Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

11 Nisan 2014 Cuma

Ankara’nın Boynundaki Kalın Halat/ Suriye ve Kimyasal Gaz

Önce şunu belirtelim: Amerikalı gazeteci Seymour Hersch boşa yazmaz... Hayır, Pulitzer Ödüllü bir gazeteci olduğu için değil sadece, elinde bir takım sağlam veriler olmadan, bu yaşına kadar başarıyla südürdüğü gazetecilik kimliğini ateşin içine atmaz. Bazı inşa edilmiş hayatlar, bizdeki gibi o kadar ucuz değildir..
21 Ağustos 2013’de Suriye’de Şam yakınlarında Guta bölgesinde atılan kimyasal gaz sonucu başta çocuklar olmak üzere 2000’e yakın insan ölmüştü..
Hersch, epey bir süredir yazıp çiziyor taa geçen Aralık’tan beri: Gazı Türkiye verdi, diye. Şimdi yeni bir yazı ile konuyu yeniden gündeme taşıdı..
Adam haklı mı? Gazı bizimkiler mi ver? Verdiyse neden verdi?
Daha dün, Suriye’ye girmek için, “bir kaç füze attırırız, Süleyman Şah türbesine bahane yaratırız” diyen MİT Başkanı, Dış İşleri Bakanı ve Müsteşarı ile Genel Kurmay İkinci Başkanının katıldığı toplantıda, sızan konuşmaları öğrendikten sonra akla gelmez mi:
Acaba bizimkiler, Esad’a karşı bir askeri müdahalenin zeminini hazırlamak için, kimyasal gaz vermiş olabilirler mi?
***
Biraz geriye gidelim.. 2012, ABD’nin Suriye’ye müdahaleyi yoğun tartıştığı yıldı.
RTE+Davutoğlu, Esad ile bütün köprüleri atmıştı, kendisine 2 ay ömürler biçiyordu. Suriye sınırına askerler kaydırılıyordu.. Suriye’nin tıpkı Irak’taki gibi üçe bölünmesi tarışılıyordu.. RTE-Davutoğlu Suriye’yi Türkiye’nin doğal yayılma alanı ilan ediyor ve de göğüslerine “savaş kahramanı madalyası” takmak için hazırlık yapıyorlardı..
Fakat, ABD’nin Orta Doğu politikası zaman içinde daha gerçekçi bir zemine oturdu, Irak’ın ve Suriye’nin parçalanmasının, hiç de Amerikan çıkarlarına uygun düşmeyeceği, bu sürecin İran’a yarayacağı, bölgenin islami köktendincilerin üssüne dönüşeceği görüldü..
Bizimkilerin de etekleri tutuştu: Bütün politikalarını Esad’ın bir askeri müdahale ile devrileceği hesapları üzerine kurmuşlardı... Bu durumda korkulu rüyalarına dönen Esat iktidarda kalacak demekti..
ABD, askeri müdahaleyi tek şarta bağlamıştı: Esad kimyasal gaz kullanırsa..
***
Ankara, fiili olarak Suriye’deki iç savaşa zaten müdahale ediyordu. TIR’lar MİT kontrolünde silah ve cephane taşıyordu. Tape olaylarında sızdı ki bugüne kadar 2 bin kadar TIR silah götürmüştü.. Esad, RTE ve Davutoğlu’nun en büyük travmasına dönüştü.. Mutlaka devrilip gitmeliydi.. 
Derkeeeennn.. 21 Ağustos 2003 tarihinde dünya sarsıldı. Esad kimsayal gaz kullanmıştı!
Tabii bizim gazeteler “Katil Esad” diye veryansına başladı.. “Gazı Esat atmıştı, iktidarını korumak için kimyasal gaz kullanmaya başlamıştı!
İşte, ABD, daha önce yaptığı, “Suriye’ye Amerikan askeri müdahalesi sadece kimyasal gaz kullanımında gündeme gelir, bu bizim kırmızı çizgimizdir” açıklamasının gereğini yerine getirmeliydi ve hemen askeri müdahale yapılmalıydı, yoksa Şam’daki cani bütün halkı öldürecekti..

MİT RAPORU: EVET ESAD ATTI!
Ankara derhal açıklama yaptı: Gazı Esad’ın attığı kesindi.. Bizim MİT, olağanüstü bir çalışma ile iki günde hazırladığı bir raporla bunu “kanıtlıyordu”.
O kadar ayrıntı vardı ki, füzenin atılma açıları bile saptanmış, nereden fırlatıldığı bile belirtilmişti.
Rapor, RTE tarafından Putin’e bile verilmişti! Washington’a! Oysa ikisi de MİT raporunu ciddiye almamıştı
Bi dakka tabii! Dünya ise kimyasal gazı kimlerin attığını tartışıyordu henüz. Gazın atıldığı sırada Şam’da bulunan BM gözlemcileri hemen olay gerine gitmiş ve ilk açıklamalarında “Şam hükümeti tarafından atıldığına ilişkin bir bulguya ulaşamadık, sanmıyoruz” demişlerdi..
RTE, Davutoğlu ve medya borazanları ise yemin billah halindeydi..
Hey, bu ne acele, durun hele, diyorduk o zaman!
ABD ve müttefikleri de müdahale kararı da almıştı. Havadan bombalanacaktı sadece. Ama bizimkiler bunu yeterli bulmuyor, karadan saldırı yapılmadan sonuç alınamaz diyordu!

ABD NEDEN MÜDAHALE ETMEDİ?
Ama, ABD bir türlü harekete geçmiyordu, neden?
Hersch açıklıyor: “Harekâttan iki gün önce Obama yönetimini vazgeçiren şey, saldırının arkasında Esad rejiminin değil, rejime karşı savaşan El Kaide’ci El Nusra Cephesi’nin, daha önemlisi de Türkiye’nin bulunduğunun anlaşılmasıydı.”
Hatta bir Amerikalı yetkili şöyle bile demiş: “Türkiye hükümetinde bazılarının, Suriye içinde bir kimyasal saldırıyla Obama’yı kırmızı çizgi vaadini yerine getirmeye zorlayacağına inandığını biliyorduk.
Derken, bu yılın ocak başlarında dünyanın bir numarayı teknoloji üniversitesi olan M.İ.T raporu açıkladı: Guta’daki kimyasal silahları muhalif guruplar attı... kimyasalı atan füzelerin en çok 2 km menzili vardı ve ancak Esad düşmanı muhaliflerin bölgesinden fırlatılabilirdi!
Bu süreçte, Esad temize çıkmıştı, üstelik kimyasal gazların kontrolünü Birleşmiş Milletler’e vermişti, gazlar imha ediliyordu. ABD Dış İşleri Bakanı Kerry, Esad’ın işbirliğinin övgüyü hakkettiğini söylemesi, RTE ve Davutoğlu’nu tamamen devre dışı bırakıyordu. Artık ortada, ABD’yi Suriye savaşına sürmek isteyen, veya “sen yapmazsan bana izin ver ben oraya gireyim” diyen bir Ankara vardı, ve bütün işbirlikleri yatmıştı.. 
Beyaz Saray’ın RTE’yi silişi Suriye ile oldu..
Peki, bu kimyasal gazı nereden edinmişti El Kaideciler?
Döndük başa, yani Hersch’ün yazdıklarına: “21 Ağustos 2013’te Şam’ın doğusundaki Guta banliyösünde meydana gelen kimyasal silah saldırısı, ABD’yi Suriye’ye karşı savaşa sürüklemek amacıyla Türkiye tarafından El Kaide’ye bağlı El Nusra Cephesi’ne yaptırıldı..”
Diken’e şöyle diyecekti: “MİT planladı, Jandarma sınıra kadar taşıdı.”
***
Bunu Hersch söylüyor tabii. Kaynaklarının da kuvvetli olduğunu belirtiyor..
Beyaz Saray kısmen yalanlıyor. Belli ki, Ankara ile bağlarını koparmak niyetinde değil.. 
Hele ki yerel seçimden galibiyetle çıkmışken RTE.. 
Ve Ukrayna meselesinde Rusya ile dalaşma zirve yapmışken... 
Ve Türkiye'yi gerektiğinde bir cephe savaşı için kullanma planları masadayken...

Eğer doğruysa Hersch (biliyorum şüphe etmeyenler çok!), Obama’nın elinde, Ankara’nın boğazına doladığı kalın bir ip var demektir..
--10 Nisan 2014 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder