Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

18 Mart 2015 Çarşamba

Anzakların Hediyesi Ve Atatürk'ün Büyük sözü

Çanakkale Savaşları kadar yıldızı durmadan yükselen başka bir savaş var mıdır? 18 Mart bugüne kadar hep askeri törenlerin konusu olmuştu. Ama bir kaç yıldır Çanakkale ulusun ana temalarından biri. Birden, varoluşumuzu keşfettik
Burada bize yardımcı olan Yeni Zelanda ve Avustralyayalılara teşekkür borçluyuz. Anzakların torunlarının 25 Nisanlarda gözyaşları içinde Şafak Ayini’ne durması, bizi “sivil ulus” olarak da uyandırdı. Onlarla ağlamaya başladık. Sonra kulaklarımızı yere dayadık ve kendi ölülerimizi keşfettik! Anzakların torunları, bugün özgür ve bağımsız ülkelerinde başları dik yaşamalarını, Çanakkale’deki dedelerine borçlu olduklarını unutmuyor! Orada dedelerinin niçin öldükleri sorularıyla, ulus olarak varoluşun kapılarına geldiler. Dedeleri boşuna Çanakkale’de bizim Mehmetçiklerle koyun koyuna yatmamaktadır. Bunu gösteriyorlar.
Anzakların törenleri bizi tam ruhumuzun ortasından vurmuştur.
Anzakların torunları, Dur Yolcu! diye başlayan destansı şiirlerimizin içindeki mücevheri pırıldatmıştır.
Anzaklarla birlikte ulusça karşı karşıya bulunduğumuz zorluklar karşısında, kulaklarımızı Çanakkale’de, Conk Bayırı, Seddülbahir, Sarıbayır Tepeleri, Gelibolu, Kirtepe.. topraklarına dayadık ve aşağıda sessizce yatan yüzbinlerin kalp atışlarını dinler olduk. O yüzbinlerin sessizliğinin sadece Çanakkale’den değil bütün yurt topraklarında dinler olduğunu öğrenmeye başladık. Mehmet Akif’in Kuruluş ve öncesini anlatan destanında yeniden ruhumuzla karşılaştık.
***
Çanakkale Anzaklar gibi bizim de ulus olarak dirilişimizin bir temel taşıdır. Orası Ulusal Kurtuluş Savaşının başlangıç noktasıdır. Çanakkale’de yenilen İngilizler ve müttefikleri, daha sonra ellerini kollarını sallaya sallaya İstanbul’a girecek, bütün Anadolu’ya yayılacaklar ve bir ulusun doğuşunun ateşini yaktıracaklardır. Çanakkale’deki düşmanlar veya emperyalistlerle, Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndaki düşmanlar aynı ve tektir..
Çanakkale, bu ülkenin nasıl kurulduğunu yeniden bilince çıkartıyor. Retçilerin, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı da nihayet keşfetmelerini sağlıyor. Bu sağlıklı bir gelişmedir. Bu ülke topraklarında ortak yaşamamız ve tartışmamız için, en asgari zeminin bütün gerçekliğiyle nihayet kendisini kabul ettirmiş olmasındaki bu kadar gecikmeyi, İkinci Dünya Savaşı ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda kaybettiğimiz 5 milyon insanımıza vicdani izah sorumluluğu vardır.
***
Mustafa Kemal’in Anzaklar için yazdığı o müthiş iki paragraf, her 18 Mart’ta ve 25 Nisan’da ruhuma çakılır. Dakikalarca sözcüklere bakar dururum:
“Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçikle koyun koyunasınız.
“Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlâtlarımız olmuştur.”
Bu defa, Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki başarının sırrının bu sözlerde saklı olduğunu gördüm. Ancak bu sözleri söyleyebilecek yürekte, yetenekte, düşünce zenginliğinde bir insan, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başarabilirdi!
Mustafa Kemal’i insanlığın seçkin evrensel çocukları arasında katan ondaki bu uygarlık ve insanlık bilinci olmuştur. Sonraki gelenlerin hiç birinde, pratikleriyle yoğrulmuş böyle bir zenginlik ve ruh bulamazsınız. Babakanlardan, örneğin Turgut Özal ve benzerlerinin hangi sözleriyle anımsanacağı konusunda, bellekte küçük bir ufuk turu yeterli olacaktır..
 ***
Turgut Reis Tabyası’nın bulunduğu alanın bir mesire yerine dönüştürülmüş olduğunu gördüm geçen sonbaharki ziyaretimde. Epeydir uğramamıştım. Tepede yere gömülmüş devasa top neredeyse çalışır gibi yepyeni durmaktadır. Görevini sanki tamamlamamış gibidir!  İç duvarlarında yüzlerce anı yazısı.. İkinci Dünya Savaşı’nda kullanılmak üzere Boğazı kontrol eden bir mevkiye kurulan tabyanın ana silahı olan Alman topunun, özellikle deniz Savaşları sırasında İngiliz ve Fransız savaş gemilerine kan kusturduğu bellidir.
Yazık ki, tabyanın bulunduğu yerde, savaştaki görevini, rolünü, başarılarını, askerlerini, komutanlarını, ölülerini, kısaca öyküsünü anlatacak bir broşür bulmak, satın almak mümkün değildir. Oysa yüzlerce insan tabyayı gezmekte, orada dinlenmektedir.
Çanakkale’de yapılacak çok şey vardır. Sadece Barış ve Anıtlar Parkı değil, savaşta rol oynayan ana tabyaların destansı öyküleriyle bulundukları yerlerde yüzyüze gelmek şarttır.
Bu, öncelikle Çanakkalelilerin görevi değil mi?
--
20 Mart 2005 Pazar, Cumhuriyet 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder