Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

17 Kasım 2011 Perşembe

Böyle Akademi Türkiye İçin Yeterli


(TÜBA için yapılan öneri zırvalıkları üzerine, ikinci bir yazı)

Türkiye Bilimler Akademisi’ne siyasi iktidarın operasyonuna, iktidarın adamlarından tam destek gelmesi şaşırtıcı değil. Birileri TÜBA’nin dinsiz imansızların elinde kaldığını, evrimcilerin orada cirit attığını belirtirken, “bilimden yana” gözüken bazı iktidar yazarları da, Akademi’nin “bilim felsefesi”nin hiç de iyi olmadığını, çoğulcu bir bilim anlayışının orada egemen olması gerektiğini belirtmekte ve “Akademi kimden yana?” diye sormakta.
Aslında “kimden yana” sorusu, başlı başına bir ihbarcılıktır ve ayrıca iktidarın yaptırımına gerekçe sunmaktadır. Efendim, Korkut Boratav, Akademi’de konferans vermiş. Boratav dünya ekonomik krizini Marksist açıdan anlatmış.. Türkiye ekonomisinin İMF’ye teslim edilmesini eleştirmiş...  Merkez kapitalist ülkeler kendi çıkarlarına oluşturdukları ekonomi programları Türkiye’ye dayatırlar, demiş.. Oysa Kemal Derviş’in programı başarılı olmuş.. Akadmi “böylesine ideolojik bir konferans”a nasıl izin vermiş. Eğer veriyorsa, Derviş’i de savunan bir iktisatçıyı da davet etmeliymiş...
Bu eleştiriye, iktidar haddini katbekat aşan gözü kara destek mi, yoksa gözü karalığın doğurduğu bir şanssızlık mı desem, bilemedim.
Akademi’nin davet ettiği konuşmacılara bakıldığında, örneğin ABD’nin dünyada ekonomi çıkarlarını savunan yabancı bilim insanları da var! Ama onların yanına Boratav gibi birini koymak gerekmez. Çünkü doğru olan bugünkü dünya ekonomik düzenidir! (Çöktüğünün farkında bile değiller!)
Akademi’ye böyle bir saldırı ile, Akitçilerin “vayy evrimi savunan broşür yayınladılar” şeklindeki saldırısı arasında bir fark yoktur!
***
Çoğulcu bilim” (ne demekse) adına, “orada niye bir ilahiyatçı profesör üye değil?” diye de sorulmaktadır! Bence Diyanet İşleri Başkanı da Akademi’ye girmelidir! O “zat-ı profesörleri”, bilime büyük bir katkıda bulunmaktadırlar:
Depremi sadece tesadüfle, fay hatlarıyla izah etmeye çalışmak yetersiz olacaktır. Bu tür afetlerin, sınanmak için olduğu düşünüldüğünde, depremi yaşayan insanların bu imtihanı verdi (ölerek!!!), şimdi imtihan sırası geride kalanlardadır (onlar da ölüme hazırlanmalı!!!)... İnsanlar tarih boyunca doğal afeti yorumlamada zorlanmaktadır; yaratıcı kudret yok sayılarak, deprem tesadüflere bağlanmamalıdır.. Böyle yapanlar zihin tembelleridir..”
Mehmet Görmez, unutmayın, profesör doktordur! Diğer profesör doktorlardan ne gibi bir ayrıcalığı olabilir ki!
***
Bilim akademilerinin dünyada örneklerinin işleyiş mekanizmaları hakkında okurlarına tek satır bilgi vermeyeceksin, ama TÜBİTAK Bilim Kurulu’nun TÜBA’ya üye atamasını normal karşılayacaksın. Deniyor ki, “o da bilim kuruludur”! Tabi, o bilim kurulu üyelerini atayanın Başbakan olduğu belirtilmeden!
TÜBİTAK’a 3 üyeyi YÖK atıyor. 3 üyeyi Bilim Kurulu seçiyor. İkisini TÜBA seçiyor. Her boş koltuk için ikişer aday öneriliyor ve son seçimi Başbakan yapıyor!
14 üyeli TÜBİTAK Bilim Kurulu’nun geride kalan diğer 6 üyesi de, üniversiteyi bitirdikten sonra kamu hizmetinde 10 yıl çalışmış kişiler arasından seçiliyor. İkisini TOBB; 4’ünü de Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı öneriyor. Tabii, her bir koltuk için ikişer öneri aday arasından, Başbakanın 6 üyeyi atıyor. TÜBİTAK Bilim Kurulu, bir akademisyenler topluluğu değildir. Aralarında oda başkanları, sanayiciler vb var!
Özetle hepsi Başbakanın atamasıdır.. “Başkanın adamları” böyle oluşuyor! Derin minnet duygularıyla!!! Onlar TÜBİTAK Bilim Kurulu’nu oluşturuyor. Bu bilim kurulu, Akademi’ye 100 üye atayacak!!!
TÜBA’ya üye seçimi ise, seçkin bilim insanlarınca yapılıyor. Üst başarı kriterleri aranıyor.. Seçkin üyeler, ancak, en az kendileri kadar bilimsel başarımı olanlar tarafından seçilebilir!.. TÜBİTAK olsun YÖK olsun, Akademi’ye ancak en iyi olasılıkla kendi düzeylerinde insanları üye olarak seçerler. Şüphesiz aralarında “iyiler” olacaktır, ama bunlar vitrini kurtarmak amaçlı kişiler olacaktır.
İktidarın mdya adamları, istifa edenlere diyorlar ki “yanlış yaptınız geri dönün... size kapı açık..” Buna işçiler olsa, “patronun grev kırıcıları” diye seslenirdi! Ayrıca, “merak etmeyin, TÜBA’ya üye seçerlerken de liyakata dikkat edeceklerdir,” diye de güvence veriyorlar!
Kah kah kih kih!
TÜBA’ya 100 üye seçme yetkisi verilen iktidarın emir ve talimatlarını uygulamakla memur YÖK’çülerden seçme yetkisinin, üniversitelere ve öğretim üyesi derneklere verilmesi önerisi de başka bir zırvalıktır.
Bütün öneriler “Roma’ya” çıkıyor, yani “TÜBA kendi üyelerini kendileri seçmemeli. Hükümet seçmeli, siyaset seçmeli.. Türkiye’ye evrensel karakterde bir bilim akademisi gerekmiyor, bilimler akademisine kimlerin gireceğini siyaset saptamalı...”
***
Her zaman şunu kendimize layık görüyoruz: Bu kadarı, Türkiye için yeterli (Doğu İçin Geçerli, diploması)!
Akademi’ye seçim mi; eğitim kalitesi mi, iktidarın hukuk politikası mı, demokrasi uygulaması mı.. Türkiye için yeterlidir bu kadarı..
Daha ötesi, Batı için, gelişmiş uygarlık için geçerlidir!
Akademi’den istifa etmeyecekler için de bu anlayış geçerli olacaktır:
Bize yeterli kardeşim, parayı iktidar veriyor... eeee tabi ki düdüğü çalacaktır...”
Akademi’ye parayı sanki babalarından hesabından veriyorlar!
Fransız Bilimler Akademisi de devlet bütçesinden destek alır.. Orada ve diğer ülkelerde hiç bir iktidarın aklına “parayı veririm, üyeyi de atarım” gelmez.
Buna cesaret bile edemezler! Neden acaba?
Diyorum ki özetle, bir musibet, özgürlük doğuracaktır!
-Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji, Sayı 1287, Gündem, 18 Kasım 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder