Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

1 Haziran 2016 Çarşamba

Sancar Türkiye’nin insanıdır, hepsi bu!

Türkiye’de kavga beni üzüyor, gazeteler ve televizyonlar bunlarla dolu, izlemiyorum okumuyorum..”
Aziz Sancar böyle diyor, bir üniversitede öğrencilerle yaptığı sohbette.
Yıllardır biliyorum ki Sancar bu derin siyaset kavgasının oldum olası ülkeye zarar verdiğini düşünüyor. Sancar ile 20 yılı aşkın hiç siyaset konuşmadım! Bazen kıyısından köşesinden! Benim ne düşündüğü bilir, ben de onun.. Ve ülke sevgisini bilirim ve birinci sınıf temel bilimci özelliğine de her zaman şapka çıkartırım.

“Yaaa demek öyleymiş..”

Aziz Sancar ve Nobel’in Öyküsü” kitabımın Önsözü’nde, şöyle yazıyor:
“Siyasi düşüncelerimizin çok farklı olduğunu her ikimizin de takdir etmesine rağmen yakın arkadaş olduk. Bunun bir çok nedeni var. Kendi yönümden ben şunları sıralamak isterim: Orhan iyi insandır, vefalıdır, kadirşinastır.. Bunlar bir insanın “arkadaş” olması için yeterli özellikler olabilir. Ama bunların ötesinde Orhan Türkiye’ye aşıktır ve Türkiye’ye her şeyden çok bilim ve araştırma gerektiği inancındadır. Bunlar benim de temel inançlarım olduğu için, bir çok sosyal konuda farklı olmamıza rağmen, kardeşlerim kadar severim.”
Bu önsözünü kitaba koyduktan sonra, sunuş yazımda bu sözlerine bir gönderme yaptım: “Aziz... aramızdaki görüş farklılıklarına da vurgu yapmış. Öyle miymiş? Zerre kadar üzerinde durmadığım bir konu. Vurgu yaptığına göre, bir bildiği vardır!
Bu Aziz’e attığım bir toptu! Bir de “neden bu ayrılıklar konusuna girdin...” sorusu veya serzenişi..
Türkiye’ye geldikten hemen sonra İzmir’den aradı ve nedenini açıkladı:
Özellikle yazdım. Türkiye kamplara ayrılmış ve birbiriyle konuşmayan partiler, guruplar insanlar ülkesine dönmüş. Ben ikimizin örneğini vererek, bizi birleştiren konularda mükemmel bir birliktelik ve işbirliği içinde olabileceğimizi, sosyal görüş farklılıklarına rağmen birbirimizi kardeş gibi de duyumsayabileceğimizi göstermek istedik..”
Bu açıklamadan sonra benim için mesele aydınlanmıştı.
Aziz Sancar bir bilim insanıdır; nesnellik, olgusallık düşünme tarzının olmazsa olmazıdır. Bu farklı “sosyal-siyasal” konuları tartışmaya otursak, hiç şüphesiz mutlaka ortak ilkeler birlikteliği ortaya çıkar. Başka türlüsünü düşünemiyorum! O kaçsa ben yakalarım!

“Süryani kardeşlerim”

Aziz, bütün programlarının sabah 7.30’dan akşam 9’a kadar dolu olmasına rağmen, mesela kaşla göz arasında Mardinliler gecesine de gitti. Bir şey daha yaptı bu arada: Bir Süryani kilisesini ziyaret etti, biliyor muydunuz! Ta ABD’deyken, “Süryani Kadim Ortodoks Patrik Vekilliği- İstanbul” adına yazarak Nobel ödülünü kutlayan mektubu yanına almayı unutmuştu. Km yazmıştı? Araştırttı buldurdu ve onları ziyaret etti. Bu ziyareti ve Mardinliler gecesini, dostum Muammer Elveren Hürriyet’te çok güzel yazdı
Anı defterine şunları yazmış:


Aziz “Süryani arkadaşlarım dahil hep birlikte çok güzel beraber büyüdük” diyerek, bir şükran ve vefası duygusunu dile getiriyor ve hepsini sahipleniyor.
Aziz Sancar böyle biridir! Tüm ülkedir.. Türklüğünü vurgular, Kürt kardeşleri için de ayın duygular içindedir.

“Niye görüşüyorsun?”

Sancar, Stockholm’de iken ve ABD’ye dönmeye hazırlanırken daha, Cumhurbaşkanı’ndan davet aldı, “Ankara üzerinden gidersin..” Önce ne yapacağını bilemedi. Tam o sırada, çok önemli bir makaleleri, yayın için gönderdikleri dergiden geri çevrilmişti. Canı sıkkındı. Editörler ve hakemler daha bir dizi araştırma yapmalarını şart koşuyorlardı. Nobel kazanmış olması, araştırmalarının otomatik yayınlanmasını getirmiyor.. Bir an önce dönmek ve istenen çalışmaları başlatmak istiyordu.. Büyükelçilikte konuşuyoruz, bu daveti beklemiyordu. Gideceksin dedim, destek verdim. Kendi açımdan, Cumhurbaşkanına durmadan eleştiri getiren bir insan olarak, bu davete bahane gösteremezdi diye düşündüm.
Hayat siyah ve beyaz arasında sürüyor. Yani gri alanda. Başında doğum, sonunda da bitiş var.
Aziz’e eleştiri getirenler çok: Niye gidiyor? Gidiyorsa niye eleştirmiyor? Ben bunu da bir tür yobazlık olarak görüyorum, kusura bakmasınlar.
Bunlar farklı şeyler.
Sancar, Cumhurbaşkanıyla görüşüyor diye kendi kişiliğinden bir şey kaybetmiyor. Pembe Köşk’e de gidiyor. Atatürk ve Cumhuriyet diyor. Madalyasını Anıtkabir’e hediye ediyor.. Kız öğrenciler diyor. Görüşlerini net ortaya koyuyor.

“Sağcı mı solcu mu?”

Tüm Türkiye’yi kucaklıyor.
Kimsenin kimseye “benim gibi” niye düşünmüyor, davranmıyor dayatmasında bulunma hakkı yok.
Cumhurbaşkanı’nın Sancar’a itibar göstermesi iyi bir şey.
Bu itibar, gerçek bir bilim insanının, iktidar dünyasınca da paylaşılmasını benimsenmesini sağlıyor. Tüm ülkenin paylaştığı bir bilim insanı var karşımızda ve bunun sağlayacağı etkileşim açısından mükemmel bir şey!
Bunu net görüyorum!
RTE’nin bilim ve teknoloji başdanışmanı Davut Kavranoğlu, Nobel aldığını duyunca, kim diye sormuş “sağcı mı solcu mu?”
Düşünüyorum da, Kavranoğlu’nun düşüncelerinde, böyle yaklaşımında böyle bir tabu yıkıldı mı?
 29 Mayıs 2016 Pazar / Bilim ve Siyaset , Cumhuriyet, Orhan Bursalı






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder