Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

9 Ağustos 2012 Perşembe

Etnik Çözüm ve Tehlike-2


Biz ayrılamayız, etle tırnak gibi birbirimize karışmışız..” En çok dile gelen ve “ne çok doğru” dedirten bir inanç- kanaattir bu. Öyle dilimize yalan yalnış yapışmıştır ki, örneğin Gül-RTE, Cemaat-RTE için de söylenir..
Bal gibi her şey, herkes, her toplum, her ırk, her mezhep, birbirinden aynılır! Karı kocalar gibi!
Aslında bu bilinmez mi, bilinir tabii..
Ama bu sözle daha çok, güçlü bir isteğe vurgu yapılır: Ayrılmayın! RTE- Cemaat ayrılmayın, siz iç içe geçmişsiniz (ne demekse!)! Gül- RTE sakın aranıza ‘nifak’ girmesin! Hey Türkler- Kürtler bir arada durun..
Neden bu güçlü istek? Çünkü ayrılmalarda, buna en çok karşı çıkanlar zarara uğrayacaktır. Ayrılmak isteyen, bir yarar görmektedir.. Ama iki şeyin birlikteliğinin sürmesinde çıkarı olanlar da, derece derece ayrılığa şiddetle karşı çıkarlar, korkarlar, ürkerler.. Ama bu gerçek bir korku da olmayabilir!
***
Bu giriş, bir gerekçelendirmeydi. Ayrılmak istemek istememek üzerine uzmanları felsefi, toplumsal antropolojik, psikolojik, kütlürel açıdan sayfalarca yazabilir.
Ama, menfaatler, Gül ve Erdoğan’ı alabildiğine çatıştırır.. Varoluş ve yokoluş gibi bir şeydir bu! Birlikte olmak her ikisine de büyük yarar sağlayacaksa ittifaklarını sürdürürler.. Gül’ün son çıkışı, Erdoğan’a güçlü bir anımsatmaydı: Zarara uğrarsın, adaylığımı da koyarım, Cumhurbaşkanı olamazsın, Başbakanlık ve parti için yolumu tıkarsan eğer!
Erdoğan baktı tarttı, doğru söylüyor olabilirsin, biz bunu zamanı gelince konuşalım, yanıtını verdi.. Her ikisi de sözde bir kardeşlik, uzlaşma mesajları verdi.. Ya çatışma sonraki koşullara göre yeniden incelenmek amacıyla ertelendi, ya da şimdilik, evet sıra bende-sıra sende denerek donduruldu. Ama RTE en sona kadar kendi çıkarına bakacaktır! Örneğin ah bir Anayasa değişikliği olasılığını ele geçirse!!!
RTE örneğin, Almanların, görüneni ile içi tamamen farklı olduğunu belirterek (çok doğru bir saptama, bende de bir almanlık var!) toplumsal tehlike barındırdığını saptadıkları Cemaate ve lideri Gülen’e acımadı. İktidarı paylaşma mücadelesini epey ezerek geçti ve ona dedi ki:  ben sana ne vereceksem onunla yetineceksin, eteğimin altında duracaksın, ama hep orada, yukarılara tırmanmaya kalkışma boynunu koparırım..!
Bilmem konu üzerinde açıklayıcı ve inandırıcı olabildim mi!
***
Mesele Kürt konusuydu değil mi!
Kürt Meselesi’nin birinci özelliği, tarihsel olarak Kürtlerin bütün isyanlarının etnik ayrılma amaçlı oluşudur.. Dünkü yazımda sadece etnik temelde bir çözümün masada olduğunu vurguluyordum (olayların tarihsel ara kesitini ve arka planını iyi bilen bilge politikacı İlhan Kesici, Kürt Meselesi üzerine iyi anımsatmalar yaptı, ama sonraki yazıya..).
Aslında Kürt siyasetçileri de farklı bir şey demez. Nitekim Ahmet Türk de önceki gün, dört coğrafi parçanın Kürdistan olarak birleşeceğini dile getirdi. Bunların hepsi bilinen şeyler.. Bizim Kürt çözümüne yakın görüş bildiren Türklerin de tartıştıkları, bu sürecin kanlı değil “barış içinde” sonlanması-gerçekleşmesidir.
Savaşa karşı dile gelen bütün sloganların arkasındaki düşünce kabaca şudur: kardeşim, sonunda ayrılacaksın, aptallık etmeyin, ölmeden öldürmeden ayrılın ve bunun için de masaya oturun..
PKK ve Kürtler ve Türk yardımcıları Oslo görüşmelerinin bu doğrultuda bir yol haritasının çıkması için oradalar.
Ama Oslo masasından bir “ayrılık yol haritası” çıkartacak ve kabul ettirecek bir iktidarın tutunması zordur. RTE neden yan çizdi dersiniz, o kadar pohpohlamalar, sen bu işi çözersin, çöz kahraman ol ve tarihe geç, itelemelerine rağmen!!
***
Tamamen önyargısız yaklaşabilirsek, aslında bu tartışılabilir bir düşüncedir. Ama bunu bütün Türkiye açıkça tartışmalıdır! Bu büyük bir entelektüel ve kültürel kapasite gerektirir. Türkiye’de şüphesiz bunlar yok değil, ama ülke hiç bir zaman özgür olmamıştır, hele AKP döneminde bu özgürlükler tamamen baskılanmıştır.. Bunun da ötesinde, iktidar gerçekten ulusu bütünleştirici değil bölücü bir politika uyguluyor..
RTE’nin Aleviler, Cem evleri üzerine en son söyledikleri, tam bir bölücülüktür, dışlayıcılıktır.. Oy almadığı, alamayacağı kesimlerin dini inançlarına ve ibadet biçimlerine bu tür bir saldırıyı bu ülkenin başına oturan birisi yapabiliyorsa, bu tutum, ulusun değil kendi dar kişisel ve partisel çıkarlar uğruna bütün ülkeyi ateşe atabileceğinin göstergesidir.. Bunun dinle dincilikle ilgisi yok, sadece bilinçsizlikle, bilgisizlikle, geniş bakış eksikliğiyle.. sevgi eksikliğiyle, kendini tek otorite ve herşeyin karar vericisi sanmakla ilgisi olabilir..
İktidar çıkarını Alevileri dışlayarak savunan, CHP belediyelerini olur olmaz kan kusturan, TSK ve kendisine muhalif olanları hukuksuzluklar ve sahte düzeneklerle içeri tıktıran, adalet düşüncesini ayaklar altına alan bir düşünce ve iktidar yapısı, Türkiye’nin ulusal sorunları ve ulusal yararı için bir çözüm üretemez.. Sadece bölücü ve parçalayıcı olur. Türkiye tamamen bu durumdadır!
Etnik Temelde Çözümün zorunlu olarak yol açacağı büyük toplumsal tehlike konusu bir dahaki yazıya kaldı.
---9 Ağustos 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder