Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

22 Ocak 2015 Perşembe

Hrant Dink ve Soykırım


Dün Türkiye Cumhuriyeti’nin en seçkin yurttaşlarından, meslektaşım Hrant Dink’in anısına saygı gösterdik, öldürüldüğü gazetesinin önünde toplanarak. 8.yılda yine bu kalabalık çok önemliydi.
Fakat yapılan konuşma, bir noktasında “soykırımcı” görüşü içeriyordu. Türkiye soykırımı tanımaya çağrıldı. Bu açıdan Hrant Dink çevresinde geniş bir birlikteliği savunmuyordu. Düşündüm: Acaba Hrant böyle bir konuşmayı ister miydi? Birleştirici değil ayrıştırıdır böyle bir çerçeve.
Cinayetten sonra oluşturulan “Hrant’ın Arkadaşları”, avukatları vb, cinayetin ardında “Ergenekoncular” olduğunu savundular yıllarca ve soruşturmanın sağlıklı gelişmesini engellediler. Cinayet davası, neredeyse Silivri’de görülen Ergenekon davasıyla birleştirilecekti! Kör inanç, cinayetin aydınlatılmasını geciktirdi. Düşünün, bunun başında bir zamanlar hem Cemaatçi hem AKP’ci olan, şimdi ise Başbakan danışmanı E. Mahcubyan çekiyordu! O ki, Ergenekon ve Balyoz’un gerçek delillerle sürdürüldüğüne iman etmişti! Şimdi ise cinayet yeni yeni aydınlanma yoluna girdi.. Durun bakın daha neler olacak!
Oooooo Hoşgeldiniz!
Derken... Dün bu davaların ve bir kısmı düne kadar iktidarın yine mümtaz savunucularından, yetmez ama evetçiliği bir kenara, doğrudan iktidar şakşakçılarının da aralarında bulunduğu bir grup tanıdık sima, “Hrant’ın yakın arkadaşları anlatıyor” mönüsünden gazetemizde boy göstermiş..
Hoşgeldiniz! Ali Bayramoğlu, Ümit Kıvanç, Baskın Oran anılarını anlatmış.. Bilemem yakınlıklarını! Tabii, hem T-24 hem Cumhuriyet’te –basın tarihimizde bir ilki becerdiği, aynı günde iki yayın organında yazısını yayımlayabildiği için kendisini hayranlıkla kıskandığım Aydın Engin dostumuzun Hrant yakınlığını ise asla sorgulamam.
Aslında fena da olmuyor, Cumhuriyet’in bu açılımı. Daha geniş çevreleri de kucaklamalıyız bence. Mesela, Hasan Cemal’in Hrant dostluğu da yadsınamaz. O niye yoktu dedim kendime.. Hepimiz kardeşiz.. bir ülkenin yurttaşlarıyız. Aramızda kırgınlıklar olmuş olabilir. Ama insanız yani, hangimizin hatası yok!
Ben bu kardeşlikten mesela İmralı’nın da “arada sırada” köşesinden nasiplenmesini de hiç yadırgamayacağımı farkettim.
Haydi hayırlısı!

Fotoğraf: IŞİD’ci Ankara
Türkiye Batı’da İslami cihatçılığa yataklık eden ülke konumuna hızla yükseliyor. En çok ilişki içinde bulunduğumuz, ekonomimizin en kalın damarının uzandığı Avrupa’nın her adımda dışladığı bir ülke.. Bunun sonuçlarını hepimiz çekeceğiz.. 
Şimdi şu habere bakın: “Hollanda'da muhalefetteki Hristiyan Demokrat Parti (CDA), MİT'e ait tırlarla Türkiye'den Suriye'deki cihatçı örgütlere silah gönderdiğine ilişkin "gizli belgelerin" kendilerinde de bulunduğunu açıkladı. CDA, bu belgeleri hükümete iletti.
Doğru mu belgeler bilemem, ama bu haberin Avrupa kamuoyunu oluşturduğu açık. Ankara giderek daha çok “islami iktidar” damgasını yiyor. Avrupalı liderler, kendi kamuoylarına yönelik, İslam dini ile cihatçi islamcıları ayırmaa özen gösteriyor. Ama arka planda sert önlemler aldıkları açık. Yunanistan’dan Belçika’ya, Almanya’ya, İngiltere kadar, cihatçi gruplara baskınlar birbir ardına yapılıyor. Evet Avrupa’da 6 milyon müslüman var. Ama bu olgu, Avrupa’da tabanda yükselen ve genel politikalara da yansıyacak İslam aleyhtarlığını gözlerden saklayacak değil.
ABD’li yetkililer, Washington Post’a anlatmış: “Türkiye ile anlaşmazlık nedeniyle Kobani’nin güneyinde IŞİD’a bombardımanı durdurduk. Türkiye Esad’a, biz ise IŞİD’a yönelmek istiyoruz, farklı anlayışlarımız var..”
İktidar “IŞİD ile ne ilişkimiz var” desin istediği kadar, insanlar ne kör ne sağır ne dilsiz. Açık istihbarat kaynağı olan medyada bu konuda yayımlanan haberleri, doğrulanmış kaynaklarıyla birlikte alt alt dizdiğinizde, MİT tırlarının taşıdığı silahları da ekleyerek, ortaya çıkan IŞİD sevgisi var.

Türkiye: Cihatçıların savaş alanı.
Esad’ı hedef alan bir askeri operasyon, eninde sonunda IŞİD ve benzerlerinin Esad’ın yerini almasına hizmet eder. Ayrıca, Esad’ın uluslararası bir politik dengenin unsuru olarak orada bulunduğunu, herkes görüyor da, Ankara mı görmüyor. IŞİD meselesinin tek çözümünün, Suriye’de bir an önce istikrarın sağlanması ve bunun da ancak Esad yönetiminde olabileceği, fotoğrafın netlik kazanan yanı..
Bu çerçevede, Türkiye’nin ne olacağı önemli. Avrupa Parlamentosu, özellikle basın ve ifade özgürlüğü konusunda, Cumhuriyet’e yönelik siyasi ve cihatçı linç kampanyası karşısında endişeli..
İfade hürriyetinizin sınırı yoksa, bizim sınırsız eylem yapma hürriyetimize kendinizi hazırlayın..” Ensar Kardeşlik Platformu ardında toplanmış cihatçılar, Fransa’da öldürülen teröristler için de namaz kılıp gösteri yapıyorlar. Peki savcılar ve hükümet ne yapıyor? Dedikleri sadece “tahrik ediyorsunuz...” Adeta kışkırtma.. Cumhuriyet ise koruma çemberi altında
Emniyet açıklıyor: 3000 bin IŞİD taraftarı var ülkemizde. Bunlar gelecekte eylemler için uyuyan hücreler halinde.. 1000 kadar Türk cihatçı Suriye’de IŞİD saflarında. Uluslararası cihatçılardan 1165 kişi yurtdışına sepetlenmiş, 7250 kişinin de ülkemize girmesi engellenmiş (www.hurriyetdailynews.com, Fevzi Kızılkoyun).
Davutoğlu, bunun yarattığı tehlikenin farkında değil gibi, veya hiç umursamıyor ve Cumhuriyet’te yayımlanan Hebdo seçkisini ve karikatürü bahane ederek, kutsalımıza saldırdılar diyerek, işin içine CHP’yi de karıştırarak, cihatçılığı adeta seçim malzemesi yapıyor.

Bu tutum net gösteriyor ki, seçim süreci, bugüne kadar görmediğimiz bir din ve kutsallık istismarı ile geçecek. Önemli olaylara hazır olsun herkes. Davutoğlu da yeniden RTE gibi idamlık gömleğini giydiğini söyleyerek işe başladı. Artık diyecek laf bulamıyorm. İdam politikasını seçim meydanına süren politikacıdan son derece korkulur. Yapacaklarının haddi hesabı yok demektir..
--20 Ocak 2015 Salı / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder