Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

13 Ağustos 2014 Çarşamba

Susuzluk, İklim Değişikliği, Demokrasicilik Oyunlarına Son Verebilir..

CBT Gündem, sayı 1429, 8 Ağustos 2014


Bir kaç sayı önceki CBT’nin kapak konusu “Bir damla su bile geri kazanılmalı, tuvaletten musluklara” başlığını taşıyordu (Sayı 1425).. Yoo hayır konu Türkiye değildi sadece, bütün dünya! İçme suyu dünyada hem tükeniyor hem maliyetleri artıyor. Ama bilim de durmadan yeni teknolojilerle çok aşamalı arıtma yöntemleri geliştiriyor, öyleki ki “konutlardan ve ofislerden atılan pis sular, doğrudan musluklara bağlanabilecek kadar güvenilir” yapılıyor.. 
San Diego kentini besleyen iki nehir kuruma kuruma noktasına gelince, dışarıdan su getirtmenin müthiş pahalılığını hesaplamışlar, saflaştırma yöntemiyle kanalizasyon sularını geri kazanma yöntemine başvurmuşlar, hem daha ucuz hem de kentin su ihtiyacının %40’ın karşılayabilecekler. Dört aşayadan geçiriliyor sular, mikrofiltrasyon, Ters ozmoz, İleri oksidasyon ve Ozon dezenfeksiyonu. Sistem tamam, sadece onay bekleniyor.
En büyük engel, halktaki iğrenme duygusu imiş.. Alışırlar!
***
Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürü Prof. Dr. Cumali Kınacı, bir damla suya bile muhtaç olacağımız günlerin yakın” diyor”. İki neden, su altyapılarının büyük yetersizliği ve iklim değişikliği. Birinci neden: Dünyada su naklinde kayıplar ortalama yüzde 10-20 civarında, Türkiye’de belediyelerin çekip dağıttığı sularda kayıp oranı ortalama ise %43! 
Yani bu yolla sadeec su kaybedilimiyor, muazzam paralar da kaybediliyor; yaptığınız onca yatırım çöpe.. TÜİK’e göre, İstanbul bölgelerinde kayıp oranı %38! Yani İstanbul Belediyesi bu kayıpları normale indirecek önlemlere yatırım yapabilseydi, İstanbul ortalama %25 daha daha fazla suya sahip olacaktı. Özetle, su krizinin pek çok nedeninden başta gelenlerinden biri..
Diğer önemli neden de, tabii ki iklim değişikliği.. Yağışların azlığı.. Su uzmanı Dursun Çiçek’in yan sayfadaki derli toplu yazısı, 2015- 2016’da İstanbul’u susuzluk felaketi beklediğini ortaya koyuyor. Varaolan suyun kalitesinin bozulacağı, önemli ölçüde içme suyu niteliğini kaybedeceği gibi, bu durumun yol açacağı sağlıkla ilgili salgın hastalıklar gibi felaketler de kapıda duruyor demektir.
İstanbul’un “esas yöneticisi” Tayyip Erdoğan’ın öncelikle kuzey ormanlarını yokeden ve su havzalarını daraltan “büyük projeleri” de, kenti bitirecek. Kentin yanıbaşındaki ormanları kendisini destekleyen medya ve lokanta patronlarına peşkeş çekme politikası da, böyle giderse, İstanbul’u iyice yoksullaştıracak. 
Büyük Patron, İstanbul’u susuz bırakmış görünüyor. Su kullanımına kısıtlayıcı büyük önlemler açıklanması ve uygulanmaya konması gerekirken, Erdoğan ve belediyesinde tıs yok. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonunu bekliyor olsalar.

İKLİM  TOPUNUN AĞZINDA BİR ÜLKE
Türkiye, adım adım, “Avrupa ve Orta Asya bölgesinde aşırı iklim olaylarına en çok maruz kalacak 3. Ülke” sürecinde yaşıyor.. (Dünya Bankası 2009 Raporu) .. BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC)’nce geçen 31 Mart tarihinde yayınlanan önemli raporuna göre “Bu gezegen üzerinde yaşayıp da iklim değişikliğinden etkilenmemiş kimse kalmayacak..”.
Gelecek sayımızda yayınlayacağımız bir haberden: “İklim değişikliği zaten var olan bir gerçeklik ve etkilerini tüm anakaralarda yaşayan insanlarda ve denizlerde çoktandır belli ediyor. Fosil yakıt tüketimi, ormansızlaştırma ve daha başka insan etkinlikleri sayesinde dünya topu topu birkaç onyıl öncesine kıyasla çok farklı bir iklime sahip.”
İklim değişikliği konusunda yapılan bilimsel araştırmaların sayısını merak eder misiniz: 12 binden fazla! Bir ekip 12 bin araştırmayı elden geçirmiş ve ortak yönlerini ortaya çıkarmış.
Kesin bilgi: Tüm dünya ulusları hemen şimdi iklim değişikliği sonuçlarına uyum sağlamalı.. Atmosferin baş düşmanı karbon gazı. “1880 yılından bu yana havaküreye 531 gigaton (milyar ton) karbon salındı, küresel ısınmanın 2C derecenin altında tutulabilmesi için salımların 800 gigatonu aşmaması gereki. Bu eşiğin aşılması durumunda dünya üzerindeki tüm ekosistemler ve toplumlar ciddi biçimde zarara uğrayacak.”

SOSYALİZM Mİ GELECEK !?
Dünya daha kötüye gidiyor: Yanıbaşımızda yaşadığımız savaşlar, dünyada yaşanacakların yanında devede kulak kalabilir: Su savaşları! Su sıkıntısı, tarım ürünlerinin yeterince sulanamaması; buğday, mısır kıtlığı.. Sel baskınları ve aşırı kızgın güneş ve hastalıklar..
Şu kadarını yazayım sadece: “Kimi deniz canlıları alışık oldukları soğuk iklim koşullarına kavuşabilmek amacıyla yaşam alanlarını 400 kilometre kadar uzağa taşıdılar..”
Peki doğanın bir parçası olan insanlar ne yapacaklar dersiniz?! Nerelere kaçacaklar, çekilecekler, dayanacaklar, yüzbinlerler, milyonlar halinde?! Hangi sınırlarda insanlar telef olacak?
Bir noktayı belirteyim bir katkı olarak: Demokrasicilik oyunlarının sonu görünebilir. Demokrasiler, yerlerini gelecekte yeni yönetim biçimlerine bırakabilirler...
Yoo hayır otoriter ve totaliter demiyorum.. Bütün sorunlara halkın doğrudan ortak olacağı ve kendi hakkında kararı vereceği yeni kolektif yönetim biçimleri.. Dünyanın üzerine gelen gökyüyüzü çapındaki felaketin üzerinden gelecek başka bir yönetim modeli düşünemiyorm.. Kişi, gurup, şirket, görüş çıkarları yok..
Tek bir çıkar var: Ülkenin ve bu tüm ulusun ortak yararı..
Sosyalizm bu yolla ve zorunlu koşullarda mı geliyor dersiniz?!
***
Tayyipgiller ne yapıyorlar, ülkeyi 2023’e hazırlayacaklar, programlrına baktığınızda susuz, aç, pahalı, hastalıklı bir ülke gözüküyor uzakta.. Buna karşılık bir önlemleri, düşünceleri, minicik bir akılları var mı?
Meclis’e getirdikleri ve tüm akarsuların şirketlere 49 yıllığına peşkeş çekilmesini öneren tasarılarına bakılacak olursa, yok.
Tek dertleri, iktidarlarına para akışını sağlayacak ve kendilerinin ve adamlarının keselerini dolduracak al sat yöntemleri..
Gelecek Cuma yeniden birlikte olmak dileğiyle..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder