Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

17 Temmuz 2012 Salı

İlker Başbuğ Direniyor, Silivri Çıkmazda, Bir Dönemin Sonu mu?


Silivri’deki yargılamalarda tek değişik tutum alan İlker Başbuğ üzerine yazacağım. Biliyorsunuz, Genelkurmay Başkanlığından emekli olduktan iki yıl sonra, Başbuğ, terör örgütü üyeliği suçlamasıyla, Özel Yetkili Savcılığa sonra da sorgu hakimliğine ifade verdi ve tutuklandı. 6,5 aydır (6 Ocak’tan bu yana) hapishanede!
Hakkında 39 sayfa iddianame hazırlandı. Esas, ama komik suç atımı şuydu: Terör örgütü kurmak ve yönetmek.. Genel Kurmay Başkanlığı süresince, Başbuğ, TSK’yi yönettiğini sanıyordu, ama savcılıktan öğrendi ki aslında o bir suç örgütünü yönetiyor! (www.ilkerbasbug.com.tr sayfalarından durumunu inceleyebilirsiniz..)..
İddianame komiktir, suç örgütü ilişkisine bakar mısınız: İrticayla Mücadele Eylem Planı iddiası ortaya atılıyor, Başbuğ o sırada yurt dışında, kendisine ise dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Işık Koşaner vekalet ediyor. Hasan Iğsız da Genel Kurmay İkinci Başkanı..
Şimdi sıkı durun, Savcı diyor ki:
Aslında Genel Kurmay ikinci Başkan Hasan Iğsız, iddia ile ilgili soruşturma açalım mı açmayalım mı diye, vekil Koşaner’e soracağına, Başbuğ’u arayıp soruyor. Başbuğ açın emrini veriyor. Iğsız’ın yurt dışında bulunan İlker Başbuğ’u arayarak onay alması ve bu yolla resmi hiyerarşi dışında hareket etmesi, askeri hiyerarşi dışında örgütsel hiyerarşinin bir göstergesidir..
Başbuğ ise diyor ki: Bu tamamen devlet geleneği çerçevesinde bir ilişkidir.. yani süreç zaten böyle işliyor!
Ama dinleyen, greçeği araştıran kim? Ayrıca bu nasıl bir hiyerarşi dışı ilişkiyi gösteriyormuş, savcı beylerin tekrar tekkar anlatması gerek..
Bir başka komik olay da, gazetemizde yayımlanan TSK ile ilgili bir haberden dolayı, Başbuğ bizim Balbay’ı arıyor ve haberin kaynağını soruyor. Balbay vermiyor tabii. Savcı koltuğundaki şahıslar, Başbuğ’un Balbayı aramasını da “gördünüz mü, işte bir örgütsel irtibat kanıtı daha!” diye nitelendiriyor..
İşte, Ordu içinde bir suç örgütünün ve Başbuğ’un Ergenekon suç örgütü üye ve liderliğinin delilleri! Yargı koltuğunda oturan kişiler de, bu “delilleri” ciddiye alarak tutukluyor!
***
Her neyse: Başbuğ 39 sayfalık iddianameyi eviriyor çeviriyor, iler tutar yanı, ciddiya alınıp yanıtlanacak kanıta dayalı bir yönünü bulamıyor ve mahkemede ifade vermeyi reddediyor.
Diyor ki özetle, bu iddianamaler baştan sona saçma, Genel Kurmay Başkanı olarak beni suç örgütü üyeliğiyle suçlamak zuldür. Bunlara yanıt vermeyi reddediyorum.. Burada gazeteye bomba atmış, Yargıtay’a saldırmış ve hakimi öldürmüş katillerle aynı sıralarda yargılanmayı reddediyorum... Ayrıca, yasalar gereği ancak Yüce Divan’da yargılanmam gerekir.
İfade vermemesi, Başbuğ’in ilk adımı oldu. İkinci adımı da Duruşmalara gelmeyi reddetmesi oldu!
***
Gelelim davaların bütününe..
Silivri’de ne yargılama yargılama, ne de iddia iddia.. hepsi teker teker çürütülmüş. Örneğin Balyoz’da sanık ve avukatların isteklerinin hiç biri yerine getirilmiyor. Gizli tanık diye ne idüğü belirsiz, bazılarının geçmişi kirli ve sabıkalı, söyledikleri tamamen yoruma ve sanıya dayalı birileri çağrılıp dinleniyor.. Sanıkların savunma hakları kısıtlanıyor, sanık ve avukatlar hakkında durmadan hakaret davaları açılıyor..
Gerçek bir delile dayanmayan bir siyasi şov sahnede oynanıyor.
ÖYM kaldırılmış, bazı rötüşlerle yasa isim değiştirmiş, ama Silivri tınmıyor..
Sanıklar ve avukatlar çırpınıyor: İleri sürülen iddialara karşı işte delillerimiz.. iddiaların hepsini birbir çürütüyoru, sayin hakimler..
Ama ne maksat ciddi bir yargılama, ne hukuku uygulama, ne hukukun üstünlüğü ve sanıkların masuniyeti.. Mahkemeleri iddiaların çürütülmesi, karşı delillerin ortaya konması.. hiç bir şey ilgilendirmiyor..
Bu durum için halkımızın bir deyimi var: Kör değneğini bellemiş gibiler..
Mahkemelerde sanıkların döne döne, aylardır, yıllardır iddiaların nasıl düzmece olduklarına ilişki yaptıkları savunmalara baktıkça.. Yargılamaların nasıl tepeden tırnağa siyasi amaç, tasfiye, eziyet vb niyetiyle yapıldığı apaçık ortada..
***
Gördüğüm, yargılıyormuş gibi, mahkeme ediliyormuş gibi, sanki gerçek bir hukuk ve adalet uygulanıyormuş gibi davranışın sonuna gelindiği..
Zaten, “Başsavcı”, ÖYM’ler değiştikten sonra ve mahkemeler bir karar aşamasına gelmeden üç gün önce, Balbaylar örneğinde, talimatlarını ulaştırdı gibi: Devam!
Bunun ilk sonucu Odatv davasında görüldü..
İşin sonuna gelindi, bunun böyle, bu biçimiyle ne kadar daha devam edeceğini bekleme zamanındayız artık..
Tutuklular düşünüp duruyordur..
Ben de Başbuğ’u düşünüyorum da..
---17 Temmuz 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder