Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

14 Mayıs 2011 Cumartesi

ÖSYM:Demek ki “Çıkar” Büyük; Hayaki Yazıcı ve Empati; Erdoğan ve Yanlış Demiryolu Bilgileri


Bir ayı aşkın zamandır Türkiye ÖSYM ve düzenlediği LGS sınavı ile çalkalanıyor! Az buz değil, 1.700.000 öğrenciyi ilgilendiren bir sınav. Aileleriyle birlikte (x3= 5.100.000) ve yakın akrabalarıyla birlikte (x5) yaklaşık 25 milyon 500 bin kişiyi ilgilendiren (Türkiye’nin üçte biri!) bir sınav!
Bir de bunun üzerine olayı gözlemleyen, izleyen ve iktidar ve uygulamaları üzerine olumsuz fikir edinen bir o kadar insanı (seçmeni!) katın, Türkiye’nin üçte ikisi eder!
Ve sınav yenilenmiyor; savcılık “takipsizlik” kararı veriyor!
Bütün süreç, Cumhurbaşkanı, Erdoğan ve iktidarı gözetiminde gerçekleşiyor!
Gerçekten sınavda iddia edilidği gibi bazı kesimler himaye edilmemiş, cevap anahtarları kimseye verilmemiş olsa bile, toplumda oluşan algı bu sınavın tam anlamıyla bir hırsızlık kınavı olduğu biçimindedir! Nitekim Metropoll şirketinin yaptığı araştırma da, ezici bir çoğunlukla (yüzde 72) bu sınava güvenmiyor.
Bu durumda, üstelik seçimlere kısa bir süre kalmışken, siyasi iktidarın yapacağı şey, bugüne kadar bütün kurum ve kuruluşlarda yaptığı gibi (çünkü hepsi kendi adamları!!) sınavı iptal ettirmektir. Bırakın onu, Ali Demir’e bile dokunmadılar! Cumhurbaşkanı’nın yorumu ilginç: Dereyi geçerken at değiştirilmezmiş! Hangi dereyi geçiyoruz?!
Buradan çıkartılacak tek sonuç var: Bu sınavdan bazı kesimlerin elde ettiği çıkar o kadar net ve büyük ki, sınavı iptal etmeye yanaşmadılar!
Ali Demir ki, sürecin başında, ortasında ve sonunda söyledikleri ve savcılığı da dikkate alırsak, birbirine zıt açıklamalar yaptı! Ali Demir, öyle görülüyor ki beşinci kalitede bir insan! İktidar, kendi insan havuzundan, en azından “kaliteli” görünecek ve süreçleri yönetebilecek bir kişiye sahip değil artık!
Bu sınav, AKP’yi epey aşağı çekecek sonuçlara yol açacak.. İyi iyi mi diyeceğiz, veya yazık çocuklara mı?!

Hayati Yazıcı ve Sahtekarlık!
Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği “Bir bakan, yeğeninin iyi bir yerleştirilmesi için ÖSYM’ye elektronik mesaj attı” iddiası üzerine Hayati Yazıcı ortaya çıktı ve O bakan benim ama elektronik mektup bana ait edğil, benim adımı kullandılar, dedi...
Yazıcı adına gönderilmiş bir elektronik posta var.. Birinci gerçek bu.. Tarafsız bir kuruluş, bu mesaji kimin attığını, IP adresinden bulup çıkartabilir..
Yazıcı böyle bir mesaj atmamış olabilir. Eğer isterse, başka kanallarla böyle bir “rica”sını iletir, arkasında belge bırakmaz! Boş bulunup bir mesaj atma olasılığı oldukça azdır..
Ama bu ne kıyamet sayın iktidar ve yandaşları!
Türkiye üç-dört yıldır sahtekar duyumlarla suçlanan ve hapislerde yatan insanlarla dolu!
Üstelik, kimlikleri bilinmeyen bir ihbar mekanızmasının yaptığı suçlamalarla! İmzasız, bilgisayarda yazılmış, kimlerin yazdığı belli olmayan, ıslak imzası bulunmayan kağıt parçaları delil yerine geçiyor ve insanlarımız 3-4 yıldır hücrelerde süründürülüyor!
Acaba Hayat Yazıcı, kendi durumundan, Ergenekon ve Balyoz davaları sanıkları için bir sonuç çıkartır ve empati yapabilir mi? Hiç sanmıyorum...

Başbakan’ın Demiryolu Yanılgısı 
"Her Şey mubah" yazımızda, Başbakan’ın 1938-1950 arası CHP bir metre demiryolu döşememiş dediğini nakletmiştik. Okurumuz Yavuz Atay, Emre Kongar’ın  21. Yüzyılda Türkiye kitabındaki demiryolları çizelgesini anımsattı. Bendeki 17. Basımda (Remzi), 1940-1950 yılları arasında 290 km.demiryolu döşendiğini görüyoruz. Savaş yıllarına rağmen! Başbakanın okumadığını biliyoruz, bu yanlış bilgiyi kendisine hangi uleması iletti, merak ediyoruz... 1923’de  3756 km olan demiryolu uzunluğu,  1930’da 5639 km’ye, 1949’da 7381’e; 1950’de 7671’e çıktı. 1950-60 arası bunlara 224; 1960-73 arası 571; 1973-1996 arası ise sadece 141 km eklendi!

Çılgın Proje
3 Mayısta “Kanal projenin asıl büyük tehlikesi, İstanbul’un soluk alıp vermesini, su içmesini sağlayan, İstanbul’a hayat veren, çölleşmesini önleyen, su, yağmur ve oksijen bölgesi Kuzey İstanbul’u bitirecek olmasıdır! Çünkü bu kanal, Kuzey İstanbul’un yapılaşması projesinin tamamlayacısıdır. Karadeniz Sahil Yolu, Üçüncü Boğaz Köprüsüyle, oradan Kanal bölgesiyle birleşecek..” yazmıştık. Erdoğan doğruluyor! 
--13 Mayıs 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder