Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

7 Ocak 2015 Çarşamba

Kürt Sorunu Tayin Edici mi? (Seçimlere Giderken-2)


Seçim sürecini ve muhtemel sonuçlarını analiz ederken dikkate alacağımız en önemli konu, şu sırada Kürt Meselesi ve Çözüm Süreci. Sandığı kendilerine en büyük tanrısal anıt kabul eden AKP/RTE için temel soru şudur:
Bu süreci seçimlere kadar nasıl yürütmeliyiz ki, oylarımızı düşürmesin, hatta arttırsın..
Şu sırada iyimser yorumlardan ortalık yıkılıyor. Kürt Meselesi kesin çözüm sürecine girdi diyenlerden tutun, bu meseleye artık bitmiş gözüyle bakanlara kadar...
Bunu, gördüğüm kadar AKP kaynakları medyaya pompalıyor. Kürt Siyasi ve Silahlı Kuvvetleri (KSSK) ise savaştan, bölgeye TC’nin güçlerini sokmamaktan, seçimlere kadar Kürt meselesinde Kürt kimliğini kabul eden somut adımlar atmazlarsa ayaklanmayı ülke çapında yaymaktan bahsediyor.
AKP’nin seçim süresince huzura ihtiyacı var. KSSK’nin ise bir an önce somut sonuçlar elde etmeye.. KSSK bu nedenle iktidar üzerinde her türlü tehdidi uyguluyor... Bunu somut olarak 6-8 Ekim 2014 kargaşasıyla gösterdiler. Kürt Hareketi, Çözüm / Ateşkes Sürecini çok iyi kullandı. Güçlerini örgütledi ve AKP’ye kentleri başına yıkarım diyecek noktaya geldi.
Bu açıdan AKP adeta bu sürecin esiri durumundadır.. Bakmayın siz tomalarla-momalarla tehditlerine, kamu düzeni laflarına..
Kandil, Cemil Bayık yeni yıl mesajında “Kürt halkı 2014 yılı kazanımlarının temelinde 2015 yılında Öcalan’la birlikte, özgür Kürdistan ve demokratik özerklik statüsünü gerçekleştirme kararlığıyla mücadelesini daha da yükseltecektir”..
İktidar ile Kürtler arasında belirli bir paket üzerinde anlaşmaya çalışıldığı ortada. Kürtler, A. Öcalan’ın serbest kalacağı mudunu yayarken, iktidar tarafı gündemlerinde böyle bir konu olmadığını, hükümet açıklamalarının izlenmesi gerektiğini söylemekle yetiniyor.
Kürtler, özerklik ve AÖ’nün serbest kalacağı haberlerini yayarken, hükümete bir dayatma olarak mı bunu yapıyorlar, yoksa gerçekten de iktidarla aralarında süren görüşmelerde bu konu üzerinde pazarlık mı yapılıyor.. Bilmiyoruz.
Çünkü çözüm süreci kapalı bir kutudur millet için..
Bizler ancak çeşitli açıklamalardan yola çıkarak, ne olup bittiğini anlamaya çalışan yurttaşlarız.. Bazıları çözüm sürecine kapalı gözlerle destek veriyor. Bu süreçten ne çıkarsa ülkenin lehine olduğunu kabul ediyor. AKP’nin lehine veya Kürtlerin lehine olan ile ülkenin lehine olan, farklı kategorik değerlendirmelere konudur.
Şu aşamada Çözüm Süreci ile AKP özdeşleşmiştir ve bu sürecin akışı ve sonuçları konusunda bir sorumluluk almak, sonuçlarına da ortak olmaktır.

AKP ile Kürtler arasında stratejik anlaşma mı yapıldı?
Peki soralım: İktidar, KSSK ile yaptığı müzakarelerde, hangi vaadlerde bulunacaktır ki Kürtler bunu kabul edecektir?
AKP acaba A. Öcalan ile sürdürdüğü ve Kandil’in de onayını alan görüşmeler, bu seçim sürecin içinde, bilmediğimiz büyük stratejik çerçeveleri kapsamakta mıdır?
Mesela A. Öcalan’ın daha önce beyan ettiği, ve RTE-Davutoğlu’nun da, Osmanlı etki alanları üzerinde yayılmacılık olarak uyguladığı Türk-Kürt Federasyonu bu kapsamda gündeme gelmiş ve karşılıklı sözler verilmiş midir?
AKP’nin Meclis’te tek başına anayasa değişikliğini gerçekleştirecek bir milletvekili sayısına, 367’ye ulaşması ve bu bağlamda Kürtlerle sıkı bir seçim işbirliği üzerine görüş alış verişi yapılmış mıdır?
A. Öcalan’ın HDP’ye “seçimlere bağımsız adaylarla değil parti olarak girin” tavsiyesi ve HDP’nin bu yoldaki açıklamaları, bu sonuca yönelik alınmış bir karar olabilir mi?
HDP yüzde 10 barajını aştı aşıyor, şeklindeki, epey hayali olan açıklamaları, seçimlere parti olarak girmeyi meşrulaştıracak kamuoyu aldatması mıdır?
HDP’nin seçimleri kaybetmesi durumunda, AKP’nin Meclis’te bu amaca ulaşabilir mi?
Ulaşırsa, gerçekten de Türkiye’nin bölünmesi anlamına gelecek bir Türk-Kürt Federasyonu gerçekleştirir mi? Yoksa, bu şu 5 ayı huzur içinde atlatalım hele, uygulaması mıdır?
Sorular daha çok var.. Bu açıdan bakacağız seçimlere..

YÜCE DİVAN’a göndermeyeceklerdi
RTE ile Davutoğlu arasındaki ilk bilek güreşini, RTE sahip olduğu otoritesi ve parti üzerindeki gücü ile kazandı. Bakanlarını yüce divana göndertmedi. Otoritesini kayıpsız sürdürüyor.
Hesap şuydu: Eski bakanlar Yüce Divana gönderilirse mi parti daha çok oy kaybeder, yoksa göndermeyerek mi?
Her iki şıkta da bu kararın AKP’ye olumsuz etkileyeceği açık. Ama RTE ve adamları “göndermezsek, bunun olumsuz etkisini azaltırız, operasyonlar ve paralel yapı, darbe propaganlarına hız veririz”, anlayışındalar.
Ne bekliyordunuz, RTE ve adamlarının baltayı kendi ayaklarına indirmesini mi? Duruma el koydu..
Şaibe, Davutoğlu yönetimi üzerindedir de aynı zamanda.. İktidar ve mensupları arasında vicdan ve ahlak yarılmasına tanık oluyoruz. Bundan kolay kurtulamazlar.

--6 Ocak 2015 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder