Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

4 Nisan 2011 Pazartesi

“Algı” ve Ergenekon: İktidar Savaşı’nda Görüntü ve Gerçek, “Yeni Gerçeklik!”


Epey bir süredir yazmak istediğim konu: “Toplumsal algı”.. Metropoll araştırma şirketinin son yayınında, “Ergenekon” ve yargılamalarının toplumca nasıl “algılandığı” konusunu görünce, çok geç bile kaldı. Araştırmada, Şubat’a kıyasla Mart’ta, insanların “Ergenekon davası”na yargılama süreçlerine ilişkin “güveni azalmış.”
Bu konu, iletişim ile, kamuoyu oluşturmada, toplumsal algı ile ilgilidir. Bir olay, konu, nesne, kişi, dava, parti, olgu vb üzerinde toplumda “nasıl bir imaj”, veya “görüntü” oluşturmak istiyorsunuz...
 “Nesne”yi (şey’i), tüm gerçekliğiyle mi topluma algılatmak istersiniz..
Yoksa, şey’i, olduğundan çok daha farklı mı!
Ulaşmak istediğiniz kitlenin, sunduğunuz “şey”e tam güvenmesini ve “kendisine sunulan herşeyin doğru” olduğunu kabul etmesini isteyebilirsiniz..
Bunların hepsi “algı yönetimi”ne girer... Topluma “satacağınız” malın cinsine, cismine ve amacınıza/hedeflerinize göre “toplumsal algı” oluşturmaya soyunursunuz..
***
“Ergenekon”, bir şirketin piyasaya süreceği ve müşterilerine satacağı sıradan bir ürün/mal değildir. Ergenekon, bir “iktidar savaşı”nın adı, “temel aracı.
Büyük ve iddialı bir girişimi, bütün sonuçlarıyla kabul ettirebilmeniz için, topyekün (total!) bir toplumsal algı yönetimi ve bu amaçla da çok güçlü mekanizmalar kurmanız gerekir. İlan ettiğiniz “kötü”yü yoketmek ve yerine geçireceğiniz “iyi”yi de bütünüyle kabul ettirmek zorundasınız.. Üç-dört yıldır yaşadığımız bütün süreçte bunlar vardır.
Örneğin ana akım/büyük medya üzerinde “total egemenlik”, bu gereği yerine getirmenin koşullarından biridir...
Medya, toplumsal iletişimin ağını oluşturur; bu ağın içine alabileceğiniz, ve istediğiniz algıyı yaratabileceğiniz insan kütlesi kadar, başarılı olabilirsiniz..
İktidarın (yani Erdoğan’ın) başından beri “çarpışa çarpışa” ilerlediği medya savaşı bu amaca yöneliktir: a) kendi medyasını kurmak ve geliştirmek, b) senden olmayan medyayı ise parçalamak, satın almak, tarafsızlaştırmak, diz çöktürmek...
Hukuk/yargı mekanizmasını yönetmek, yine bu sürecin bir parçasıdır.. Çünkü, algının yargısal bir sonucu olmalıdır... 
***
“Ergenekon –üstelik:terör!– örgütü”, 3 yıldır adım adım inşa edilen bir olaydır... Yoo hayır, durup dururken, sıfırdan yaratılmış olduğunu söylemiyorum. “Askeri darbe” düşünceleri olabilir, birileri ne etsek ne yapsak diye ilişkiler içinde olmuş olabilir.. 
İşte algı yönetimi, bu noktada devreye giriyor. Birbiriyle ilişkili muazzam olaylar zinciri oluşturuluyor... Bir algı bombardımanı ile, aslında “darbenin bütün hazırlıkları” tamamlanıyor, “iyi ki ortaya çıkardık” algısını yaratacak büyük komplo, silah suikast “hazırlıkları” ifşa ediliyor! Hele Balyoz’ın “delillerine” baktığınızda, aslında, toplumu ne büyük felaketin eşiğinden dönüldüğüne ikna edecek her türlü plan ve programın hazırlandığını görüyorsunuz.
“Bir kötü”den, ülke ve dünya çapında bir “organizma” yaratılmıştır... Toplumsal algı böylesine dallı budaklı bir örgütün varlığına olan inanca varmışsa, o zaman, üye ve yönetici ilan ettiğiniz kişilerin de alabildiğine içeride tutulması gerekir... Çünkü yarattığınız “kötülük imajı” bunu şart koşar, bu imaja eşdeğer hapishane koşulları ve tutukluluk süreci devreye girer! Yarattığınız “canavar olgu”su, sizi de esiri alır!
Burada başka bir süreç daha başladı. “Darbe soruşturması”, bütün geçmişin soruşturmasına dönüştürüldü...
Taa Dersim’e kadar!
Atatürk de hesap vermelidir!
***
Derim ki, büyük bir “yeni gerçeklik” yaratıldı! Öyle ki, gerçeği araştıran yok, toplum algılarla yönetilmekte. Öyle ki, yanınızdaki adam da, bu algının tam esiri olmuş, “aman bize Ergenekoncu” derler diyor, bitmiş/bitirilmiş bir ordunun ne büyük tehlike oluşturduğunu yaveleyerek, yaratılmış gerçekliğin, askerle yer değiştiren “dinci diktatoryal sivil vesayetin” koluna girmeye hazırlanıyor: “Ayy, o kadar da kötü olmayabilirler!
Yooo hayır, Türkiye esir alınamadı, belirleyici olacak olan “nitelikli çoğunluk” ayaktadır ve bu algı çemberinin içine girmeyi reddetmektedir!..
CHP de bu çemberin içine girmeyi şiddetle reddetmelidir!
--3 Nisan 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder