Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

17 Mayıs 2011 Salı

“Özerk Bölge” ve “Dil”


Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) yüzde 10 engel yüzünden seçimlere bağımsız adaylarla giriyor. Bu amaçla, biraz daha geniş bir cephe politikasıyla “Emek, Demokrasi ve Ögürlük Bloğu” kurdu ve Kürt olmayan sosyalist adayları da seçilebilecek bölgelerden aday gösterdi. Bir seçim ittifakı!
Kendilerini sosyalist olarak tanımlayan insanların Meclis’de seslerini duyurmaları özlenen bir şeydir! BDP olmasa, bu gerçekleşmeyecekti!
Geçen seçimde de “sosyalist” namlı insanları meclise taşımışlardı! Hepsi hava cıva çıktı, genel olarak Kürt Meselesi’ni savunmakla sınırla kaldılar!
Şimdi de öyle bir durum söz konusu olabilir... Şüphesiz, ağırlıkla Kürt oylar tarafından seçilmenin getirdiği bir bağımlılık vardır. Ama, örneğin Ertuğrul Kürkçü, bu bir seçim ittifakıdır, diyor.
“Sosyalist adaylar” şüphesiz bu ittifakla sınırlı değil. Doğu Perinçek İzmir’den aday, TKP adayları ve daha başkaları var! Hepsine başarılar dilerim...
***
Bugün yine Kürt Meselesi’nden gideceğiz... “Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu”nun Seçim Beyannamesini okudum. Bunu eleştirecek değilim. Ancak, daha önceki Kürt metinlerine kıyasla, biraz daha “Türkiyeci/Türkiyeli” havasının olduğunu vurgulamakla yetineyim.
Ama bu, kurulan ittifakın bir yansıması olabilir! Sebahat Tuncel ve diğerlerinde, her meseleye yaklaşımlarında, neredeyse mutlak olarak bir “Kürt vurgusu” veya bulgusu var.
Demek istediğim, BDP bir “Türkiye Partisi” olmaktan çooook uzak. Olabilir mi, çok çok zor kendilerine biçtikleri rol, “Kürtleri yönetmek”. Etnik temeldeki bütün politikaları da bunun göstergesi.
Bir etnik parti niteliğinden uzaklaşabilmeleri için tepeden tırnağa değişmeleri gerek. Temel meseleleri “Kürt” odaklı olduğu sürece, zaten bunu istemiyorlar demektir. Ne kadar beyannamelerini, “Türkiye partisi olma” eksikliklerini gidermede bir adım olarak gördüklerini sözlü dile getirseler de!
Bu sadece görünüşte böyle! Çünkü, Devlet ve iktidara karşı savaşları, kendilerini Türkiye partisi olmaktan uzaklaştırıyor. Türkiye toplumundan kopuyorlar ve toplumla aralarındaki mesafe büyüyor! Sanıyorlar ki devletle savaşarak, istedikleri “hakları” elde edebilirler! “Devlet” (tabii ki iktidardaki siyaset} istediklerini verse bile, toplum bunu kabul etmeyebilir! Devlet= toplum, denklemi yanlıştır!
Bu açıdan, BDP’nin bir Türkiye partisi olması bu haliyle imkansıza yakındır.
***
Seçim beyannamelerinde (BDP’nin sitesinde bakınız) “sol söylem” vardır. Özellikle ekonomide ve demokratikleşme boyutunda. Ama esası yine de Kürt Meselesi’ne çözüm bulma odaklıdır ve bu amaçla da Türkiye’nin 20-25 yeni “özerk bölgesel yönetime” ayrılmasını öneriyorlar. (“Savunma, Dış İşleri, Maliye merkezi; emniyet, adalet hizmetleri, ise merkezi ve bölge meclislerince ortak yürütülecek.” Diğer bütün konular özerk bölgelerini sorumluluğunda, “kadın, gençlik, spor,  eğitim, sağlık, kültür, tarım, sosyal hizmetler, turizm, telekominikasyon”...)...
Şüphesiz ki bu öneri, pratikte “Kürtlerin ihtiyacı ve amacı” için geliştirilmiştir.
Gelelim dil konusuna: “Anadilde eğitim herkes için bir hak olarak kaul edilecek, eğitimin tüm aşamalarında resmi dil olan Türkçe’nin öğretilmesinin yanında, anadilde eğitim görme imkanı sağlanacaktır. Özerk bölge yönetimleri aracılığıyla bu talepler karşılanacaktır.” “Tüm ülkede geçerli olan resmi dil Türkçenin yanında, tüm ülkede geçerli, bölgeler kendi özgün ihtiyaçlarına göre başka dilleri de ikinci-üçüncü dil olarak kullanabilecektir.”
Utangaç bir ifade ile, Kürt bölgesinde eğitim dili Kürtçe olacak diyorlar. Ama Türkçe de öğretilecek, resmi dil olarak... Yanlış yorumladıksa, düzeltiriz! Tabii, diğer “özerk bölgelerde” de, istenirse, eğitim dili Kürtçe olacak...
Bu, pratikte iki resmi eğitim dilini öngörür! Kürt öğrencilere “Türkçe de” öğretilmesini öngörür..
Dananın kuyruğunun kopacağı noktalardır bunlar...
Türkiye gibi bir “Ulusal devlet”te, (Dünkü yazımda yanlış olarak hep “ulus devlet” diye yazdım, bu yanlıştır, doğrusu ulusal devlet’tir), bölgesel ve tarihsel nedenlerden dolayı, böyle bir dil politikası, esas olarak, ayrımcılığı geliştirir! (Perşembe, siyasi demokratikleşme ve kadın konusu)
--17 Mayıs 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder