Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

18 Kasım 2015 Çarşamba

Barışçıl, adaletli bir küresel dünya yoksa, savaş var

Parçaladığınız ülke insanları size kaçıyor: bundan daha doğal ne olabilir!

1980-1990’ların sloganı küresel köy idi: İletişimin ışık hızıyla tüm dünyayı birbirine bağlaması ile köyün her evinde olan bitenleri izler hale geldi herkes. Birey sahneye çıktı ve her şey birey üzerine kuruldu. Tabii tüketim de birey başına indirgendi. Kapitalizm için bulunmaz bir nimet. Toplumsal normlar değişti.
Fakat küçük köyde sömürü arttı ve dünyanın her köşesine kadar uzandı.
Evet, orta sınıf büyüdü.. Kapitalizm, rekabet gücünü arttırmak için üretimini küresel düzeye yükseltip birim fiyatını iyice düşürmeye yöneldi. Teknolojik gelişmeler ve dünyanın her köşesine ulaşım ağının kurulması, bunu mümkün kıldı.
Küresel ölçekte mal ve hizmet üretimi, orta sınıfın büyümesini zaten kaçınılmaz kılıyordu: Müşteri sayısı artmalıydı! Bugün 1980’lerin üretimi ile 2015’lerin üretim ölçeklerini karşılaştırın. Bugün pek çok teknolojik cici şeye, orta sınıfın da aşağı kesimleri sahip.
Fakat nüfusu büyüyen dünyada artan bir şey daha vardı: Adaletsizlik... Gelir dağılım eşitsizliği.. Özgürlüklerin, insan haklarının baskı altına alınması..
1 milyarı aşkın bir nüfusun günde 1,90 dolar ile geçindiğini düşünürseniz, adaletsizliğin, refah dağılımının eşitsizliğini net görürsünüz. Bu düzende herkesi orta sınıf yapamazsınız, on yıllardır 1 milyar insan hep aç, yoksul, çıkış yolsuz ve ağır sömürü altında.
Yani “küçük köy”ün en köle 1 milyarı, daha az köle 1 milyardan fazlası var.

Değişmeyen bir şey var, dünyayı ateşe atan
Küçük köy’leşirken, hiç hesaba katılmayan bir şey vardı: Herkesin ne halt ettiğinin görülüyor olması. Her türlü bilgiye ulaşıyor, anında haberleşiliyor olması.. Sömürü ve baskının ölçekleri.. Köyün yüksek yerlerinde vur patlasın çal oynasın, alçak yerlerindeki umutsuzluk, karamsarlık, yoksulluk.
Küresel köyleşirken, bir şey değişmedi: dünya egemenlerinin, yani emperyalist güçlerin, iki yüz yıllık sömürü ve baskı politikaları. Dünya ticaretine egemen rolleri.
200 yıllık sömürme politikalarıyla küçük köy atmosferi uyuşmadı. Küresel düzene geçilirken, adaletsizliği giderme, yoksulları koruma ve yükseltme, daha insanca yaşam olanaklarının sağlanması konusunda yeni bir anlayış ve yönetim biçimi gerekli ve zorunluydu.
Ama tam tersine, emperyalist egemenlik 200 yıllık yöntemiyle dünyayı idare etmeyi sürdürdü. Petrol olmasa kimsenin yüzüne bakmayacağı Orta Doğu ve Müslüman ülkeler coğrafyasına bakın. Hem en büyük alçak, diktatör, işbirlikçi, başarısız yönetimler orada yaşıyor, hem de emperyalistler top ve tüfekle bu coğrafyayı parçalayıp un ufak ediyor.
İslam coğrafyasındaki bu büyük savaşın arka planında, hiç kuşkunuz olmasın, Batılıların içselleştirdiği, Huntington’ın Medeniyetler Çatışması çözümlemesinin kendisi de var.
Köktendinciliğin kök salıp dünyaya dehşet salmasının ardında ne var diye büyük arayışlara girişmeyin. Afganistan’dan başlayın, Irak’ı ve Suriye’ye bakın, Yemen’de sürdürülen alçak savaşa, Kaddafi ile birlikte Libya’nın ortadan kaldırılmasına, Türkiye’ye yönelen tehdide, Pakistan’a.. bakın oğlu bakın.
Suudi Arabistan’a bakın. Köktendinci yönetimlerden her zaman daha köktendincisi vardır. Siyasal İslam’dan çok daha iyi kafa kesecek siyasal İslamcı çıkar. 100 değil, bir kaç yüz kişiyi, binlerce kişiyi birden öldürmeye hazır, bunun yöntemlerini geliştirecek inanç kurbanları çıkar. Ve bunu asla önleyemezsiniz. En total gözetleme bile.

Bırakın Avrupa’ya akın etsin göçmenler
Bu bir yoksulluk meselesi değil, aynı zamanda ve daha çok aidiyet, onur meselesi. Köktendinci alçak rejimler işbaşında kaldığı, küresel adaletsizlik, ötekileşme ve onursuz yaşama mahkumiyet sürdükçe..
...Bu coğrafyada herkes müstakbel bir terörist, herkes bir intihar komandosu olabilir. Bu kadar basit.
Eski dünyanın emperyalist kılıçlı, top tüfekli giysisi- politikası, küresel köy gerçeğiyle bugün daha hızlı çatışıyor.
Ben olsam, 2 milyon göçmenin tuzu kuru Avrupa’ya haklı hücumunu mümkün kılacak her şeyi yapardım. Anlaşma yok, düzen değiştirmeli.
Parçaladığınız ülke insanları size kaçıyor: bundan daha doğal ne olabilir!
Bomba yağdırarak bu gerçeği değiştiremezsiniz.
 17 Kasım 2015 Salı / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder