Öne Çıkan Yayın 20 Mart 2012 yazım

Erdoğan’a Askeri Darbe?

Yoo hayır bu kez, başka bir “fantezi”i üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladığı TSK’yı, Erdoğan’a karşı kulla...

9 Nisan 2016 Cumartesi

Yedi düvel karşısında, totaliter bir iktidar sürdürülebilir mi?

Konunun en bamteline dokunacağız şimdi.. Soru başlıkta.. Siz ne düşünürsünüz?
Yedi düvel karşısında derken kastedilen şu: AB’ye aday, NATO üyesi, ABD ile ilişki içinde, Avrupa’nın dibinde, İhracatının büyük kısmı AB’ye, uluslararası anlaşmalara imza atmış, Avrupa Parlamentosu, İnsan Hakları Mahkemesi vb..  Bizim için 7 düvel bunlardır.
Bir otoriter yönetim, anayasasını tek adamın iradesine bağlamış, diyelim ki çoğunluk iradesi ile azınlığa dünyayı dar ediyor, haklar ve özgürlükler bir kişinin sözüne bağlı, var veya yok.. Yargı elinde... Ve ülkede güçlü İslami karakterli yönetim kurma azmi, siyasetinin temel ekseninde..
Böyle bir yönetim, temel ilişkiler içinde bulunduğumuz Batı tarafımızdaki coğrafyada sürdürülebilir mi?
Kabul mü red mi görür.. Bunu tartışmaya gerek var mı?
RTE’nın yönetim anlayışı Batımızda kabul edebilir mi?

Tabii ki hayır, ama bir yolu var!
Alman TV’sinde bir mizah programına konu oldu diye, Almanya büyükelçiliğini bakanlığa çağıran bir kafa yapısı, görüyoruz ki ancak alaylara ve sert açıklamalara konu oluyor: Avrupa Parlamentosu Başkanı: Bay RTE çok ileri gittiniz!
Yani batı coğrafyamızda, RTE’nin tasarladığı bir ülke ve rejimle var olmak imkansıza yakın.
Ama bunun bir yolu var: tam onların kulu kölesi, emir kulu olursanız, kullanışlı salak olacağımız için belki her şeye göz yumabilirler.. Arada sırada sopalanmayı da göze alarak.

İki seçenek
Coğrafyanın öbür tarafı da, bizi etkileyen savaşlarla dolu...
İki yol var: ya o savaş alanının gerçekten tam bir parçası olacağız... Çünkü doğumuz, güneyimiz, kuzeyimiz, bir savaş alanı ve çeşitli renklerde totaliterliklerle dolu. Dörtgenin ortası ve uzak kısımları ateş alanı, insanlar ölüyor, kaçıyor, ne yurtları kalıyor ne evleri barkları..
Bizi o bölgenin bir parçası yapmak isteyenleri anımsıyorum da..
Ya da ekonomi, demokrasi, insan kalitesi, bilim ve siyaset kalitesi, teknoloji üretimi gibi pek çok açıdan çıtayı iki katına yükselteceğiz.
Tabii ulusal bir seferberlikte! (Türkiye’de bunu yapacak politikacı ve partiler mi var diyorsunuz tabii ki, katılıyorum size).
Eğer bunu yaparsak, başarırsak, Doğumuzun karmaşasından 10-15 yıl içinde otomatik olarak koparız.
Kendimizin efendisi ve çekim alanı olabileceğimiz aslında tek seçenek bu.

Bu mümkün mü?
Evet temel soru budur: Bu mümkün mü? RTE’nin girdiği yol ve Türkiye projesi bunu mümkün kılmıyor.
Hayır, çünkü RTE çatışmadan beslenen bir lider. Birlik değil, parçalanmış bir toplum yapısı, ötekileştirdiklerini kendisine tabi kılacak ve yok edecek bir politik anlayışın simgesi.
Cumhuriyet devriminin ürettiklerini tersine çevirecek, Cumhuriyet karşıtlarının iktidarını kuracak.
Bu bir iç savaş konusudur. Bu savaşı “hukuk ve yargı düzenlemeleri” ile, yani tepeden sivil darbe ile kazanması olanaksıza yakın. Ama adeta bunu sonuna kadar denemeye eğilimli gözüküyor.
Dolayısıyla, bu ülke iç sorunlarla cebelleşecek bir yapıya sahip.
Yani, bir ulusal program üzerinde barış içinde anlaşacak - uzlaşacak bir ülke yapısı sıfır.

Doğulaşma olamaz
Bölgenin çekim alanı ve kendisinin efendisi olma seçeneği, en azından şimdilik ötelenmiş, Kaf Dağı’nın ardında bir düş.
RTE’nin ülkeyi “doğululaştırması”, yani RTE totaliterliği çok kısa bir süre mümkün olsa da, bunu iki yıl sürdürmesi bile mümkün değil.
Şüphesiz burada altını çizdiğimiz temel başka bir düşünce şu: mesele salt Batılı ilişkiler içinde bir RTE otoriterliğinin sürdürülemezliği değil, aynı zamanda 90 yıllık bir ülkeye RTE planını 14 yıl içinde giydirmenin de mümkün olmadığı.
RTE gördüğü düşü gerçekleştirmeye kalkıyorsa, bu ülkeye, insanlara yazık olacak. Bu ya herro ya merro anlayışının dışa vurumu olur. Ülke zor toparlanır.
Başka noktaları da var sürdürülmezliğin..

Üçüncü seçenek
Ülkeyi buradan taşıyalım! Ülke bir yüzer gemi gibi olsa, derim ki bu coğrafyadan Türkiye’yi çekip götürelim.. Bunun teknolojik olanaklarını tartışalım. Şöyle Akdeniz’in ortasına doğru!
Cebelitarık boğazından çıkamayacağımıza göre!

5 Nisan 2016 Salı / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet, Orhan Bursalı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder