu kepazelikleri yaptı. Kendilerini faş eden gazeteci ve yazarları susturmaya kalkıştı. İktidar da, yolsuzluk ve rüşvet düzenini korumak için çalıştı.
Şimdi Cemaat, iktidar çatışmasıyla, bu rüşvet düzenine kılıcını saptayınca, feryat figan “vay darbeciler..” kıyameti kopartıyorlar..
HSYK’yı değiştirme ve emniyeti temizleme girişiminin esas amacı budur.. 
Rüşvet ve yolsuzluk düzeni bozulmadan sürsün… 
Cemaat rüşvet/yolsuzluk operasyonu yapmadan önce, iktidarın vaaay devlet içinde illigal yapılanma gibi bir derdi mi vardı?!
Aslında iktidarı paylaşsaydılar Cemaat ile, onlar da bu düzene göz yumacaklardı, belki de kesin darbeyi sonra indireceklerdi..

TÜRKİYE KAZANACAK
Bu catışmadan kim kazanacak kim kaybedecek yorumları.. Genel kanı: ikisi de kaybedecek.. Bunun için de arabulucuk, yapma etme bak ikimiz için de kötü oluyor, allah peygamber din ayet söylemleri gırla.. Birleşin, bu pislik düzenini sürdürün!... Herhalde dinin kötü amaçlara bu kadar alet edildiği bir dönem yaşamadık.. Demek bu kadar ucuzmuş iş..
Ama kimse bu çatışmadan Türkiye’nin kazanma olasılığını gündeme getirmiyor.. Evet Türkiye kazanacak!
Birincisi, “yargı ya iktidara veya cemaate bağlı olacak” gibi bir dayatma ile karşı karşıya olduğumuz ortaya çıktı.. hayır “Yargı yasalara, anayasaya, hakka hukuka vicdana bağlı olmalı”yı gerçekleştirmeliyiz.. O zaman Türkiye kazanır.. Bu sesi ana slogan yapmalı Türkiye..
İkincisi, devlet içinde Cemaatin Silivri yargılamalarındaki kumpaslarının ortaya çıkması.. İktidar mecburiyetten bu noktaya geldi! Şüphesiz ki bu da yaşadığımız 5 yıllık alçaklık dönemini bitireceği için de, Türkiye için büyük kazanç..
Zaman temizlenme zamanı..

--13 Ocak 2014 / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder