Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

5 Ağustos 2012 Pazar

Ordu’yu Siyasi Tasfiye


Ordu’yu, tüm üst yönetim olarak tasfiye, siyasi Ergenekon ve Balyoz davalarının ana hedefiydi. Bu dava bir hukuk davası değildir, öyle sananlar varsa, onları buradan en hafifinden şaşkınlar diye ilan ediyorum! Varın gerisini siz söyleyin! Bunun bir hukuk davası olduğunu söyleyen, tertipçilerin yüzlerce ortağı, ortalıkta “uzman” diye dolaştırılıyor! Kamuoyunu buna inandırmak göreviyle..
Onlarca mektup geliyor tutuklu subaylardan.. Davasını ve durumunu anlatan. Tümgeneral Ahmet Yavuz’un adını gördüm örneğin emekliye sevkedilenler arasında. Üzüldüm, mesleğini madalyalarla süslemiş komutanlardan biri. Balyoz’a son gurupla birlikte dahil edilmişti, Ahmet Bey dışarıda kaldı, alalım içeri ve ona da Ordu’dan güle güle diyelim mantığıyla, iler tutarı olmayan, hatta suç iddiası bile olmayan bir tutuklama ile..
Şu mahkemelere kadar bir subayla bile hiç bir ilişkim olmamıştı. Bir keresinde, onlarca gazeteciyle birlikte terörle uluslararası mücadele sempozyumunu izlemek için davet almıştım Harp Akademilerine.. Ahmet Yavuz, bizim gazetecilerin yemek masasında ev sahipliği yapıyordu.. Onu bir kez de, Balyoz tutuklamaları başladıktan çok sonra, Cemal Reşit Rey’de bir konserde karşılaşmıştım.  Sonraları da, neden bile gösterilmeden kendini içeride buldu!
Balyoz bir kepazeliktir, hukukun yüzkarasıdır. Yüzlerce subay Ahmet bey durumundadır.
Hepsinin hikayesi şüphesiz vardır, ama hepsinin ortak noktası, albay ve üstünün, mümkün olduğu kadar tasfiyesi için alınan siyasi karardır! Bu nedenle, bu köşede siyasi karara ve hukuksuzluğa işaret ettim. Çünkü tek tek haksızlık öykülerinin hiç birine yardımcı olmayacağını biliyorum.
Aslında en iyisi gazetede bir köşe ayrılıp kimin hangi saçma iddia ile suçlandığını ve tutuklandığını kamuoyu ile hergün paylaşmak gerekir. Gazete yönetimine burada öneriyorum!
***
İktidarın “siyasi tasfiye” kararı alabildiğine çalışıyor. Bu planları işlemiştir: İçeride tut veya suç uydur içeriye at, terfisini durdur, sonra da emekli et..
Tutuklu 40 subay daha emekli edildi..
Bu tasfiye, AKP ve Cemaatin ortak hukukudur. İlker Başbuğ da Başbakanın ve hükümetin arzusu dışında içeride tutuluyor değildir. Şöyle yazılarıma dönüp baktım geriye, daha ilk albay tutuklandığında, rütbe sırasıyla generallere sıra geleceğini ve bir genel kurmay başkanının da tutuklanacağini yazmışım. Adım adım en tepeye tırmanmak, baştan alınan bir karardı.. Süreç içinde “şans topu” İlker Başbuğ’a vurdu! RTE istemese Başbuğ bir dakika orada tutulmaz!
İnternet sitelerini açan Hilmi Özkök dışarıda ve tanık olarak ifade veriyor..  Siteleri kapatan Başbuğ ise içeride ve tutuklu!
***
Hukuk adına utanç verici bir “casusluk davası” açmışlardı İstanbul’da! Onlarca subay casusmuş! Hepsi iddialardan beraat etti! İktidar medyası, AKP ve Cemaat, subayları çarmıha gerdiler! Davayı kamu oyunda ilgi çeksin diye fuhuş, seks, kadın öyküleriyle sosladılar.. Ortada hukuki-ciddi bir sav-belge olmadığı ve dava yalan ve tertip üzerine kurulduğu için, karar beraat..
Bence bu davayı açanları, dava iddiasından sorgulamak gerekir..  Bu iddiaları kimler bir araya getirdiler, yalan dolanla insanların onurlarıyla, meslekleriyle oynadılar.. Günün birinde şüphesiz bu soruyu soran ve bu tür davaları yeniden gündeme getiren hukukçular olacaktır! 
Onlara, sözde anlayabilecekleri bir cümle ile seslenmeli: Düşmez kalkmaz bir Allah! Buna inansalar bu düzenleri kurmazlar!
Gözden kaçmasın: Ankara’da bir yargıç, casusluk ve fuhuş operasyonlarına bir polis tertibiyle dahil edilen ve “çocuk pornosu” bulundurmakla suçlanan Binbaşı Tamer Karslıoğlu’nu beraat ettirdi. Dikkat edin, yargıç beraat kararına “sanığı aşağılayıcı bir suçla suçlamak isteyen kötkü niyetli kişi veya kurumlar tarafından bu DVD’nin, diğer el konulmuş eşyalar arasına konulmuş olabileceği..” cümlesini yazdırıyor!
Böylece polisin ve iddiayı hiç araştırmayan savcılık kurumlarının bugüne kadar ki siyasi davalarda kurdukları tezgah, böylece ilk kez mahkeme tutanaklarına geçmiş oluyor!
Balyoz ve Ergenekon davalarında, gerçeği dile getirecek böyle bir cümle ile karşılaşmayacağımıza eminim. Bu heyetler işlerini bitirecekler, işleri de bitecek... Başka bir mahkeme yargıcı ise, mutlaka benzer cümleleri kararlarına yazacaklardır!
***
Hilmi Özkök Ergenekon davasında anlattıklarıyla, aslında hukuksuzlar- yasa tanımazlıklar içinde debelenen bu davanın da bence ipini çekmiş oldu.
Mustafa’nın haberini de aklamış oldu: Evet bu iktidar işbaşına yaptığında hepimiz tedirgindik. Ben genç subaylar tedirgin değil diye bir şey demedim. Başbakana da bu tedirginliği anlattım...
Özkök tarihi bir görev yapmıştır. Balbay’ın üzerinde çok tartışılan ve neredeyse Mustafa’nın tek tutukluluk gerekçesi olarak ortada kalan haberini de doğrulamıştır. Vay be, bir doğru habere 4 yıl!!!
Mahkemelerin 1249 gündür Balbay’ı nasıl ve hangi gerekçe ile orada tuttuklarını açıklamalı gerekir.. Vicdanlarından bahsetmiyorum, maaşlarını vergilerimle ödediğim bir yurttaşa açıklamalarını istiyorum! Tabii sadece Mustafa değil, hepsi için aynı soruyu yöneltiyorum!
***
İktidarın siyasi tasfiye planının yürümesine iki şey yardımcı oldu: a) Ekonominin yolunda gözükmesi... b) Etkin medyayı tasmalı hale getirmesi! (Bir de tasmalı kanaatçı aydın zümre yaratması)!
Ne demiş Napolyon bizimkilere: Ooo sizdeki medya bizde olsaydı, Fransızların Waterloo savaşını kaybettiğimizden bile haberi olmazdı..
Tıpkı şimdi Şemdinli’de olan bitenlere uygulanan adı konmamış sansür gibi..
--
5 Ağustos 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder