Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

10 Nisan 2015 Cuma

Seçimler ve Adaylar: Bazı Düşünceler; Milletvekilliği tapulu mal değil; En önemli engel yüzde 10 barajıdır


Milletvekili adayları meselesi. Ne o kanattan bir kaç adayın listede yer almaması ne de bu kanattan yer alması, temelde bir değişiklik yapmaz. Birileri hep dışarıda kalacak. Kimlerin kalacağı konusunda şüphesiz ki her zaman nesnel ölçütler devreye girmez; Başkan’ın (varsa kurumsal yapının) öznel tercihleri, geçmişte yaşanmışlıklar vb yürürlüktedir. Bazen de politik öncelikler.
Yenilere tabii ki yer açılmalıdır. Bazen bu etkilidir, önemli kimliklerin de dışarıda bırakılmasında. Utku Çakırözer arkadaşımı sürpriz bir şekilde Eskişehir’de ikinci sırada görünce, aklıma ilk gelen, uğradığı büyük mağduriyetin duygusal telafisini karşılar mı, düşüncesiydi. Sevindim!
Kadınlara öncelik, Ermeni ve Roman asıllı iki adayın da, bazı isimlerin dışarıda kalması zorunluluğunu da getirdiğini unutmayalım. Kadınlar bu seçimlerin galipleri olacak gibi. Bu, kadınların önünü toplumsal olarak daha da açacak bir etki yaratabilir. AKP’li kadınlarda bu bilinç uyanabilirse.
Önseçimle, Kılıçdaroğlu’nun Başkan olarak yetkileri epey kısıtlandı. İyi oldu! Tabii önseçim ne kadar demokratik ve eşitlik ölçülerinde geçti, tartışma konusu. Tanıtım için 5 milyon harcayanla 100 bin, 5 bin TL harcayanların yaratabilecekleri etki alanları karşılaştırılabilir mi? Ama parasının gücüyle adaylığı kapanların toplamda sayılarının az olacağını da düşünebiliriz.
Acaba, önseçimlerde, mesela üyeleri sandığa seferber edebilenler daha mı kazançlı? Parti üyelerinin yüzde kaçı kendiliklerinden, parti üyeliği sorumluluğu ve gereği olarak sandığa gitti, yüzde kaçı aday adaylarının seferber etmesiyle? Merak işte! Ne kadar aydınlatılmış üye, o kadar –para miktarından etkilenmeyen- bilinçli ve özgür seçim...

Milletvekilliği tapulu mal değil
Ama en önemlisi, aday gösterilmeyenlerin küsüp küsmemesi. Bu önemli bir karine.. Dün sosyal medyada şu düşüncemi paylaştım: Hiç anlamadığım şey, 1-2-3 dönem milletvekilliği yapanların "atanmadıklarında" küsmeleri... Hımmm.. O koltuk ebedi ezeli kendilerinin. Peki tapusu?
Politikacılığı meslek edinenlerin bu mesleklerini en üst düzlemde yapmak istemeleri çok anlaşılır bir konu. Politikayı salt Meclis’te yapmak diye bir şey yok. Hatta, dışarıda çok daha özgür ve ortalığı karıştırıcı ve halkla bütünleşerek de politika yapılır.
Mesela en etkin ve güçlü bir politika aracı, parti örgütünü güçlendirmek, halk içinde yaygınlaşmak ve yeni örgütlenme modelleri yaratmak da olabilir. Tabii, milletvekilliği cazibesi herkesi sarıp sarmalıyor, “hizmet aşkı”nın en tepesi mi diyeceğiz?!?
Aday gösterilmeyince ya intihar edenlere ne demeli? Parti değiştirenlere, bağımsız adaylığa yönelenlere..
Tamam, son ikisi sık görülen de, intihar eden “işadamı” tipi, yeni vurgun yolsuzluk dönemine ait gibi. Geleceğini milletvekilliğinde “iş bağlama” olasılıklarına bağlamış ve varını yoğunu buna harcamış da olabilir, veya milletvekili unvanını, varlığıyla eşitlemiş de. Kendin olamamışsan, milletvekili olmuşsun ne yazar..

En önemli engel yüzde 10 barajıdır.
Evet, bu seçim sonuçlarını çok değişik yaşayacağız. Meclis’de şüphesiz her toplumsal güçlü eğilimi görmek isterim. Başta HDP tabii. Baraj derdi yok görünüyor. Zaten HDP’ye oy devşirme teorileri gırla. 2010 Anayasa referandumcuları tüm zamanların en büyük haklıları olarak HDP’nin arkasındalar. Biz de onlara çalışıyor, CHP’den oy devşirme çağrıları yapıyoruz. Sol’un çeşitli kanatları da Meclis’te olmalıydı! Mesela Alper Taş ve partisi ÖDP.. Doğu Perinçek ve partisi Vatan! Komünist Partisi…
Demokratikleşmenin önünde en önemli engel yüzde 10 barajıdır.
Peki “demokratik sosyalist” olarak övülen HDP neden bu barajın kaldırılmasını en önemli demokratikleşme görevi olarak, AKP ile “çözüm süreci” müzakerelerinde dayatmadı?  Müthiş inandırıcı ve Türkiye partisi olurdu!
Sakın bunun ardında, “demokratikleşme demek Kürt Meselesinin çözümü demek” anlayışı yatmasın... Benim ambargolarım yoğun. Zaten seçim sonrası senaryomda bunları paylaşıyorum. Seçim söylemleri beni etkilemez. Sonrasına bakarım.
Demokratikleşme Kürt Meselesi çözümüdür dendiği ve olduğu sürece, bu bakışın demokratik sonuçlar üretmeyeceğini biliyorum..

--9 Nisan 2014 Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder