Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

1 Haziran 2012 Cuma

Dünya Suyunu Çekiyor.


Yıllardır dünyanın suyunu çektiği konusunda raporlar hazırlanıyor, çalışmalar yapılıyor araştırmalar üzerinde toplantılar düzenleniyor ve yıllardır Dünya Su günü toplanıyor..
10 yıldır ne değişti, bilmiyorum.. Suyu tasarruflu kullanma konusunda dünya bir adım attı mı onu da bilmiyorum.. Ama bildiğim bir nokta var: Su konusunun giderek acilleştiği.. Dünyanın suyunu çektiği, suyunun azaldığı, su kıtlığının dünyanın pek çok ülkesinde had safhaya çıktığı... Ve Türkiye’nin de su kıtlığı tehlikesi altında olan ülkeler arasında olduğu..
Su meselesi, tek başına ortaya çıkan bir mesele değil.. Yani, herşey yolunda, bu su sorunu da nereden çıktı, gibi bir durum yok..
Su meselesi, dünyanın iklim meselesiyle de ortaya çıktı..
Çevre meselesiyle de ortaya çıktı..
Sanayileşme sorunlarıyla birlikte ortaya çıktı..
Dünyada canlı yaşamın giderek zora girmesiyle ortaya çıktı..
Dünya nüfusunun önce 4, sonra 5, sonra 6 ve şimdi de 7 milyara çıkmasıyla ortaya çıktı..
Elektrik üretiminin artışıyla birlikte ortaya çıktı
Refah dediğimiz, refahı gösterdiğine inandığımız pek çok rakamsal göstergeleredeki büyük artışlarla ortaya çıktı..
Biz insani gelişmişlikleri, ekonomik iyileşme ve gelişmeleri, zenginleşmeleri hep ülkelere, insana odaklı göstergelere bakarak değerlendirdik..
Ama şöyle bir durum yaşadık sonraları: İnsani göstergeler pek çok ülkede iyi güzel sevindirici de, ama ya yerkürenin göstergeleri?
Ekonomik gelişmişlik, refah ve çağdaşlık göstergeleri arasında, TEK BİR YERKÜRENİN DURUMU göstergesi yok.. Dünyanın Refahı ne durumda? Biz iyiye giderken, terazinin öbür kefesinde duran yerküre kötüye gidiyormuş.. Bunu farkettiğimizde her şey çok geç kalmıştı..
Peki, gerçekten farkettik mi? Farketmek, anlamaktır, görmektir, bilmektir.. Peki anladık mı?
Hayır, bin kez hayır..
ABD’de yeni muhafazakarlar, “su sorunu mu var dünyada, hayret bizde öyle bir şey yok” diyor. Amerika’da su sorunu yoksa, dünyada da yoktur!.. “İklim mi, iklimin kötüye gittiği, insanoğlunun ekonomik faaliyetlerle iklimi bozulduğu büyük bir palavradır..”
Temel anlayış şu: Kapitalist sistemde ekonomik göstergeler herşeydir.. İnsan ise, yerküre ise hiç bir şeydir.. Dünyanın durumu iyi olmayabilir, ne önemi var, ekonomik göstergeler iyi ya! (Yerküre ile birlikte dünya ekonomisinin de batması arasında bir ilişki var mı?!)
Bu ekonomik sistemle, insanlığın yoksulluğunun, insanlar arasında eşitsizliğin artmasıyla; acının, zulmün, savaşın artmasıyla, yerkürenin yoksullaşması ve iklimin felakete doğru gitmesi arasında birebir paralellikler var.
Bu ekonomik sistemin başrol oyuncusu ve felaketlerin babası ABD’nin mesela batması iyi bir şeydir.. Başka türlü, yenisi ve daha iyisi kurulamaz
Şarkıcının “batsın bu dünya” söylemini bu kapsamda yeniden yorumlamalıyız: Dünyanın ve insanlığın kurtuluşu için, kurulması zorunlu yeni düzen için buna şiddetle ihtiyacımız var sanki!
Konrad Lorenz’i bilirsiniz. Hayvan davranışları bilimcisidir. Kazlarla deneyleri ünlüdür.. Nobel bilim ödülü sahibidir.. 1980’lerde dünyanın gittiği çevresel iklimsel felaketi görmüştü. Şu sözü çok etkileyici olmuştu, özetle: Çevre felaketi dünyanın sonunu getirecek. Dünyanın normal düzende kurtuluş bilincine varması zordur, bunun için örneğin San Fransisko’nun bir çevre felaketiyle yok olması gerekir....
Yoksa çevre ve iklim için bu dünyanın radikal önlemler alması mümkün değil.. Gidişat tamamen dünyanın sürdürülebilirliği açısından imkansızlık yönünde..
***
Peki refah artarken, dünyanın durumu kötüleşiyorsa, su suyunu çekiyorsa, iklim bozuluyorsa...
Buna refah denebilir mi? Buna ancak kara mizah diyebiliriz!
Bunu şöyle açıklayabiliriz: Valla göstergeler çok iyi durumda, ama 10-15 yıl içinde dünya batabilir ve biz de yok olabiliriz!!
***
Dünya üzerinde kapitalist ekonomik sistem çerçevesinde şimdi bile hala kabul görmekte olan zenginlik / refah / gelişmişlik endeksleri hızla ve hemen değişmelidir.. örneğin: Elektrik üretimi ve kullanımı... Su tüketimi.. Ekonomik büyüme ve benzerleri, refah göstergelerinde önemli yer tutar. Deriz ki, adam başına günde yarım litre veya beş litre, veya 10 litre, belki de 100 litre su kullanan ülkeler çağdaşlık düzeyine ulaşmış ülkelerdir. Ne kadar elektrik az tüketilirse, o kadar gerisiniz demektir..
Hayır, bu değişmeli, yeni bir endeks hazırlanmalı. Çağdaşlık kriteri olarak, Suyu en tasarruflu kullanan ülkeleri dikkate alan yeni bir uygarlık /çağdaşlık ilkesi geçerli kılınmalı. 
Suyu ve elektriği tasarruflu kullanmanın bir ölçüsü getirilmeli, hemen her şeyde, evde, yıkanmada, lavaboda, ekonomide...
Sözde bir karbon emisyonu, karbon borsası mekanizması kurdular, ama bunun bir faydasını görmedi bu yoksul dünya..
Yeni bir normal saptanmalı, bu normal, G-20 ve ekonomisi büyük, adam başına milli geliri belirli bir düzeyin üstünde olan ülkelerini normali olamaz ve olmamalı..
Saptanacak yeni normalin üzerinde su ve elektrik kullanan ülkelerden ciddi para cezası alınmalı, veya bunlar uluslararası bir fona fazla su ve elektrik kullanım parası ödemeli.. Bu fon, dünyanın iyileştirilmesi, ve yoksul ülkeler için kullanılmalı..
**
O kadar çok değiştirilmesi gereken eski söylem ve terminoloji veya anlayış var ki! En büyüğünden en küçüğüne kadar..
Örneğin en sıradan olanı ve beyinlerimize çakılan bir tanesi: Kar yağışlarına küfür etmeyi bırakalım. Kar faciası bitiyor diye duyuyoruz tv’lerde..
Bu terminolojiyi değiştirmeliyiz.. Kar demek su, hayat demek..
Hepimiz yıllık sarfiyat cetveli yapalım.. Herkes ev bireylerinin elektrirk ve su kullanımını hesap etsin.. Yıllık ne tüketiyoruz.. Gelecek yıl bu tüketimi nasıl azaltırız.. Dünyanın sorumluluğunu hepimizin üstleneceği yeni bir toplumsal söylem, kural ve sistem geliştirilmelidir...
 (*) Bu konuşmanın biraz daha genişini, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin 23 Mart 2012’de Kadir Has Üniveristesi’nde düzenlediği Dünya Su Günü toplantısında sundum..
***
Gelecek Cuma yeniden buluşmak üzere..
--CBT 1315, 1 Haziran 2012, gündem

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder