Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

8 Kasım 2011 Salı

Yeni İstifalar ve İçselleşmiş Tabii Olma Hali


Halet Çambel, Bozkurt Güvenç ve Ayhan Çavdar’la birlikte, Türkiye Bilimler Akademisi’nden istifa edenlerin sayısı 59’a ulaştı. Ayhan Çavdar, Akademi’nin ilk 10 kurucu üyesi arasındadır. İlk genel kurulda ilk başkanı seçildi, dört yıl sonra ikinci kez başkanlığa seçildi. Daha sonra, Akademi’nin şeref üyeliğine geçti..
Diyor ki: “Türkiye’nin en saygın bilim insanlarını kucaklayan Akademi’nin akıl ve bilimi önde tutan koşullardan uzaklaştırılmak istenmesini ve keyfi tercihleri kabul etmediğim için, istifa kararı aldım..”
***
Türkiye üniversiteleri zaten siyasi iktidarın boyunduruğu altına sokuldu. “Türban konusunda zorluk çıkartan 30-35 öğretim üyesini izliyoruz” biçiminde verdiği demeçten sonra, ve bazıları hakkında soruşturma açtıktan sonra, “Üniversitelerin İnzibat Başısı ünvanını alabilecek kıvama gelen başkanların güttüğü üniversitelerinden çok cılız sesler yükselebiliyor. O da, yerleşik kimliklilerinden. Şüphesiz ki bazı öğretim üyeleri derneklerini unutmuyoruz.. Onlar da olmasa, hüküm süren büyük sessizliğe bakarak, bu ülkede akademisyen var mı diye soracağız..
Üniversitelerarası Kurul’da da, doçentlik için, ancak “akademik yükseltme yağması” denebilecek kurullar oluşturulduğunu, Hürriyet’de Yalçın Doğan’ın yazısından öğreniyoruz! Bu iş tamamen, iktidar/ cemaat lehine layığı ile yerine getirebilecek ve gereğini yapabilecek birtakım “güvenilir” yeni üniversitelere verilmiş!
Türkiye’de akademisyenlik ünvanı, bugüne kadar görülmemiş biçimde, kılıfına uydurulmuş yağmalama dönemine de sokuldu! Türkiye, yüzü aşkın yeni “üniversite” açısından bakıldığında “akademik karanlık çağa” sokuldu denebilir ve buna yol açanların Türkiye Üniversiteler Tarihi’nde çok özel bir yerleri olacaklarını kestirmek zor değil..
Bu iş öyle, köpeği ve motosikletiyle gazetelere sık sık magazin haber servisi vererek, toplumda sevimlilik parsası toplamaya benzemez.. Üniversitelere giriş sınav rezaletlerinin bile hesabının verilmediğini de, bellek unutmaz... Yarın, cemaat ve iktidar yandaşlarından kaç onbin kişiyi haksız yere üniversitelere soktunuz diye, birilerinin hesap soracağını da unutmamanız gerekir..
Burası Türkiye kardeşim! Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner...
***
Böyle bir üniversite ortamında, TÜBA’nın masum kalabilmesi mümkün olmazdı. Nitekim iktidar kılıcını indirdi!
Burada üzerinde durmamız ve anlamaya çalışmamız gereken bir nokta, TÜBA’da kalmayı yeğleyecekler olursa, onların ruh ve düşünce halleridir. Bu Cuma günü yayımlanacak CBT’deki Gündem yazımda şöyle yazdım:
İktidar, toplumun bütününü, heryeri, herşeyi, sürü halinde güttüğü binlerceyle, onbinlerceyle işgal ediyor! Hiç bir şey geride bırakmamacısına! Akil ve özgür beyin, en azından bu büyük işgal karşısında, siyasi taraf tutmayı bir kenara bırakarak, iktidar kalabalığına karışmadan, kendi benliğini ve birey olarak varoluşunu korumayı düşünmelidir, derim..”
***
Peki, bu tam gerçekleşemiyorsa, neden?
İnsanlarımızın ruhuna ve düşünce yapısına, Osmanlının tebaa geçmişi önemli ölçüde hâlâ egemendir. Bunun nedeni, iktidarların (sivil ve tabii ki askeri de!), her zaman baskıcı, herşeyi devlete ve hükümetlere bağlı tutan, onlar aracılığıyla işlerin ancak gerçekleştirilebileceği düşüncesini içselleştiren siyasal ve sosyal bir ortamı egemen kılmalarıdır.
Özetle, iktidar yapıları, sivil (hükümetler ve devlet dışı) güçlerin örgütlenmesine ve gerçekleşmesine, dolayısıyla demokratik bir ortamın gelişmesine olanak tanımamıştır.
Bu bakımdan, Türkiye Bilimler Akademisi’nden bazı üyelerin, iktidarın siyasi operasyonuna boyun eğmesini, salt “hükümet yanlılığı” ile açıklamak doğru değildir!
Bunlar arasında şüphesiz ki, çeşitli nedenlerden kaynaklanan hükümet yanlılığı da vardır, ama bunlarda bile şu düşünce içselleşmiştir:
a) devlet, siyaset desteği olmadan Akademi olmaz, yürümez;
b) Akademi ancak devlet tarafından kurulursa Akademi olur; sivil, kendi başına bir akademi olmaz..
Bu, tamamen, baba(devlet/iktidar)erkil görüşlerin egemenliğidir; bu bakışın en yetişkin olması gereken beyinleri de esir almasıdır..
Ben yakıştıramıyorum, ama bir yazarımızın sık kullandığı deyimle, “burası Türkiye abicim..”
--
Okur Notu, Akın Sinanoğlu: “Sayın Bursalı, kimlerin istifa ettiği ya da edeceğini değil de kalanların listesini yakın zamanda yazarsanız daha isabetli olur sanıyorum.”
--8 Kasım 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder