Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

28 Ocak 2013 Pazartesi

500 Bin TL’lik Makam Arabası - Hukuk Fakültesi Dekanları Neredeler?


Gündem, CBT sayı 1349, 25 Ocak 2013


RedHacker’ların YÖK sitesini çökerterek ele geçiridği ve topluma açıkladığı belgelerden öğreniyoruz ki, pek çok üniversite rektörü, kıçının altına 500 bin liralık lüks araba çekme heveslisi.. Bankalarla vb yaptıkları “maaş yatırma” vb anlaşmaları karşılığında üniversiteye aldıkları “rüşvet”i, altlarına çekiliyor. Bu “yasal”mış görünümlü “rüşvet” üniversiteye mi verilmiş rektörlere mi? Rektörlerin aklına, meselâ, banka veya şirketlerden gelen bu “avanta”yı, bilim ve araştırma amaçlı, yeni yurt açma amaçlı, katmadeğer yaratacak işlerde kullanmak ve üniversitenin kalitesini yükseltmek gelmiyor.
Ya ne geliyor: Lüks makam arabası!
Rektör üniversitesine bakar, kendi bilimine bakar, yokluklara ve eksikliklere canı yanar, bu kötü durumu aşmak için çırpınır.. öyle bir yönetici, rektör var mıdır diye sormayacağım.. Mutlak vardır da sayıları çok azdır..
Türkiye’de koltukları dolduranların temel düşüncesini yansıtması bakımından bu örnek çarpıcıdır.. Ama yine de söyleyelim: İnsan utanır.. altına 500 bin TL’lik lüks arabayı çekmeye..
Bu anlayış bilimsiz ülke olmanın, bilimi az veya çok eksik üniversitelerin esas büyük çoğunluğu oluşturmalarının da temel nedenidir.
Bir de, tepeden atanmışlığın nedeni. Rektörlerin büyük kısmı liyakat olarak ve üniversitenin ortak iradesi olarak hakketmedikleri koltuklara oturunca, ortada ne evrensel üniversite etiği, anlayışı, söylemi kalıyor ne de şeffaflık ve hesapverebilirlik duygusu. 170 kadar üniversiteden pek azını bir kenara koyarsak, rektör olarak atananların bilimsel bileşkesini merak edelim.
***
Üçüncü kez Hacettepe’nin burada gündeme gelmesinden rahatsızım. Ama yazalım yine: Edebiyat Fakültesi’ne dekan seçimi için öğretim üyeleri arasında “eğilim yoklaması” yapılıyor. Rektör, isim belirleyerek bunu rektöre bildirmek yerine, bu yöntemi yeğliyor. Güzel.. Oylama yapılıyor, Felsefe Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Cemal Güzel 157, Prof. Dr. Mehmet Öz 103, Prof. Dr. Mehmet Seyitdanlıoğlu ise 26 oy alıyor.
Fakülte’nin kimi dekan olarak görmek istediği açık mı tablodan? Açık ve seçik. Rektör de eğilim yoklaması yaptırdığına, hatta araştırma görevlilerine ve öğrenci temsilcilerine de oy kullaandırdığına göre, fakültenin iradesinin ortaya çıkmasını istediği ve YÖK’ü de zımni olarak buna uymaya çağırdığı söylenebilir mi.. Evet..
Ama YÖK, Öz'ü dekan olarak atıyor! Şüphesiz bunu da ilk kez yapmıyor, önüne gelen adaylara bakıyor, istediği aday en çok oyu almışsa onu.. Almamışsa istediğini atıyor, kaç oy aldığı önemli değil, bir oy alsa bile! Bu konuda Çankaya ile de uyum içindeler.
Fakülte öğretim üyeleri açıklama yaptılar. Öz eğilim yoklamasından önce bir duyuru yayınlamış ve “Fakültenin iradesi doğrultusunda hareket edeceğim” demiş. İkinci geldiğinde, dekanlık yarışından çekileceğini açıklayacağına sessiz kalmış ve kendi adının YÖK’e gönderilmesine ses çıkarmamış. Kimbilir belki de birileri ona, otur oturduğun yerde dekan olacaksın, demiştir.. Öğrenci kolektifleri de araştırmış ve Prof. Öz’ün Türk Ocakları Başkanlığı yaptığını görmüşler.

HUKUK FAKÜLTELERİ DEKANLARI, NEREDE?
Ülkemizde hukuk ve adalet katliamı yapılıyor. Özel yetkili veya terör veya ağır ceza mahkemeleri, iktidarın muhalif, üniversiteli genç, rektör, avukat, karşı siyasi görüşleri biçme aletleri gibi çalışıyor. Yalan delillerle insanların hayatları karartılıyor.
Ama ülkemizdeki 103 hukuk fakültesinden, dekanlarından, öğretim üyelerinden bir ses çıkmıyor, bireysel yiğit bir iki ses dışında. Bu, utanılacak bir şeydir. En son, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Adem Sözüer’in, Ezgi Başaran’a, yanlış uygulamalara ve siyasi hukuki yasadışı davranışlara dikkat çeken açıklamasıdır. Bunun dışında cesur bir ses göremiyoruz,
İstenmeyen herkesin terör örgütü üyeliğinden buzlanarak içeri atıldığı diktatörlük dönemi yaşıyoruz ve diktatörlük-düşman hukuku uygulamalarıyla karşı karşıyayız. Böyle bir dönemde, hukuku, demokrasiyi, insan hak ve özgürlüklerini savunmayacak da hukuk fakültesi dekan ve öğretim üyeleri, halka ve öğrencilerine neyi öğretecekler?
Baskının, yasa ve hukuk çiğnemelerinin ne kadar iyi şeyler olduklarını mı..
Üniversitelerin neden iplerinden RTE’ye bağlandıklarını anlıyor musunuz?!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder