Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

17 Nisan 2021 Cumartesi

İki dünya savaşı belası ışığında Montrö’yü tartışmak

 Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet, 13 Nisan Salı, 2021 

Sanki boğazlar bugünün sorunu imiş gibi, anlaşmayı değiştiririz deleriz geçeriz, etrafından dolaşırız, süper devletlere karşı şantaj veya pazarlık aracı olarak kullanırız diye tartışılıp duruyor. İnsan boyundan büyük işlere kalkışmasın, başı dertten kurtulmaz, üstelik ağır bir de darbe yer.

Birinci Dünya Savaşı’nı anımsayın. Almanya’nın tersanelerden taze denize indirilmiş Breslau kruvazörü, Akdeniz’de kendine benzer Goeben kruvazörü ile birlikte, Akdeniz’de görevlendirilir, o sırada Balkan savaşı sürmektedir. Derken dünya savaşı patlar, Akdeniz’de İngiliz gemileriyle savaşa tutuşurlar ama kaçarlar, Çanakkale Boğazından Marmara’ya girerler. İktidarda Almancı Enver hükümeti vardır.

 

Karadeniz’de savaş

 

Abra  kadabra, iki gemi Osmanlıya devredilir, Midilli ve Yavuz isimlerini alırlar, sonra Alman gemi komutanının emrine diğer Osmanlı gemileri de verilir, Karadeniz’e açılırlar; Rus limanlarına baskın yapar ve Rus donanmasına karşı savaşırlar. Hikaye uzun! Ama Osmanlı savaş girmiş yok olmuştur. 1917 Ekim devrimi liderleri Doğu bölgesinden birliklerini çekmesiyle oradaki işgallere son verilmiş olur. Ekim devrimcileri daha sonra Türkiye’nin Kurtuluş Savaşının arkasında duracaklar ve Atatürk ile Ruslar arasında dostluk sürecektir. Taa Ata ölünceye kadar.

Sonuç: Boğazlar Ruslar açısından duyarlı konu. Boğazları Avrupalı Amerikalıların boğazlar üzerindeki baskısı, Ruslar için büyük bir güvenlik krizidir.

 

Boğazlar kriz alanı

 

1936 Montrö Anlaşması ile 1924 Lozan Anlaşmasının boğazlar üzerindeki maddeler değiştirildi. Türkiye uzun mücadeleler sonucu boğazların askerisizleştirilmesi maddelerini değiştirdi ve Boğazların savunması sağlandı. Hikaye uzun.

İkinci Dünya Savaşı’nda da Boğazlar konusu büyük gerilimlere sahne oldu. Ruslar, Ankara’nın Almanya yanlısı politikalarından rahatsızlık duydu; güvenlik endişeleri tavan yaptı, Ankara Amerika’yı ve İngiltere’yi Ruslara karşı “kışkırtıcı girişimlerine dönüştü” (*) Ruslar, Boğazların savunmasında kontrol ve üs istedi. Hikaye uzun burada da, dipnottaki kitabı okuyun.

Yani, İkinci Dünya Savaşı esnasında da Ruslar güneyden gelebilecek saldırı tehlikeleri olasılığı karşısında öfkeli oldular. Aynı dönemde Ermenistan ve Gürcistan’ın Türkiye’den toprak talepleri konusunda da (Ruslar toprak istedi!) alışılmışın dışında yorumlarla karşılaşıyoruz kitapta.

 

Ruslar için güvenlik konusu

 

Neyse konu tarihi tartışmak değil, boğazlar meselesinin, Karadeniz’de sahili olan ülkelerin ve Rusların doğrudan güvenlik konusudur. Karadeniz’i ya bir barış denizi ve güvenlik alanı yapacaksınız, ya da “savaş gemilerini Montrö’den geçiremezsek Kanal İstanbul’dan geçiririz” diyerek (Saray) Amerika ile Ruslar arasındaki düşmanlıklara ve gerilimlere, güvensizliklere ve savaş oyunlarına açacaksınız.

Saray’ın Kanal İstanbul ve Montrö Anlaşması gerektiğinde değiştirilebilir yaklaşımını bu çerçevede değerlendirmezsek hata ederiz. Saray, Rusya ile AB/ Batı arasında, ikisiyle de istediği gibi pazarlık edebileceği veya ikisini birbirine kırdıracağı veya gerektiğinde birisinin ağında yer alacağı bir “savaş oyunu stratejisinin aletine dönüştürmek istiyor, Kanal İstanbul ve Boğazlar anlaşmasını...

Tehlikeli olan budur.

 

Rus açıklamalarına bakalım

 

Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Zaharova Montrö’nün alternatifi olmadığını söylemiştir. Arkasından Ankara Büyükelçisi Yerhov da, Montrö Sözleşmesi tartışmaları için, "Değiştirilmesi söz konusu değil... Sözleşme Karadeniz'de bölgesel güvenliğin sağlanması açısından önemli ve mihenk taşıdır" dedi.

En son Putin devreye girdi, Erdoğan’ı aradı ve Montrö konusunda görüytüler. Rus tarafının açıklaması:

"Türkiye'nin Kanal İstanbul inşa etme planlarıyla ilişkili olarak Rusya tarafı, bölgesel istikrar ve güvenliği temin etmek için Karadeniz Boğazlarının 1936 Montrö Konvansiyonu şartlarına uygun olarak mevcut işleyişinin korunmasının önemini vurguladı."

Şimdilik bu kadar diyelim.

===

 (*) Hazal Yalın, 1945, Türkiye- SSCB ilişkileri, Kırmızı Kedi’de yeni yayımlanan kitap, tüm bu politikaları belgeler ışığında deşerek tartışma açıyor. Okunmalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder