Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

8 Kasım 2013 Cuma

Gündemi Değiştiriyorum!

Evet değiştiriyorum, Başbakanın kuyruğundan ayrılıyorum, erkek kız-kadın ayrımını hayatın her alanında dayatmaya kararlı olan RTE’yi bugün de yeterli insan eleştirecektir. Bana ihtiyacınız şimdilik yok (varsa bildirin!).. Ve dün İstanbul’da başlayan Uluslararası Küresel İklim Değişimi Konferans’na dönüyorum. Dünkü “İklim Değişimi ve Medya” başlıklı konuşmam için edindiğim ilginç bilgileri, paylaşacağım.
***
 Hiç duydunuz mu: Türkiye, Küresel İklim Değişimi sürecinin içine girdi. Bunlar Konferans’ta anlatılıyor, ama ben Mikdat Kadıoğlu’nın 2012 sonunda hazırladığı “Türkiye’de İklim Değişikliği Risk Yönetimi” başlığı altında hazırladığı 170 sayfalık raporu okuyunca, ülkemizin iklim değişiminin içinde olduğu net olarak ortaya çıkıyor. Kadıoğlu özetle saptamalar yapıyor:
·  Sadece büyük şehirlerimizde sel hasarlarının neden olduğu maddi kayıplar, depremlerin neden olduğu maddi kayıplara yaklaştı.
· Türkiye, yüzyılın sonlarına doğru Avrupa ve Orta Asya Bölgesi’nde aşırı hava olaylarına en çok maruz kalacak ülkeler listesinde üçüncü sırada gösteriliyor.
·  Türkiye’de, üst tropiklerdeki iklime benzer sıcak ve kuru bir iklim hakim olmaya başladı. Sahra Çölü gibi bölgelerdeki yüksek basınç kuşağı kuzeye Türkiye’ye doğru kayıyor. Değişen iklimle birlikte yaşadığımız düzensiz, yani ve şiddetli yağışlar ve seller; heyelanları, erozyonu ve çölleşmeyi artırıyor. Rüzgar fırtınaları, dolu, hortum, yıldırım, şehir selleri gibi afetler daha sık şiddetli, daha uzun süreli ve her yerde etkili oluyor.
· 1963’te 140 civarında sel yaşanmışken, 2010 yılında 160’dan fazla sel meydana geldi. Şiddetli rüzgarlara bağlı fırtınaların sayısı yılda 50’nin altında seyrederken, 2010’ da 250’ye yaklaştı.
· Pek tanımadığımız meteorolojik hortumlar son iki yıldır her yerde yıkıcı olmaya başladı. Sadece fırtınalarla birlikte görülen yıldırımların Türkiye’de neden olduğu can kaybı sayısı son yıllarda 400 kişiyi aştı.
· Türkiye’deki orman yangınların %12’sine de yıldırımlar neden oluyor. Ortalama sıcaklıkta her 1 derece artış, yıldırımların sayısında da yaklaşık %20’lik bir artışa neden olacak. Bu durum orman yangınlarını da misliyle artıracak. Su fakiri olacağız, kuraklıklar artacak..
***
Hey, dünyamızda çok kötü şeyler oluyor! Uyumayın! Bilim insanlarının saptadıkları bu olgu, veriler, bilgiler, yorumlar, doğrudan 7 milyar insana iletilmeli.. Mesele salt hükümetlerin meselesi değil. Hatta eğer bu ciddi konuyu salt hükümetlere bırakılırsa, büyük hata olabilir. Çünkü ekonomi yeniden yapılanacak, yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik verilecek, fosil yakıtlardan kaçınılacak, insan davranışları değişecek.. 
Kuzey buzullarında erimeler, büyük buzullarda parçalanma ve kopmalar, şüphesiz ki kuzey ayıları ve diğer canlılar, öncelikle kuzey kutup dairesinde olan bitenler, iklim değişiminin simgesel olayları haber olarak medyamızda bol bol yer alıyor. Televizyon kanallarında gösteriliyor.
11 köşe yazarı –gazeteci meslektaşıma sordum: İklim Değişiminin büyüklükle orantılı olarak, medyamızın haber ve yorumlarla konuya gerekli ilgiyi gösterdiğini düşünüyor musunuz? Sağolsunlar yanıt verdiler. Özet:
* Türkiye'de medya bu konuda yeterince uyarıcı yayın yapmıyor.. Hatta hiç yapmıyor bile denebilir... Bir sayfada diyelim ki, iklim değişikliği ile ilgili bir haber var, ekonomi sayfalarında bir termik ya da nükleer santral yatırımının ne şahane olduğundan bahseden başka bir haber görürsünüz.
* İklim meselesi "kutup ayısı ve buzul" imajıyla da olsa zihinlere yerleşti. Fakat gazeteciler bile, bilimsel araştırmalardan, sosyal, ekonomik, politik sonuçlarından ve iklim değişikliğiyle mücadele önlemlerinden bihaber. Hal böyleyken "anti iklim değişikliği" teorileri gibi "şok" haberler daha çok yer bulabiliyor medyada. 
* Türkiye'nin "ağır siyasi ikliminin" etkisi maalesef yazar ve gazetecilerin iklim değişikliğinin etkilerini gözardı etmelerine neden oluyor. Gündemin hızı ve yoğunluğu nedeniyle, iklime sıra gelmiyor.
Bu durumun nedenleri üzerine de ayrıntılı açıklamalarını dün konferansta paylaştım.. Gazetelerde bu konular üzrinde duran çok az (çoğu kadın) yazar var. Ama ana akım medya dışında, Türkiye’de iklim değişikliği konusunda canlı bir hayat var. Örneğin Açık Radyo ve Ömer Madra, çevre ve iklim değişikliği haberlerine hemen her sabah yer veriyor. Geçen ilkbaharda bir gurup aydınla birlikte, Meclisi Başkanı Cemil Çiçek’e seslendiler: “İklim Değişikliği Tehdidine Karşı İstanbul Manifestosu” “Gezegen Elden Gidiyor Buna Razı Gelemeyiz” diye imza kampanyası açtılar..
Vicdanlara ve ruhlara hitap eden kısa bir açıklama var.. Dünya ekonomik sistemi, kapitalizmin kısa vadeleri kazanç hesapları üzerine kurulduğu sürece, vicdansızlık ve ruhsuzluk sürecek; inanıyorum..

--7 Kasım 2013 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder