Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

30 Ağustos 2014 Cumartesi

Davutoğlu Dönemi Başladı

Davutoğlu yönetimi devraldı.. öyle demeliyiz. Davutoğlu’nun RTE’nin “gözdesi” olduğu, yerini ona bırakacağının kararı epey eski olmalı. Ben bunu net olarak, yerel seçimlerde RTE sesi kısıldığında gördüm, Konya mitinginde yerini Davutoğlu’na bıratktı, başkasına değil.RTE’nin en çok Davutoğlu’ndan etkilendiği görülüyor. Muhkim bir adam, değişmez sabit fikirleri var: İslamcılıkta sonuna kadar, başarısız dış politikada, ümmet bayrağını dalgalandırmakta, Osmanlının çökmüş “şanlı geçmişi”ni sahiplenmekte sonuna kadar..
Yeni osmanlılık giysisi içinde, ama esasında panislamist dış politikayı Erdoğan’a giydiren ve böyle bir amacın peşinde koşturan, “teorik muhkim”liğiyle Davutoğlu. Ama Davutoğlu ve Erdoğan, Orta Doğu ve İslam ülkelerinde “Osmanlı bakiyesi” kültürün ve toprakların peşine düştüklerinde ulus devletlerle karşılaştılar.. Şaşırmış olabilirler mi?! Bu coğrafyada da, “müslüman kardeşler” aracını, resmi hükümetlere karşı kullanmaya da kalkıştılar..

3 FECİ SONUÇ
Suriye, RTE-Davutoğlu’nun ilk başta doğru olan ilkesel dostluk politikasının, nasıl sonradan fırsatçı bir politika dönüştüğünün tipik örneğidir. Suriye ile ortak hükümet toplantıları bile yapıyorsun, her türlü ekonomik ve toplumsal ilişki katlanarak artıyor... Derken Suriye karışıyor, ABD-Fransa emperyalistleri önce Esad’ı yıkma kararı alıyor. RTE-Davutoğlu hemen pozisyon değiştiriyor ve Esad’la bütün ilişkileri parçalıyor.. Esad’a karşı savaşan köktendincilere her türlü desteği veriyorlar... Şimdi karşılarında dağılmış bir devlet-millet enkaz olarak duruyor..
Batı emperyalistleri ise bugün 180 derece pozisyon değiştirdi, Esad ile işbirliğine girdi.
Davutoğlu, “Osmanlı bakiyesi” teorisi ve Esad ile kurulan büyük dostluk ilişkileri gereğince, Batının Suriye’ye müdahalesine ve Ankara’yı kullanarak Esad’ı yıkma politikasına karşı durmalıydı!
Davutoğlu ve hükümet Batılı emperyalistlerin dümenine girdi, Suriye’de Esad sonrası için pozisyona yattı.. İktidarın karşısında 3 feci sonuç var şimdi:
İlki, Suriye ve Irak’tan çıkan IŞİD gibi köktendinci halifeli malifeli katil bir hareket.. 
İkincisi Suriye halkından 150 bini aşan ölü.. 
Üçüncüsü ise, komşu ülkelere hatta Avrupa’ya dağılmış, Türkiye de sayıları 1 milyonu aşmış, yerinden yurdundan olmuş, ölmüş öldürülmüş, dilenciye dönüşmüş koskoca bir Suriye..

TEORİSİNİ ÇÖPE ATAR MI
Davutoğlu’nun bugün Ortadoğu’daki yeni oluşumda, bir politika oluşturacak konumu yok. Hala orada etkili güç, tartışılmaz bir şekilde ABD... Bu ülke, yaratılmasında önemli bir sorumluluğu olan IŞİD’i, şimdi ise neredeyse güncel başdüşman ilan etmiş durumda...
Ama bu konuda Ankara ile ciddi bir açmaz da var aralarında.. Mesela, bizim iktidar, IŞİD’in varlığından çok da hoşnutsuz değil. Orada yeni bir sünni-selefi devletin doğmasına karşı herhangi bir söylemlerini görmedim. Hiç tartışılmayan bir noktayı vurgulayayım. Hükümet belki “ümmet birliği” çerçevesinde buna bakıyor olabilir.. Ama IŞİD’in orada sürekli varlığını, Kürtlere karşı bir kart/koz olarak kullanma niyetini de hesaba katmamız gerekir..
Ankara, IŞİD’e o kadar kolaylık gösterdi ki, IŞİD’in Türkiye’ye mecbur ve vefa borcu olduğunu sandılar; 49 elçilik personelini rehin veya esir alabileceklerini bile düşünmediler..
Davutoğlu, İslam kardeşliği-Osmanlı bakiyesi falan derken, karşısında son derece mezhepçi, ulusçu, Batı hegemonyasının aleti, birbirini yiyen, parçalanmış bir bölge görmüyor mu.. Şütphesiz ki görüyor. Bugün Ankara’nın neredeyse hiç bir İslam ülkesiyle doğru düzgün bir dostluk içinde olmamasını nasıl açıklıyor?
Davutoğlu, doğrulanmayan teorik görüşlerini, acaba uygulamada elde ettiği yeni bilgilerle gözden geçirmeyi düşünür mü? Bir akademisyen böyle yapar. Uygulamada elde edilen sonuçlar teorisini doğrulamıyorsa ya düzeltme yoluna gider ya da teorisini çöpe atar..

ZAYIF EKONOMİ ÜZERİNDE ABARTIK POLİTİK GÜÇ
Çağımızda ülkelerin gücünün kaynağı ekonomidir. Ekonomik büyüklük değil, ekonomik güç. Büyüklük her zaman güce eşit değildir..
Ekonominiz, 400 milyar dolarlık dış borçla ayakta duruyor ve bu borçla iç tüketimi büyütüyorsanız..
Ekonomik çarkları dış alımla döndürüyor ve üretiyorsanız..
Güçlü ekonomilerin ana dayanağı olan yüksek teknoloji üretiminiz yoksa.. Ve bilgi toplumu özelliğiniz zayıfsa..
Eğitimi giderek daha çok bilimsel bir çerçeveye oturtmuyorsanız ve her geçen yıl kalitesini düşürüyorsanız..
Dış satımınızda, yüksek teknolojinin payı, çeşitli hesaplara göre 1,4 veya 1,9 civarındaysa 
Ekonomik kalkınmanızı esas olarak kendi tasarruflarınıza, kaynaklarınıza dayandıramıyorsanız..
Ve sürekli, kırılabilecek bir ekonomik yapı olarak uluslararası ölçeklere göre sınıflandırılıyorsanız..
Güçlü bir ekonomiden bahsedemezsiniz. Böyle bir ekonomi üzerine, politik büyük güç inşa edemezsiniz; politik bir güç olarak sahneye çıkamazsınız.. Ancak, güçlü ülkelerin dümen suyunda gidebilirsiniz..
Davutoğlu ve RTE, altyapısı zayıf ve abartık bir politik güç sahneledi..  Tabii geri tepen bir silah oldu.. Ama bu söylemlerini hâlâ en yüksek makamdan sürdürmelerini de ilgiyle izliyorum..
***
Dünkü törene gelirsek, şüphesiz ki RTE ile güçlü bir işbirliği içinde, ama bence bir Davutoğlu Dönemi başlamıştır... Anayasa ilke ve maddeleri ile yetki ve sorumluluklar ortadayken, hükümetin başının ve bakanlarının, Çankaya’nın sekreterleri gibi davranmayı sürdüreceklerini düşünmüyorum.
Şu cicim ayları geçsin, zaman içinde herkes yerine alışacaktır..

--28 Ağustos 2014 Perşembe / Bilim ve Siyaset–Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder