Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

16 Nisan 2014 Çarşamba

Gül, RTE’yi Köşeye Sıkıştırıyor

Bazı okurlarım ve sosyal medyada sohbet ettiğim insanlar, tabii bir de AKP’liler, “boşuna yazıp çiziyorsun Gül ile RTE arasında sorun çıkmaz kardeş kardeş anlaşırlar, onların yoktur birbirlerinden farkları, hayale kapılma..” diye habire not gönderip duruyorlar..
Ne desem bilmiyorum, ama şunu belirtirim: burası hayal kurma yeri değil, net olmayan fotoğrafları, çelişkileri ve gelişme doğrultularını görmeye çalışma yeri.. Biz polisin “olay yeri ekibi”, veya kriminal laboratuvarı, veya suç delili arama yeri değiliz.. O polisin ve mahkemelerin işi.
Mesela bazı gazeteciler vardır, mutlaka “belgesini” görmek ister, olmadan inanmaz.. Örneğin ünlü gazeteci Seymour Hersch’in, Suriye’de Sarin gazının atılmasına Türkiye’nin yardımcı olduğuna ilişkin yazıları.. Bu tür, “belge görmeden” inanmayan gazeteciler hemen, “kaynak belli değil”, “hani belgesi” falan yazdılar..
Şüphesiz, siyasal analiz cuk oturuyorsa, belgesini varsın başkası bulup çıkarsın. Bu konuda belge zor çıkabilir, çünkü örneğin ABD yönetiminin Türkiye üzerine kurduğu politik bir gelecek, beklentileri vb vardır. Bunu ateşe atmaz, ama çevresinden sızdırarak bunu hissettirir, “canına okurum senin..” gibisinden.
Mesela, ABD, Türkiye-Suriye-MİT-El Nusra- Sarin gazı bağlantıları üzerine telefon konuşmalarına sahiptir.. Perde arkasında durumu saptamıştır. Suriye’ye havadan bombardıman kararını vermişken tam, Obama’nın masasına, kimyasal gazı atanın Esad olmadığı bilgisi konmuştur.. Bombardımanı durdurmuştur, İngiltere vb ile birlikte.. Londra ve Paris’ten de ses soluk çıkmadı o zaman, neden diye sorun bakalım!?
Neyse konumuza dönelim:

HER İKİSİNİN HESABI AYRI
İlk Kasım 2011’de de Cemaat ile RTE arasındaki ilk önemli çatlakları yazdığımda da benzer yorumlar geliyordu... Et ve tırnak gibidir onlar, gibisinden, siyaset dışı.. Gazetemizden bile!
Yoo, Gül-RTE arasındaki ilişki, şüphesiz ki Cemaat’ten farklı...
Ne kadar farklı, diye sormama izin verin..
Yanıtım: En azından en çoğuna kadar!
En az şu demek: Kendi farklılıklarını hoşgörü ile kabul edebilirler, ama olmaları gereken yerlerde mutlaka olmalarına birbirlerinin izin vermesi koşuluyla (sorun var ama anlaşır çözeriz hali)..
En çok ise şu: Sen sağ ben selamet, hadi eyvallah! Ben ne alabiliyorsam alıp gidiyorum (derin çatışma hali)..
Şu anda RTE ile Gül arasındaki ilişkilere ikisi de açık. Rüya görmüyorum, olasılıklara bakıyorum..

GÜL, FARKLILIKLARI VURGULUYOR
Farkında değil misiniz? En son, RTE’nin durmadan hedefinde tuttuğu “Eyy TÜSİAD”a gidiyor.. Twitter, Gezi ve daha pek çok konuda, Gül ile RTE farklı anlayışların insanı... Yoo hayır, şimdi de önüme takiye yapıyorlar gibi zırvalıklarla gelmeyin.. Burada siyaset konuşuyoruz, komplo teorileri değil..
İyi mi kötü mü gibi bir değer yargısında bulunmadan, sadece saptama yapıyorum:
Biri haddini bilir, diğeri bilmez..
Birinin kulağı toplumsal tepkileri gelişmelere açıktır, diğerinin kapalı ve bildiğini okur..
Biri kurumlar arası ilişkilere ve işbirliklerine daha yatkın, diğeri otoriter ve yaptırımcı. Herşeyi tek elde toplayıcı..
Biri mesela Batı ile daha uyumludur, ses dinler, diğeri ise herkesle kavga etmeye hazırdır... Kendi egemenlik alanlarını genişletmek ve kurmak, herkesten daha önemlidir.
Biri sanki daha uzlaşmacı, diğeri kesinlikte uzlaşmasız..
Biri sanki demokrasinin kurallarına daha uygun ve yatkın, diğeri kesinlikle değil, tam tersine parçalayıp yokedici..

SİNSİLİK VE DOBRALIK KONUSU
Hadi, hazır bunları yazmışken, bizim mahallemizdeki sık bir anlayışı da dile getireyim, aflarına sığınarak: Birini çok sinsi bu nedenle çok tehlikeli bulurlar... Diğerini ise açık ve dobra!..
Doğru gibi görünse bile, tercihler söz konusu olduğunda, bu görüşü paylaşmam...
Çünkü siyaset konuşuyoruz.. Bunu biraz “Stokholm Sendromu”na yakalanmış insanların tavrı olarak gördüğümü söylememe izin verin! Çok dobrasın helal olsun sana bu yollar, vur vur biraz daha!

TAPINMA HALLERİNİN NEDENİ
Aslında bu sendrom, AKP yandaşlarında da var.
Bu onlarda bir tapınma hali oluşturuyor!
Her yaptığını savunuyorlar hem de en aptalcasından ve beyinsizce: Ayyy ne kadar doğru!
Tapanlarına bakıyorum şöyle düşünüyorlar: Bizi kesin/şiddete dayalı bir otorite ile sığır gibi güdecek birisi gerektir. Ben bu güce taparım.. Biliyorum ki, taptığım sürece de işim aşım param yükselişim tıkırındadır.. Öv ki yere göğü sığmasın..
Tabii, belirtmek gerekir ki, bu tapınma halleriyle tanrının şiddetinden gazabından da korunmuş oluyorlar..
Şüphesiz ki, belki de bizlere kıyasla, tam uç noktada, tam bir survival refleks.. Yani bu koşullarda uygun, en yaşamda kalmayı garantileme hali! Bu koşullarda, bu kadar çok tapınma hallerinin yaygınlaşmış olmasını da açıklayan bir durum var..
Bu tipler kendilerini öylesine aşmışlar ki, Tayyipgiller familyasına dahil ettikleri AKP seçmenlerinin, başlarında “daha mülayım” birisini görmeyi reddedeceklerini bile söyleyebiliyorlar!
Bırakın allahaşkına şu “belkemiksiz insan” falan zırvalıklarını!
Bu bile övücü bir laf olarak kalır!

ÇANKAYA’YA TİYOLAR!
Neyse, yazının ucunu serbest bırakırsan alır başını başka noktalara gider.. O durum...
Demek istediğim şu: Gül, Marmaray törenindeki el sıkışmanın gereğini yerine getirmeyen RTE’yi köşeye sıkıştırıyor. TÜSİAD olayı budur.
RTE, ancak kendi kopyalarıyla, avatarlarıyla davranabilecek bir insan.. Hatta, şimdi aşırı uçta bir yorumda bulunacağım:
Hani dedi ya, “terleyen cumhurbaşkanı olmalı”.. Yorumlarımız şu oldu: Bugünkü yetkileriyle yetinmeyecek, seçilirse eğer Köşke, kurulacak hükümetin, eğer Gül ise bu tepesine binmeye hazırlanıyor..
Peki şu yorumuma ne dersiniz: Başbakan olarak kalacağım, ama Çankaya’ya da benimle uyumlu, benim gibi terleyen bir Cumhurbaşkanı oturtmak istiyorum..
Ay, henüz bir şey kesinleşmemişken, şu eğlenceli konuyu sürdüreyim!

---15 Nisan 2014 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder