Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

9 Ocak 2013 Çarşamba

İflasın İlanı


Balyoz davasında verilen ağır cezaların gerekçelerini 3,5 ayda ancak tamamlayan ve Yargıtay’a başvurma sürecini uzatarak mahkumların biraz daha mağdur olmalarına neden olan mahkemenin sıkıntısı anlaşıldı: Verdikleri mahkumiyet kararlarına bir gerekçe bulamamak!
Gerekçeleri, verdikleri mahkumiyet kararları gibi: Kanıtsız.. Keyfi.. İzledikleri hukuksuz ve intikamcı yönetimlerine uygun.. Bilinçli olarak yanlış.. Dosyadaki evrakı hukuka uygun olarak değil de keyifleri istedikleri gibi yorumlama..
Mahkeme, uydurukluğu, sahteliği ulusal ve uluslararası bilirkişiler tarafından defalarca gösterilmiş, sözde darbe planlarını içeren esas CD’leri delil olarak kabul ediyor. Zaten mahkumiyet kararını da bunlara dayanarak verdiği için, gerekçeli kararında da kendini inkar etmesi beklenmiyordu.. Acaba nasıl bir kıvırtıcı gerekçe gösterilecek merakı içindeydi herkes..
Şöyle “sudan gerekçe”lerine baktığınızda, verdikleri kararın hukuken tamamen gerekçesiz bir karar olduğunu görüyorsunuz..
***
Darbe CD’sinin, devlet içindeki sahte delil üretme çetesince üretildiğinin kanıtlanmasına, bakın mahkeme ne diyor: “Hiçbir bilirkişi raporu yargıcı kesin olarak bağlayamaz.”
Şüphesiz, bilirkişi raporları, yargıç olanlara kararlarında yol göstericidir. Yargıç, dosya bütünlüğü içinde bilirkişi raporlarını değerlendirir. Balyoz davası dosyasında ise çok sayıda delil falan yok, tek bir delil var: Sözde darbe planlarını içeren CD’ler! Dosyada ne bir ıslak imza var, ne darbe planlarını doğrulayacak tek bir ifade veya başka bir kanıt..
Yargılanan subaylar veya sivil sekreterler arasında, sahtekarların istedikleri doğrultuda ifade verecek ve yalan beyanda bulunarak “evet darbe planları yapıldı” diyecek tek bir karayüzlü ve alçak da bulamadıkları için, mahkeme dosyasındaki “darbe CD”leri tek sözde kanıttır.
Bu nedenle, Balyoz davasının temel delili olan CD’lerin “gerçek mi sahte mi” olduklarını saptamak, mahkemenin karar vermesinde temel yol göstericidir. Bu bakımdan, bu davada bilirkişi raporu hayati önemde ve değerdedir.. Yargıçlık cübbesi taşıyan hiç bir hukukçu, kalkıp da, bu dava için “ben bu CD’lerin sahte olduğunu belirten bilirkişi raporlarını kabul etmiyorum” diyemez…
Bilirkişi raporlarını kabul etmiyorum, dediğine göre, sanıklar ve dava konusunda karar verici tek delilin sahteliğini görmezden geliyorlar. Doğru mu sahte mi merak etmiyorsun! Dahası, “sahteliği belgelen bu raporları tabul edersem, mahkumiyet kararı veremem, en iyisi bunları yok sayayım” tutumunu açıklıyorsun!..
***
TÜBİTAK’ın verdiği tartışmalı bilirkişi raporunu, CD’lerin doğruluğu konusunda yol gösterici kabul ediyorsan eğer, CD’lerin 2003’de kayıt edildiğini ve değiştirilmediğini de kabul ediyorsundur... O zaman, CD’lere, 2008 yılına kadar bir dizi olayın nasıl girdiğini, 2007’de bulunan yazı fontlarının 2003’de nasıl kullanıldığını da açıklamalısın! Ama bunu da yapmıyorsun!
Hem TÜBİTAK hem ulusal ve uluslararası diğer bilirkişilerin raporlarını reddediyorsan eğer, o zaman CD’lerin varlığı da ortadan kalkıyor demektir. Acaba onlar gerçekten CD mi, yoksa ekmek kadayıfı mı.. İçlerinde darbe planı mı var, yoksa muzlu ballı içeçek mi.. Belki de porno filmleri içeren bir takım CD’leri size içlerinde darbe planları var diye yutturuyorlar, nereden bileceksiniz?!..
Verdikleri mahkumiyet kararlarıyla kendilerini tam köşeye sıkıştıran heyetin gerekçesine bakın: Bu CD’lerin aynılarının Genelkurmay’da da bulundukları teyit edilmiştir, o halde CD’lerdeki darbe planları doğrudur..
Artık pes mi dersiniz, yoksa ne.. Genelkurmay’daki CD’ler, sadece Plan Semineri’ni içeriyor. Yargılananların hiç biri, Plan Semineri’ni içeren CD’leri reddetmiyor.. Plan Semineri’ni reddeden tek kişi yok!
Genelkurmay’ın CD’lerinde, sahtekarların ürettikleri 11, 16 ve 17 nolu CD’ler ise yok.. Gerekçeli kararda bir ayak oyunu ile, sahte darbe planı CD’lerin de Genelkurmay’da bulunduğu ve mahkemeye gönderildiği görüntüsünü yaratılıyor..
Ben utanıyorum..
Şu gerekçeye bakar mısınız, darbe neden olmamış: Çetin Doğan’ın Mayıs 2003’te kalp ameliyatı olması ve Ağustos 2003’te emekli edilmesi nedeniyle gibi nedenlerle, Çetin Doğan liderliğindeki cunta yapılanmasının darbe harekatını ellerinde olmayan nedenlerle tamamlayamadığı”..
Yahu Çetin Paşa, tam kalp ameliyatı geçirecek zamanı bulmuşsun kardeşim, demekten başka söz bırakmıyor mahkeme heyeti!
***
Ayıptır bu gerekçeli karar... hukuku da, yasayı da, anayasayı da bitirmiştir..
Askeri darbelerde sorguya alındığımızda hep şunu dinledik: Burada ne anayasa var ne babayasa.. Burada allah biziz..
Balyoz davası, yargılaması, kararları ve gerekçeleriyle, kulağımızdan hiç gitmeyen bu sesi yeniden çağrıştırdı.. Sanıyorduk ki sadece askeri darbelerde hukuk guguk olur..
Hayır, sivil darbe içinde yaşadığımızın kanıtı, bu kararlardır.
Askeri dönemle bugünün benzerliğini asla askeri mahkemelerle kuramazsınız..
Ama, MİT ve kontrogerillanın sorgu odalarıyla rahatça kurarsınız..
Yaşadığımız tam bir hukuk iflasıdır..
--8 Ocak 2013 / Bilim ve Siyaset- Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder