Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

26 Temmuz 2013 Cuma

Özgür Medya Yoksa, Seçim ve Demokrasi Palavra


Gazeteci meslek kurumlarının birleştiği Gazetecilere Özgürlük Platformu  Gazetecilere Özgürlük Kongresi”nin ikincisini yaparken, ben Başbakanın “sansürün ortadan kaldırılışının 105.yıldönümü” üzerine söyleyeceklerini bekliyordum.. Kendimizi aldatmayalım, sansürün 105 yıldır ortadan kaldırıldığı falan yok. Neyi kutluyoruz!? Hele hele Recep Bey Dönemi”, sansür ne kelime, gazeteciliğin fiilen ortadan kaldırıldığı zamanlardır..
Ama bu dönemin sorumlusu, basın ve yazarlar hakkında söylenmedik laf bırakmayan, bugünkü durumun yaratıcısı Başbakan bakın ne diyor:
Basın özgürlüğü demokrasinin ayrılmaz unsurudur.. Türkiye'nin demokratikleşme ve insan hakları alanında kat ettiği büyük değişime paralel olarak, haber alma ve ifade özgürlüğünde de çok önemli reformlar gerçekleştirdik ve ilerlemeler sağladık..”
Geçtikleri “İleri Demokratik Düzen” ne derece doğruysa, bu sözler de o kadar doğru! Siyasette yalanın bini bir para, deyişini mi anımsadınız? Hayır, lütfen genelleştirmeyelim.. Bu çok özel bir durum. Aynı kişi, “gazetecilikten dolayı hapishanelerde tutuklu yoktur” lafının da yaratıcısıdır.. Patronlara, yazarına hakim ol, yoksa kapıma gelip ağlama diyen de kendileridir.. Daha neler neler.. 64 kişi hapistedir! Çoğu sözde “terör örgütü” bahanesiyle!
İktidar, TMSF aracılığıyla medya guruplarına el koydurtuyor, üstelik yayın politikalarını da iktidar yanlısı yaparak, ahlaksız bir durum yaratıyor.. Sonra da gazeteleri ve televizyonları yandaş işadamlarına satıyor.. Böyle bir uygulama dünyanın neresinde görülmüş? İşte “Recep Bey Dönemi”ni  dünyada özgün yapan olaylardar biridir bu!
***
Başbakan kurallar da koyuyor: “..basın toplumun geniş kesimlerini etkileyebilmekte ve yönlendirebilmektedir. Basın kuruluşlarımızın, özgür, tarafsız, objektif bir şekilde görevlerini yerine getirirken, ülke menfaatlerini, kamu düzenini, toplumsal dinamikleri.. göz ardı etmemeleri, sorumlu bir yayıncılık üstlenmeleri de, hiç kuşkusuz büyük önem taşımaktadır."
Demik istiyor ki aslında, bizim gücümüzü ve koyduğumuz toplumsal kuralları gözardı etmeyin, yoksa biz de sizi gözardı ederiz, bugüne kadar da bunun örneklerini bol bol verdik, daha da veririz..
 Bir zamanların etkili medyası tirtir titriyor, vay gezi direnişine destek ha, bahanesiyle son bir ayda 71 gazeteci ve yazarı kapı önüne koyuyor.. Düne kadar iktidarı ve medyaya karşı tutumlarını destekleyen yandaşlardan ikisi de, yağlama yıkama yaparken bir an yüzlerini buruşturup görev ihlalı ve işyeri kazası yaptıkları için de, Sabah’tan atılmışlar..
Bunlardan biri, Huffingtonpost’da “onlar gazetecilikten içerde değiller” diye yazı bile yazmıştı! İktidarın dışarıda bozulan ve diktatör diye oluşmaya başlayan algısını düzeltmek için: Yoooo o çooook bi demokrat!
Şimdi iktidar ile Cemaat arasında kapışmalar var ya, bazı sokağa atılmaların dökülmelerin nedeni de bu..
***
 Tamam, bunları geçelim.. başbakanın “Basın özgürlüğü demokrasinin ayrılmaz unsurudur” doğru lafınabilimseltakılacağım biraz.
Evet, demokrasi ve özgür medya konusundaki değerlendirmelerde, siyaset ve sosyoloji de benzer düşünüyor: Medya özgürlüğü, demokrasilerin olmazsa olmazlarından biridir.. Demokrasiyi, sandık ve seçimlerin yapılıyor olmasına indirgeyen bütün görüşler, otoriter kişi ve düzenlere ve diktatörlük heveslilerine aittir...
Demokrasinin bir ayağı sandık ve seçimlerse, onlar kadar önemli olan bir unsur da, “Sonsuz İtiraz Hakkı” ve medya özgürlüğüdür. Basın, iktidarın yolsuzluklarını yazma özgürlüğüne sahip olmalı ve seçmeni, özellikle iktidarla ilgili herşeyden haberdar edebilmelidir. İktidar medyayı biçimlendiremez, medya özgürlüğünü sınırlayamaz, medya patronları üzerinde baskı uygulayamaz ve taraflı yayına zorlayamaz.. Hele hele, iktidar aleyhine yayınlara ve düşüncelere sansür koyduramaz.. 
Yoksa iktidar sadece iyi şeyler yaptığına seçmeni inandırmak istiyor ve sürekli olarak kendisinin seçileceği bir medya düzeni kuruyor demektir..
Bir iktidar bunu yapıyorsa, ortalıkta demokratik bir kamuoyundan bahsedemeyiz, dolayısıyla seçmen nesnel değerlendirmeler yaparak oyunu kullanamaz.
İtiraz hakkının da Türkiye çapında şiddetle ezildiği, Medyanın toptan baskı altına alınarak yandaşlaştırılmaya çalışıldığı, protesto hakkının tanınmadığı bir düzen ancak “Recep Bey Demokrasi” olur.. 
İktidarın meşruiyetini yitirdiği “demokrasi”..
***
Bunları neden anımsattım yeniden? Çünkü seçim dönemine girdik.. Oy sayımında bilgisayar sistemlerine güvenmiyoruz, iyi hoş da, sandığı etkileyecek çok daha temel bir demokrasi yoksunluğu yaşıyoruz.
Recep Bey üstelik, dar bölge seçim sistemiyle seçilmeyi yeniden garantileme numaraları peşinde..
Hey uyumayın!
---25 Temmuz 2013/ Bilim ve Siyaset -Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder