Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

12 Aralık 2017 Salı

İki büyük boşluk: İslam Dünyasının kurtuluşu mümkün mü?


Zor bir konu ve başlık. Dün bir giriş yaptım, ama konuyu daha kapsamlı ele almaya karar verdim, çünkü bizim de geleceğimizle yakından ilgili. Konu güncel. Mesele Kudüs değil. Çok daha derin. İslam ülkelerinin perişanlığı ve parçalanmışlığı. Kudüs ve İslam üzerinde “Batı egemenliği- oyunu” ise sadece sonuç.
Bunun tarihsel nedenleri üzerinde durmayacağım. Sadece tarihsel “iki büyük boşluk”tan bahsedeceğim. Bu boşluklar, yabana atılır gibi değil. Bugünkü İslam manzarasını yarattılar.
İslam dünyasının bilimde, sanatta, düşüncede muazzam bir altın çağı var, Avrupa’da olmayan: Bu dönem Abbasiler’e denk düşer, 750-1258 arası. İlk tarih Arap milliyetçiliği devleti Emevilerin yıkılışı (Sünni –Şii ayrımı vb) ve yerine Abbasilerin kuruluşu. İkinci tarih ise Moğolların talanıyla Abbasilerin yıkılışı.
Ve İslamın bugüne kadar uzanan karanlık döneminin başlaması..

500 yıllık altın çağ

Yani ortalama 500 yıl Abbasiler ve İslam’ın Altın çağı yaşandı..
Dahası buna İslam Dünyasının veya Doğu’nun Rönesansı da denir... 
Özellikle Harun Reşit ve oğlu Memun dönemi. Ve Mutezile..
Bağdat, bir bilim ve kültür merkezine dönüştü. “Bilgelik Evi” kuruldu, yani bir tür Akademi!  Gözlemevleri, kütüphaneler, güzel sanatlar... Astronomi, matematik, tıp, botanik... Coğrafya..
Latince ve Yunancadan yapıtlar, Anadolu ve Ege uygarlığının, İran, Hint bilimlerini yapı taşları Süryaniceye, oradan Arapçaya çevrildi.
Abbasiler ve Bağdat, yabancı yetenek ve yetkinliklerin çekim merkezi oldu.
Akıl ve mantık yoluyla sorunları çözme öne çıktı (Mutezile mezhebi)
Bazı dünya çapında ünlü olmak üzere: Kendi’ler.. Cabir bin Hayyan .. El-Harezmi.. Sabit Bin Kurra.. Fergani.. İbni Heysem .. Biruni.. İbn-i Sina.. İbn-i Rüşd.. Cezeri.. İbn-i Baytar.. El-Kazvini.. İbn-i Nefis.. İbni Haldun.. Ali Kuşçu vb.
Batı bilim tarihçileri, İslam bilginlerinin uygarlığa katkılarını çok överler.
İslamın karanlık çağına girmesinden hemen sonra, Avrupa Rönesansı 13. -14. Yüzyıllarda başladı. Arapça’dan önemli ölçüde çeviriler yaparak bilimi devraldılar ve geliştirdiler. Bugünkü Avrupa çağdaşlığının ve uygarlığının temelleri Avrupa Rönesansı ile atıldı ve dünya üzerindeki egemen uygarlık haline geldi.

İki büyük boşluk

Gelelim olayın bam teline.
Birinci boşluk: 1300’lerde İslam Rönesansı geliştirilemedi ve dünyada kalıcı ve sürdürülebilir bir etkin – egemen uygarlık yaratılamadı.
Demek ki 1300’lerden bugüne bir çizgi çekin, hadi 1400’lerden bugüne diyelim: 700 yıl..
İkinci boşluk: Anadolu’da büyüyen ve dünya imparatorluğuna dönüşen Osmanlı da, bilimle, teknolojiyle, sanatla, felsefe ile ilişki kurmadı. İslamın altın çağında yetişen bilginlerden, astronomlardan, felsefecilerden, matematikçilerden, güzel sanatçılardan, botanikçilerden, mekanikçilerden bir tane bile Osmanlı’da yetişmedi..
Demek ki, bu ikinci boşluk da, Osmanlıyı da 1400’lerden başlatırsak (isteyen 1453’e temel alır) yaklaşık 600 yıl sürdü. (Biz Cumhuriyetle birlikte boşluktan kopma girişiminde bulunduk)
İslam bilim ve sanatta hatta ekonomide karanlık çağına girerken, Avrupa ise bu iki büyük İslami boşluk döneminde Rönesansı, Sanayi Devrimini, Düşünce devrimlerini, güzel sanatlar ve bilim-teknoloji devrimlerini birbir ardına gerçekleştiriyordu. Coğrafi keşifler, sömürgeler,  buluşlar ve buluşlar.. Matbaadan başlayın mesela..

Size bir şey söyleyeceğim:

Avrupa’da, Hristiyan dünya içinde birbiriyle boğazlaşan kimse var mı? Hayır, çünkü... Yeni devrimlerin, buluşların süreci içinde, demokrasi, hukuk, insan hak ve özgürlükleri temelinde bir uzlaşı ve refah yarışındalar.
Peki, İslam dünyası? Birbirini boğazlayanlar dünyası. Hiç bir devrimini başaramamış, siyasal iktidar dininin sarmalında çengele takılmış toplumlar.. demokrasi, hukuk, insan hak ve özgürlükleri hak getire..
Ve Batı ekonomisinin sömürüsü altında, askeri ve siyasi güdümünde..

Buradan bir sonuç çıkartacağım, yarın...
11 Aralık 2017 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder