Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

26 Nisan 2014 Cumartesi

Bu işi Bitirelim: RTE Duvarı ve Gül

Neden Gül- Erdoğan ayrılığı üzerinde duruyorsunuz bu kadar, önemli mi? Ha o ha öbürü, ne farkeder.. Bunlara mecbur muyuz... 6 Ok için yazacaktınız ne oldu...
Evet, yeni 6 ok önerisi üzerine yazacağım.. CHP üzerine de.. Önce şu işi bitireyim: Politika ayrıntılarda gizlidir.. AKP’nin ileride nasıl ve hangi rüzgarları yelkenine doldurarak seyredeceğini bugünden okumak mümkün olabilir. Siyasette hiç bir şey “bütünlüklü” değildir, yaşadığımız zamanın bir aralığında bize öyle gözükür; tıpkı şimdi RTE-Duvarında olduğu gibi.. ama herşey parçalanmaya, ayrışmaya mahkumdur, hele hele bir kitle partisinde farklı görüşlerle birlikte değil de, salt kendi tekçi kendi görüşüyle ilerlemeye çalışıyorsa birileri..
Dün RTE, Gül ile oturup anlaşırız, ilk görüşmemizi bu hafta yaparız, dedi. Bu Gül’ü tamamen safdışı bırakması halinde, partide kendi dışında ciddi bir potansiyel güç birikimine yol açacağını gördüğüne işaret eder. Gül’ü dışlamaktansa bir şekilde entegresyonu deneyecek anlaşılan.. Gül’e yönelik yazıyla, bu kez görüş faklılığını vurgulayacağım. Bildiğimiz şeyler gibi, ama toparlamakta ve kayda geçmekte yarar var..
***
Gül, hangi konularda RTE’den ayrılıyor? Bunlar “ufak tefek” şeyler mi, yoksa hepsini bir araya getirdiğimizde, çok farklı bir politik fotoğraf mı ortaya çıkıyor.. Yoksa bu farklılıkların, “dava arkadaşlığı”, “yol kardeşliği”, “din kardeşliği” gibi, ikisinin de üzerinde varsayılan ve ileri sürülen bir “politika üstü şey” karşısında önemi mi kalmaz? Çünkü, ikisi arasında farklılığı vurguladığınızda, bazı AKP yandaşı çok bilmişler ne olduğu pek anlaşılmayan o gizemli “dava”nın birleştirici gücünü ileriye sürüyor hemen.. O “dava” nedir bilemem. “Gizli bir şey”se, yazarak anlamaya çalışırız! Ama şimdi işimize bakalım!
***
Yolsuzluk ve Rüşvet, önceki yazının konusuydu. Gül’ün bu konulara bulaştığına dair bir şey duymadık.. Başbakanlığı, Dışişleri Bakanlığı döneminde de. Çizdiği profil, içinde bulunduğu iktidar çevrelerinde rüşvet ve yolsuzluktan önemli bir rahatsızlık duyduğu biçimindedir. (Sadece o değil, örneğin Arınç ve bazılarının da, bu utanç verici durumdan büyük rahatsızlık duyduğunu, ama kısa dönem kişisel siyasi çıkarlar ve iktidarın – partinin sürmesi uğruna, sıkı durmaya çalıştıklarını varsayabiliriz.. Gül, önümüzdeki dönem önemli bir siyasi rol üstlenirse, rüşvetçilerle ilişkisi ne olur, görürürüz..
Gezi ve Taksim Parkı: Gül, Taksim Parkı’ndan kaynaklanarak ülke çapında RTE iktidarına yöneler büyük direniş konusunda, RTE ile 180 derece ters düştü. RTE Kuzey Afrika’dayken, Taksim olayını bitirmek için hükümetle birlikte harekete geçtiler. Ama tapelerde de eski İstanbul valisinin söylediği gibi, RTE nuh dedi peygamber demedi.. Ülkeyi büyük çatışmanın içine sürüklemekten ve “yüzde 50’yi zor tutuyorum” demeciyle milleti birbirine kırdırabileceğini açıklamaktan kaçınmadı. Hala Taksim intikamcılığını sürdürüyor, yenilgiyi hazmedemiyor.
Gül ile RTE arasında çok temel bir politik anlayış farklılığı: Toplumun genel sesine kulak verme, esnek olma, yanlışlığı pratikte görülen politikalarda israr etmeme.. RTE bir askeri diktatör gibi toplumu ezip geçecek bir siyasi karakter ve kararlılık içinde.. Böyle başka bir tip daha AKP içinden çıkar mı bilemem..
Dış Düşman: RTE’nin hemen hemen kendisine karşı bütün olaylarda kullandığı kalıp dış düşman oldu. Böylece seçmenlerine “düşman” göstererek kendi etrafında birlik sağlıyor! Taksim direnişi de düşman düşmanların eseriydi! Oysa Gül olaya daha gerçekçi yaklaştı..
Avrupa Birliği: RTE, aslında AB ile ilişkilerin alt düzeyde gitmesinden memmun gibi, umurunda değil. Zaten baktığınızda, kurmak istediği büyük otoriterlik/diktatörlük yönetimi ile AB birlikte yürümez. AB’den kaynaklanan direnişler olmasa, RTE sorun yaratmak için bahaneler bulacaktı bile diyeceğim! RTE’nin, AB’nin evrensel hukuk, demokrasi vb anlayışı ile en küçük bir görüş-ilişkisinin olmadığı açık seçik. O aslında bir Orta Doğu’ya uygun bir kişi.. Zaten, Doğu’nun despotik yönetimini kurmaya çalıştığı görülüyor. Avrasya diye kimse bunu bize kakalamaya çalışmasın! Orta Doğu liderliğine oynamanın gereği de budur!
Gül ise daha evrensel hukuk ve demokrasi değerlerine yakın duruyor. Tabii, Gül’ün ABD ve AB ile daha uyumlu politikalar izlediği de açık.
Sosyal medya ve demokrasi: Gül, twitter gibi sosyal medya araçlarının özgürce kullanılmasından yana olduğunu söylüyor. Bu araçların günümüzde engellenemeyeceğinin farkındadır. Dünyanın ne tarafa evrildiğini daha iyi görüyor. Bu açıdan, demokrasi vurgusu, RTE ile önemli içerik farklılığına sahip. Ama diyebilirsiniz ki, İnternet yasasını onaylamadı mı.. bu, aralarında sadece bir üslup farkını göstermiyor mu..
Gül, HSYK’yı da, eleştirerek onayladı. Şüphesiz, partisi liderliğinden apayrı düşmek niyetinde değil. Eninde sonunda orada politika yapacak. RTE’nin güçlü –iri sesi karşısında eninde sonunda uyumlu gözüküyor. Özellikle RTE büyük cepheler açınca, değil Gül, partisinden kimse karyı çıkamıyor. Gül, tıpkı Şike yasasında olduğu gibi, onaylamadığı yasanın kendisine geri döneceğini ve sonunda onaylayacağını biliyor. Bunu da unutmayalım... daha pek çok konu var, ama yer yok..
Özetle: RTE’nin ülkede kurmaki stediği ve ülkeyi götürmek istediği yer ile, Gül’ün politik / anlayışı- projesi arasında derin farklılıklar var. Gül bu değerlerinde gerçekten pratikte ısrarcı olursa, yönetimde görev alırsa RTE’yi frenleyici bir politika üstlenebilir. Tabii, kendine bağımsız bir yönetim alanı elde edebilirse.. Edemezse, zaten, şimdilik kenarda duracak, derim..

---24 Nisan 2014 Perşembe / Bilim ve Siyaset- Cumhuriyet

1 yorum:

  1. Merhaba,
    Sayın Orhan Bursalı, Tüyap İZMİR Kitap Fuarı etkinliklerinin yoğunluğundan yazılarınızı ancak okuyabiliyorum. Bu İşi Bitirmeli yazınızı da bugün okuyabildim. Hiç sözü uzatmaya gerek yok; çok iyi bir değerlendirme olmuş ve yakın gelecekte siyasi aktörlere yararlanabilecekleri öngörüde bulunmuşsunuz; yararlanırlar mı? elbette ayrı bir konu.
    Yazınız olağanüstü ama bir yere takıldığımı söylemeliyim. Şöyle diyorsunuz: "Yolsuzluk ve Rüşvet, önceki yazının konusuydu. Gül’ün bu konulara bulaştığına dair bir şey duymadık...(...) Sadece o değil, örneğin Arınç ve bazılarının da, bu utanç verici durumdan büyük rahatsızlık duyduğunu..."
    Sayın Bursalı, öyle bir konuma geldik ki ayakkabı kutusu çocukları oyuncağı oldu. Artık Gül, Arınç başka AKP'liler için "temiz" oldukları söylenebilir mi? Gerçekten bu kadar pislik içinde 'temiz' kalmak olanaklı olur mu? Pisliği görmeseniz de iğrenç kokusunu metrelerce uzaklıktan duyabilirsiniz. Rüşvet, yolsuzluk, karapara aklama, haksız kazanç sağlama, siyasi konumunu kişisel çıkarlar yönünde kullanma gibi erkin-RTE'nin bu yönde ilişkiler içinde olduğu kesin. Bilinmeyen yalnızca pisliğin boyutu ve yasal olarak belgelenmemesi; yasallık bu durumda geride kalıyor. Pislik, iğrenç kokusuyla toplumu ve kurumları zehirlerken, çürümenin bataklığı geleceğimizi bile yok etmeye doğru ilerlerken A. Gül, B. Arınç'ın, başkalarının bu ilişkiler içinde yer almadığını düşünmek olası olabilir mi? Bu kadar "temiz" kalabilmeleri bataklıkta nasıl olanaklı olabilir? Mezhepleri bu kadar mı geniş, derileri bu kadar mı kalın? RTE'nin " Mahremime girdiler" sözleri yolsuzluğun itiraf değil mi? Üstelik "Kayıp Trilyon Davası" gibi bir dava da öylece ortada duruyor. Gerçekten kendileri bu yolsuzluk-soygun yağmasına katılmasalar bile, içine düştükleri bu durum daha iğrenç değil mi, onları aklamaya yeterli mi?
    Saygılarımı sunuyorum
    Selçuk Oğuz

    YanıtlaSil